30 Ekim 2008 Perşembe

1960 lı yıllar


60'lı yıllar 
 
Henüz okula yeni başmışız.Alaybey ilkokuluna gidiyoruz, O 
yıllarda Alaybey Sahili henüz bozulmamamış,küçük iskelelere irili ufaklı 
tekneler sıralanmış.Hafta sonu yada hafta arası işinden erken gelen doğru iskelelere ve teknesine atladığı gibi balığa. Sanki deniz her türlü balıkla 
doluydu.Ders aralarında teneffüs olduğunda hemen 

iskeleye koşar ve bir midye 
çıkarıp balık avlamaya çalışırdık.

Ben de zaten parkın karşısında yer alan o 
küçük kumsalda yüzmeyi öğrenmiştim 

( Alaybey sahili tamamen kumluktu o yıllar ve deniz cam gibiydi) . 

O yıllarda sahil iki şeritliydi ve tek tük 
araba geçerdi. Yani fazla trafik yoktu. 

Zaman zaman 2 tekerlekli veya bazen 
de 4 tekerlekli at arabaları, biletçili belediye otobüsleri ve dolmuşlar. Bu 
sahilde şimdiki anıta yakın bölgelerde ağ ile balık yakalanır ve peygamber pazarlığı ile kim ne kap getirdiyse parasına ve balığına göre o kap 
doldurulur. Hiç kimse boş gönderilmezdi. 

Yine öyle bir gün bize balıkçıların 
" Ayı Balığı" olarak isimlendirdiği bir çift balık gördüm. Ama yıllar 
sonra üniversite yıllarında aslında bunların şu an koruma altında 
olan Akdeniz Foku( Monachus monachus) oldugunu öğrendim. 

Evet ilk kez o yıllarda tanıştım Akdeniz Foku ile. 

Ayrıca o yıllarda körfez vapurlarıyla 
yarışan yunusları da her zaman görürdük. 

Ama şimdi denize girmek yada balık 
avlamak için kilometrelerce yol gidiyoruz. Biz gerçekten şanslı bir 
nesildik belkide. Yüzmeyi yüzme havuzlarında değil kendi kendimize veya 
büyüklerimizin biraz yardımıyla Karşıyaka sahillerinde öğrendik.

O kültürle 
deniz kültürüyle sahil kasabası kültürüyle büyüdük. Çarşı içinde şu an İş bankasının olduğu yerde (Osman'ın gazete büfesinin yanında ) bir ekmek 
fırını vardı .Ramazanda bu fırın nefis ramazan pideleri yapardı. Pidenin 
kokusu Küçük Avcının kahve kokusuna karışır ve tüm çarşıyı 
doldururdu.Ramazanda bu fırının kuyrugu bazen sahile dogru olur bazen iskeleye doğru. 

Ama o tarihlerde sahildeki Melek Sinemasının altında Avcılar 
Kulubu yeralırdı ve burada oturan kulup üyeleri rakı da içerlerdi. Yani bir 
tarafta rakı kokusu ve bir tarafta ramazan pidesi kuyruğu... İşte bu 
şekildeydi Karşıyakamız. Ama hiç kimse hiçbir kimse dönüp de sen ne 
yapıyorsun demezdi. Kimse kimseye karışmazdı . 

Yamanlar domatı anılarını okurken birden bunlar geldi aklıma ve paylaşmak istedim...Sevgiler..... 
ATAKAN-24.08.2008

 

Hiç yorum yok: