DEM AKADEMİSİ OSCARLARI DAĞITILDI
Uzunca bir süredir Perşembe yazısı kaleme
almıyordum. Ama bu gün şööyle bir esti nevbahar işte.
DEM AKADEMİSİ Konusu :
Ben anca 65 e kadar sayabildim. Üstünü
Asmaaltı Restoran takip etti. Geceye ilişkin bir kaç ana başlığı ileteyim
hemen;
-- Öncelikle şunu söyleyebilirim ki geceye
gelemeyenler çok şey kazandılar. Bir kere zulmün her çeşidi vardı:
Ersin DOĞER in salona girişi "Destur" lar ve "Tekbir" ler arasında ve mehter marşı eşliğinde bir Padişah
a yakışır biçimdeydi. Hepimiz el etek öptük."Diğerlerini bilemem
ama ben, beni seçmekten vazgeçmesin" diye öptüm.
Aliağanın çakmalarından olan eski
Rektör beklenmedik bir şekilde demokratik bir oylama yaptı. Tek red oyu veren
Sazanoğullarından Uğur "katli
vaciptir" buyruğunu verdim.
Buyruk, Yakaköy Uçbeyi Sakaloğullarından Nuri Han tarafından yerine getirildi.
Ersin in, "Efendiler, ben artık siroz oldum.
Bundan sonra görevi arkadaşım, kardeşim İsmet e veriyorum" konuşması gecenin
Cumhuriyetçilik ve ulusalcılık içeren ilk ve son konuşması idi. Yazık,
gerçekten de çok üzüldüm. Yoooo hayır, Ersin in siroz olmasına değil de
geçirdiği psikolojik travmaya üzüldüm.
Çok geçmedi İran Şahı Melikşah,
Feyzullah OKTAY ve Vehbi MOĞOL eşliğinde salona girdi. "Saltanat elden gidiyorsa biz de ilk gemi
ile tüyelim bari"diye düşünürken Ersin e, bana ve sağ şeyim ilan ettiğim
Veliaht Sadrazam Ekber Göçer e mintan ve takkelerimizi giydirmeye
başladılar. Düşünebiliyormusunuz o salonun halini hadi 65 biz diyelim, 25
civarı da Batı Koleji mezunları hep beraber ayakta tekbir sesleri arasında
ellerinde rakı kadehleri ile Kaf Kaf çekiyor. "Gelenlere bu
zulüm değildir de nedir? Allahaşkına.."
Yalnız sizlere Kaftan, mintan, cübbe, takke
artık ne varsa giydikten ve"Padişahım Çok yaşa nidalarını" duyduktan sonraki psikolojimi
anlatamam. Dilim bir yandan "Ben sizlere
hizmetkarlık yapmaya geldim" diyor ama içimden itiraz edeni zındana
atmak, boynunu vurdurmak, "Çok yaşa dünya
padişahı" nidaları ile yalakalık yapanı ise ödüllendirmek geçiyor
devamlı. Yalakalık deyince aklınıza Ekber gelebilir ama ben bunu asla kabul
etmiyorum. Çünkü Ekber i bugüne kadar hiç kimseye yalakalık yaparken görmedim.
Bir tek bana "Varol,
Nurol" diyor.
"Makedonya da Dem Akademisi
açıyoruz" yazılı ayakkabı
kutusunda toplanan bağışların yerine vardığında eminnn olunn.
Gecenin bence en büyük oscarının
Feyzullah a verilmesi gerekir. Kendisine yardımcı olan Padişahın sol şeyi
Enderun Bey de lojistik anlamda alkışlanmalı. Barbaros kardeşimize gelince;
Osmanlı nın yükselme yıllarında daha ulvi, daha ruhani konularla uğraşırken
gözlenen o ki artık kendisini Dünya işlerine adamış.Zevk u sefa aleminde
bulutların üzerinde idi. Pardon idiler diyecektim.Bir yeniçeri ocağı başı
olarak ocağın geleceğinden çok kendi geleceğini düşünür gibi adeta. Yüce
insanla denge oluşturdular gecede.
Ersin ile karşılıklı plaket alıp verdik
ya. Ne kadar ince düşünmüşüz değil mi? Şöyle bir düşünürseniz ikimiz de de bu
ince düşüncenin kırıntılarına rastlanmaz. Semih GÜNEŞ Hocamız bu konuda nezaket
dersinin nasıl verileceğini göstermiş oldu. Teşekkür ederiz...
İlk kez yaptığımız Osmanlı Çelebileri
masasında gerçekten de hep çelebi insanlar vardı. En son Metin Ceyhan da o
masaya gelip rakı şişesini kaldırınca, "Hangi hallerin
Kadılık anlayışında yrinin olduğu nelerin olmadığı konusunda" herkesi aydınlatan Necat Abinin
iptal olduğunu anladık.Masadaki Cumhur Abimize birşeyler mırıldanıyordu ama ne
dediğini duyamadık valla..
Yücel İZMİRLİ Hocamız, İmparatorluğun
gururu, medar ı iftiharı yılın bir çok gecesini ödül almakla geçiriyor. Bunu
biliyoruz ve diğer Çelebilerimizle birlikte kendisiyle onur duyuyoruz. Bu gece
yine öyle oldu. Zuhal İzmirli ile birlikte aldığı ödülden ötürü bir kez daha
kutluyoruz.
25 Ocak günü Ankarada ne oldu
biliyormusunuz? 4 Bakan istifa etti, bir çoğu görevden alındı. Bir hükümet
gitti, yeni bir bakanlar kurulu açıklandı. Neden???? Neden olacak
Karşıyakamızın CHP Belediye Başkan Adayı lisemiz mezunu Cihan TÜRSEN ile Recai
ACAR Ankarada idi. Yoksa katılacaklardı geceye. Yorumu sizlere bırakıyorum.
Katılamayanlar çok şanslıydı demekte
ısrarcıyım. Yaa, sizin hiç aklınız alıyor mu, bütün bir gece orantısız biçimde
iki dudak biraraya gelmemecesine devamlı kahkaha ile gülünür mü? Eziyetin
bundan büyüğü reva mıdır şu gariban mümin müslümana ve Metin Ceyhan a?
Sevgili Metin CEYHAN "Eşler ve kadınlar çok azdı. Neden
getirmiyorsunuz?deyu.
"Yok yaaa,
getirelim de evde zaten zor idare ettiğimiz karizmamız hepten yerle bir olsun
değil mi?". "Siz bu gece için akademik bir gece rektörler,
profesörler geliyor, çok önemli"
diyordunuz. !!!!!!!
Her ne kadar restoran sahibi çıkarkaen "Padişahım, Noooolurr gene gelin, bedava
bile veririm salonu, ben böyle gurup görmedim" deyu sırtımı sıvazlasa da bitap düştük valla.Hadi geceye katılanlar
zulmü yaşadılar, geçti, bitti. Ama, ya benim Padişahlık dönemim nasıl
geçecek, asıl ondan haberiniz var mı? Yooookk.
Güzeeell. Anti demokrasi nedir? Çifte standart
uygulamalar nedir ve nasıl uygulanır? Asıl bundan sonrası beklene....Taaaki
tapelere kadar....
İmza: Haşmetmaap Mustafa
26.12.2013
BİR HAYAL KIRIKLIĞI…
Eğer bir belediye başkanı, benim gibi hiçbir menfaat gözetmeden, gelecek kuşaklara bilgi, görsel ve belge taşımak uğruna İzmir ve Karşıyaka için çırpınan birine “Sen de o şer odaklarının içindesin!” derse, ben artık o kişinin sosyal ve siyasi duruşundan şüphe duyarım.
***
“Hayırdır Tufan? ” dediğinizi duyar gibiyim.
Önce çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum.
4 Sene önce Belediye Başkanı seçilmesi için koşuşturduğum Sayın Cevat Durak, beni bu cümleyle suçladı. Bir an şaşırdım. Dünya görüşümde, siyasi tavır ve tercihlerimde de her hangi bir değişiklik yoktu.
O halde neden? Kimdi bu şer odakları?
Konuşmanın ardından “O şer odaklarının” Karşıyaka Belediye Başkan Aday Adaylarının oluştuğu sosyal medya sitelerinde benim yorumlarımın da bulunması nedeniyle söylediğini öğrendim.
***
2 ay önce Başkan’a yazdığım mektupta da belirttiğim gibi Karşıyaka Belediyesi’nde, Başkan ile Karşıyakalılar arasında iletişimi engelleyen, Cevat Durak’ı kendi görüşleri doğrultusunda etkileyen ve kalın duvarlar ören birilerinin olduğuna inanıyorum.
Karşıyaka Karşıyaka Kent, Kültür ve Sanat Dergisi’ndeki yazım da birçok Karşıyakalının ortak görüşüdür. Sayın Cevat Durak’ın dergideki yazımı ve mektubumu bir kez daha okumasını diliyorum.
Yerel Yöneticiler, bayrak yarışı içinde olmaları gereken kişilerdir. Hiçbir başkanın, seçimlerin yaklaştığı bu günlerde diğer Başkan aday adaylarını ve onların sitelerinde yorum yapan Karşıyakalıları “Şer odakları içinde” görmeye hakkı yoktur.
Karşıyaka Belediye Başkanı Sayın Cevat Durak’ın bu yanlıştan döneceğine ve “ O şer odakları içinde” olmakla suçladığı Karşıyaka Sevdalısı Tufan Atakişi’den özür dileyeceğine inanıyorum.
Çünkü gerçek sosyal demokratlar diyalektiği ve özeleştiri yapmasını iyi bilirler…
Tufan Atakişi
Not: Bu yazımı Karşıyaka için hizmet yarışına hazırlanan, aday adaylığını ilan eden tüm Karşıyaka sevdalılarının sitelerinde paylaşacağım.
Kişilerin değil, doğruların yandaşı olacağımın bilinmesini istiyorum.
Eğer bir belediye başkanı, benim gibi hiçbir menfaat gözetmeden, gelecek kuşaklara bilgi, görsel ve belge taşımak uğruna İzmir ve Karşıyaka için çırpınan birine “Sen de o şer odaklarının içindesin!” derse, ben artık o kişinin sosyal ve siyasi duruşundan şüphe duyarım.
***
“Hayırdır Tufan? ” dediğinizi duyar gibiyim.
Önce çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum.
4 Sene önce Belediye Başkanı seçilmesi için koşuşturduğum Sayın Cevat Durak, beni bu cümleyle suçladı. Bir an şaşırdım. Dünya görüşümde, siyasi tavır ve tercihlerimde de her hangi bir değişiklik yoktu.
O halde neden? Kimdi bu şer odakları?
Konuşmanın ardından “O şer odaklarının” Karşıyaka Belediye Başkan Aday Adaylarının oluştuğu sosyal medya sitelerinde benim yorumlarımın da bulunması nedeniyle söylediğini öğrendim.
***
2 ay önce Başkan’a yazdığım mektupta da belirttiğim gibi Karşıyaka Belediyesi’nde, Başkan ile Karşıyakalılar arasında iletişimi engelleyen, Cevat Durak’ı kendi görüşleri doğrultusunda etkileyen ve kalın duvarlar ören birilerinin olduğuna inanıyorum.
Karşıyaka Karşıyaka Kent, Kültür ve Sanat Dergisi’ndeki yazım da birçok Karşıyakalının ortak görüşüdür. Sayın Cevat Durak’ın dergideki yazımı ve mektubumu bir kez daha okumasını diliyorum.
Yerel Yöneticiler, bayrak yarışı içinde olmaları gereken kişilerdir. Hiçbir başkanın, seçimlerin yaklaştığı bu günlerde diğer Başkan aday adaylarını ve onların sitelerinde yorum yapan Karşıyakalıları “Şer odakları içinde” görmeye hakkı yoktur.
Karşıyaka Belediye Başkanı Sayın Cevat Durak’ın bu yanlıştan döneceğine ve “ O şer odakları içinde” olmakla suçladığı Karşıyaka Sevdalısı Tufan Atakişi’den özür dileyeceğine inanıyorum.
Çünkü gerçek sosyal demokratlar diyalektiği ve özeleştiri yapmasını iyi bilirler…
Tufan Atakişi
Not: Bu yazımı Karşıyaka için hizmet yarışına hazırlanan, aday adaylığını ilan eden tüm Karşıyaka sevdalılarının sitelerinde paylaşacağım.
Kişilerin değil, doğruların yandaşı olacağımın bilinmesini istiyorum.
Yaz rehaveti nedeniyle, uzun süreli aralıklarla
girdiğim internet ortamı ve Karlis yazışmaları yeniden ilginç bir hal almaya
başlamış. Tekne Gezisi sonrası "Norbekov 1"
diyeti ve Koç Holding kaynaklı olduğu öne sürülen "Son
Dakika Açıklamaları" gündemi oluşturmuş. (Üzüntülü
olayları es geçiyorum) Norbekov 1 diyetini uygulamak isterim.
İsterim ama akşam alınan alkollü içecek ya da rakı ile ilgili bir bölüm
bulamadım. Bilenler aydınlatırsa sevinirim. Koç Holding üst düzey yöneticisinin
açıklamasını görünce hemen Arçelik servisini çağırıp buzdolabına baktırttım. Ne
olur ne olmaz diye.
"Yaz Günleri" benim için "Bakıcılık Günleri" olarak ta
adlandırılabilir. Birini yeşil diğerini kırmızı yazdım ki bu iki rengin
yaşamımdaki önemini bir kez daha görün istedim.
Yanı sıra roman okumak, denize girmek te
var tabii ki. Gelin görün ki son İzmir dönüşümde yanımda kitap getirmeyi
unutmuşum. İşte tam bu noktada Levent imdadıma yetişti. Roman tadında bir
"Meteor Öyküsü" yazmış. 5 gün içerisinde okuyuverdim bu enfes yapıtı.
Nasılda harmanlamış bilimle, edebiyatı, tarihi, hüznü ve komediyi. Adeta kısa
metrajlı bir Mustafa Topaloğlu filmi çekmiş yazısıyla ve bu filmi tek kare
fotoğrafla bütünleştirmiş. Evet, herşey o fotoğraf içinmiş meğer. Ancak gerçek
fotoğraf Kuşadasında torun bakan Serdar GÖV den geldi. Serdar gerçek fotoğrafı
göndererek Levent i tekzip etmiş oldu.
Doğrusu, Levent Karlis için çok büyük
bir değer. Edebiyatçılık, fotoğrafçılık, yazlık site tetikçiliğinden cerrahlığa
fırsat bulamıyor. Sevgili Ersin Doğer i AIGAI kazıları gerekçesiyle bertaraf
ettik. Kendisini şarap ve yeraltına adamış durumda. Ama bu kez boşluk
psikanalist yazarımız Levent ÇANAKKALELİOĞLU tarafından dolduruldu. Kenanım
Kaderim halen şairlik kulvarında koşmaya devam ediyor. Düz yazı yazanlar için
henüz tehdit oluşturmuyor.
Bütün kıskançlık duygularımla sseni
kutluyorum Leventcim. Sıcaklığın 35 lerde dolaştığı şu günlerde uzay ve
meteorlar konusunu ele alman hepimizi mutlu etti. Yalnız ne olur aşırı
sıcaklarda dışarı çıkma. Bu aralar siteden kovulursan buralara bekleriz.
Bu cevabi yazıyı yüksek hoşgörü ve
gülümseyişlerine adıyorum
İmza: Mustafa Leventsever.
14.08.2013
Meteor Fotoğrafı Çekimi Üstüne….
Merhabalar;
Dün gece bu yılın ilk ve önemli meteor yağmuru olacağının haberini alır almaz, gerekli hazırlıklara giriştim. Makine, lens, batarya, hafıza kartı, tripod. Hazırdım meteor yağmurunu karşılamaya. Hem fotoğraf çekip hem de yeryüzüne düşmeden, havada imha etmeye…
DİK (Açılımı; Doğa İstihbarat Kurumu olup, devlet- hükümet ile hiçbir bağlantısının olmadığını özellikle belirtmeliyim) den gelen bilgiler göre atmosfere tahmini giriş saati olarak 00:54 olarak geldiyse de, daha önceden hazırlıklı olmakta fayda vardı. Belki öncü kuvvetler daha önce yoklama çekeceklerdi.
Akşam yemeğini oturur, kahvesini yarı yatar pozisyonda aldıktan sonra, uzay istasyonundaki şezlonguma, pardon koltuğumu dicektim yatar pozisyona getirme zamanı gelmişti. Yanımda Naturelover ( Patriot- vatansever füze bataryasına inat bu ismi takasım geldi) sistemimi hazırladım. Ekipman şunlardan oluşuyordu: NASA’nın da kullandığı NIKON makine ( gerçi benimkisi D 800 modeldi, ama olsundu, Nikon’du ya), SAMYANG 14 mm lens ( geniş bir görme alanına ihtiyacım vardı, başımıza düşecek yaşların nereden geleceği belli olmazdı, bu kadar taş için oldukça fazla günah işlememiz gerekirdi herhal), MANFROTTO füze rampası ( yani tripod ), Wireless Remote Control Unit. Bir de Ayped. Yaşamın olmazsa olmaz haline gelen aygıtı. Huston, Ay üssü alfa, Mars üssü beta, Jüpiter üssü gama ile haberleşmede heran- her eve lazım, bir alana yanında, ayrıyeten bir adet ayfon verseler iyi olcek kanımca. Gerekli açı
ölçümleri, gugıl map, navigasyon, yeterdi bu kadar atmasyon...
Saatlerce gözümü kırpmadan gökyüzünü taradım durdum, bir de baktım, ne göreyim, daha doğrusu göremeyeyim aypedimi okumak için çıkarttığım gözlüğüm yanımdaki kumanda masasında ( bildiğiniz plastik bahçe sehpası canım ) kalmamış mı?!. Uzay üsleri vaziyeti çakmadan, hemen (gündüz-gece görüş) gözlüğümü taktım. Gelin artık eyy taşlar, kayalar. Sizden korkan kum tanesi olsun. Daha sonra aldığım gizli bilgilere göre onlar benden korkmuşlar ve atmosfere kum- çakıl tanesi olarak girmişler. Bu duam da kayıtlara geçsin diye paylaşmak istedim.
Saat 00:30 sularında gökyüzüne dikili gözlerime ilk, öncü meteorlar yakalandı. Tam nişan alıp ateş edecektim, fotoğrafını çekecektim ki, sönüp gitti. Bu kadar mıydı enerjileri, bataryaları?!... Pehh… Bu durumda nasıl çekecektim fotoğraflarını. Buldum makinamın Hiss-i Kablel Vuk-u modunu kullanacaktım. Şöyle ki, bu moddda; ister içinize doğsun, ister müneccim pastası yemiş olun, makinayı rastgele tetikliyorsunuz, içinizden belirlediğiniz sayıya kadar saymaya çalışın dicem, olmucak, benim gibi unutkansanız, bu kez nerede kaldığınızı unutup sıkıntı yaşamanızı istemem. Canınız istediği, susadığınız, tuvaletiniz geldiği anda, ya da telefonla konuşacaksanız kapatıyorsunuz. İşte asıl heyecan ondan sonra başlıyor. Makine fotoğrafı işliyor vee EL Sİ Dİ ekranda görüntü ortaya çıkıyor. Tıpkı oltayı atıp çekmek gibi. Ne çıkarsa bahtınıza. Tabii bu işin misinası,
kurşunu, mantarı, yemi, ez cümle bilgisi var. Bu yazını sizinle paylaşanın da amacı bu netekim.. Sizi gülümseterek bişeyler paylaşmak…
Bu arada bazı sorunlar yaşamadım desem yalan olur, ne gibi mi?
1-Çekimler sırasında o bölgenin uçuşa yasak alan ilan edilmemesi gibi. Eeee bu çekimleri ileri demokrat bi ülkenin başbakanı yapmaya kalksaydı görürdüm ben o pilotları. Çekim yaparken bi de ne göreyim Ankara istikametinden gelip, İzmir Adnan Menderes havalanına giden uçaklar benim kadrajıma girmezler mi! Yaa olcak şeymiydi bu allasen! Önce bağırarak sesimi duyurmaya çalıştım. Hatta sitemizdeki bazı komşuların köpekleri ‘’ Levent abi bağırıyorsa vardır bir sebebi’’ diyerek bana eşlik ettiler, komşular o saatte nolyo layn diye evlerin ışıklarını yakınca, fotoğrafta ışık patlaması kaçınılmaz oldu. Ama bende çare tükenmezdi. Hemen elime aldım telsizlerimi. Aselsan Cobra telsizlerimin birini bi banda, ötekini başka bi banda ayarlayıp, önce kararlı ve sert, daha sonra yalvar yakar rica ettim, bu gecelik başka yerden geçsinler diye ama, dinleyen kim. Eh benden günah gitmişti. Derhal 1
uçak ve 2 helikopterden oluşan hava kuvvetlerimi teyakkuz haline geçirdim, kıpkırmızı alarm verdim. Silahlı havalandırmaya niyetlendim, ama, barışsever olduğum için, silahım yoktu. Olsa da kullanamazdım. Hem sivil bir hedefti, hem de uçak ve helikopterlerimin istihap yükü sıfırdı. Çünkü uçabilen model oyuncaklardı… Yine de görsel olarak, hiç olmazsa korkutmak- caydırmak , dog fayt amaçlı uçurdum onları uçurmasına da, biraz fazla uçurmuşum, kumanda rencini ( alanını ) aştığım için olacak hava filomu geri getirmek mümkün olmadı. Gerçi o sırada daha yukarılarda uçan bir Heron, ya da Avaks uçağının uçup benim hava filomu etkisiz hale getirmediği nereden belliydi ki?!...
2-Sitemizde belli saatlerde bahçe-çim sulaması var. Askarliğini jandarma olarak yapan sevgili bahçevanımız benim fotoğraf çekimimi takar mı hiç. Kendi bahçemde bile bana: ‘’ Yassah dohtorum, sulama etcem, yönetçi beni oyar sonra Allahıma’’ yanıtını aldım
3- Bu tür fotoğraflarda mutlak karanlık gerekiyor. Tümüyle gökyüzünün çekilmesinin bir anlamı yok. Düz Astronomi fotoğrafından farkı kalmaz. Kadrajda kompozisyonu destekleyecek bir nesne- mekana gereksinim var. Asıl sorun burada kendini gösteriyor. Bu nedenle yerleşim alanlarından uzakta çalışmak gerek. Bu sırada, o saatte yanınızda Yusuf’u bulundurmak gerekebilir… :)
Bi ara sitenin ana trafosuna kontakt yaptırmak istesem de, elektrik hızıyla vazgeçtim bu kararımdan.
4-Dama çıkmak da bir seçenek olabilirdi, ama aklıma divan edebiyatı şairlerinden Nefi’nin damdan düşerek hazin ölümü aklıma geliverdi. Hani kendimi övmek- benzetmek gibi olmasın, arasıra şiirler de çiziktiriyorum ya, o bakımdan yağni… :)
5-Her ne kadar Gökyüzü harita- atlaslarında yıldızların adı belirtilse de bunu gökyüzüne bakarak çıkartmak, Bizim Avusturalya’ya göçen yavrularımızın evlerini gugıl mapten bulmak gibi değil ki. NASA’ya başvurup, yıldızlar üzerine ışıklı tabela konmasını talep edeceğim doğrusu…
Şimdilik alıma gelenler bunlar. İlişikte o geceden bir fotoğraf paylaşayım sizlerle. Bunu çektiğim sırada tamı tamına 3 ( yazıyla üç) adet göktaşı geçti üstümden, hangisi duran yıldız, hangisi kayan yıldız- meteor siz biliverin gari…
Haa unutmadan bütün bunlar olurken, göktaşları yağarkene, her bir taş başına birer tane dilek tuttum. İnşallah kabul ola…
Merhabalar;
Dün gece bu yılın ilk ve önemli meteor yağmuru olacağının haberini alır almaz, gerekli hazırlıklara giriştim. Makine, lens, batarya, hafıza kartı, tripod. Hazırdım meteor yağmurunu karşılamaya. Hem fotoğraf çekip hem de yeryüzüne düşmeden, havada imha etmeye…
DİK (Açılımı; Doğa İstihbarat Kurumu olup, devlet- hükümet ile hiçbir bağlantısının olmadığını özellikle belirtmeliyim) den gelen bilgiler göre atmosfere tahmini giriş saati olarak 00:54 olarak geldiyse de, daha önceden hazırlıklı olmakta fayda vardı. Belki öncü kuvvetler daha önce yoklama çekeceklerdi.
Akşam yemeğini oturur, kahvesini yarı yatar pozisyonda aldıktan sonra, uzay istasyonundaki şezlonguma, pardon koltuğumu dicektim yatar pozisyona getirme zamanı gelmişti. Yanımda Naturelover ( Patriot- vatansever füze bataryasına inat bu ismi takasım geldi) sistemimi hazırladım. Ekipman şunlardan oluşuyordu: NASA’nın da kullandığı NIKON makine ( gerçi benimkisi D 800 modeldi, ama olsundu, Nikon’du ya), SAMYANG 14 mm lens ( geniş bir görme alanına ihtiyacım vardı, başımıza düşecek yaşların nereden geleceği belli olmazdı, bu kadar taş için oldukça fazla günah işlememiz gerekirdi herhal), MANFROTTO füze rampası ( yani tripod ), Wireless Remote Control Unit. Bir de Ayped. Yaşamın olmazsa olmaz haline gelen aygıtı. Huston, Ay üssü alfa, Mars üssü beta, Jüpiter üssü gama ile haberleşmede heran- her eve lazım, bir alana yanında, ayrıyeten bir adet ayfon verseler iyi olcek kanımca. Gerekli açı
ölçümleri, gugıl map, navigasyon, yeterdi bu kadar atmasyon...
Saatlerce gözümü kırpmadan gökyüzünü taradım durdum, bir de baktım, ne göreyim, daha doğrusu göremeyeyim aypedimi okumak için çıkarttığım gözlüğüm yanımdaki kumanda masasında ( bildiğiniz plastik bahçe sehpası canım ) kalmamış mı?!. Uzay üsleri vaziyeti çakmadan, hemen (gündüz-gece görüş) gözlüğümü taktım. Gelin artık eyy taşlar, kayalar. Sizden korkan kum tanesi olsun. Daha sonra aldığım gizli bilgilere göre onlar benden korkmuşlar ve atmosfere kum- çakıl tanesi olarak girmişler. Bu duam da kayıtlara geçsin diye paylaşmak istedim.
Saat 00:30 sularında gökyüzüne dikili gözlerime ilk, öncü meteorlar yakalandı. Tam nişan alıp ateş edecektim, fotoğrafını çekecektim ki, sönüp gitti. Bu kadar mıydı enerjileri, bataryaları?!... Pehh… Bu durumda nasıl çekecektim fotoğraflarını. Buldum makinamın Hiss-i Kablel Vuk-u modunu kullanacaktım. Şöyle ki, bu moddda; ister içinize doğsun, ister müneccim pastası yemiş olun, makinayı rastgele tetikliyorsunuz, içinizden belirlediğiniz sayıya kadar saymaya çalışın dicem, olmucak, benim gibi unutkansanız, bu kez nerede kaldığınızı unutup sıkıntı yaşamanızı istemem. Canınız istediği, susadığınız, tuvaletiniz geldiği anda, ya da telefonla konuşacaksanız kapatıyorsunuz. İşte asıl heyecan ondan sonra başlıyor. Makine fotoğrafı işliyor vee EL Sİ Dİ ekranda görüntü ortaya çıkıyor. Tıpkı oltayı atıp çekmek gibi. Ne çıkarsa bahtınıza. Tabii bu işin misinası,
kurşunu, mantarı, yemi, ez cümle bilgisi var. Bu yazını sizinle paylaşanın da amacı bu netekim.. Sizi gülümseterek bişeyler paylaşmak…
Bu arada bazı sorunlar yaşamadım desem yalan olur, ne gibi mi?
1-Çekimler sırasında o bölgenin uçuşa yasak alan ilan edilmemesi gibi. Eeee bu çekimleri ileri demokrat bi ülkenin başbakanı yapmaya kalksaydı görürdüm ben o pilotları. Çekim yaparken bi de ne göreyim Ankara istikametinden gelip, İzmir Adnan Menderes havalanına giden uçaklar benim kadrajıma girmezler mi! Yaa olcak şeymiydi bu allasen! Önce bağırarak sesimi duyurmaya çalıştım. Hatta sitemizdeki bazı komşuların köpekleri ‘’ Levent abi bağırıyorsa vardır bir sebebi’’ diyerek bana eşlik ettiler, komşular o saatte nolyo layn diye evlerin ışıklarını yakınca, fotoğrafta ışık patlaması kaçınılmaz oldu. Ama bende çare tükenmezdi. Hemen elime aldım telsizlerimi. Aselsan Cobra telsizlerimin birini bi banda, ötekini başka bi banda ayarlayıp, önce kararlı ve sert, daha sonra yalvar yakar rica ettim, bu gecelik başka yerden geçsinler diye ama, dinleyen kim. Eh benden günah gitmişti. Derhal 1
uçak ve 2 helikopterden oluşan hava kuvvetlerimi teyakkuz haline geçirdim, kıpkırmızı alarm verdim. Silahlı havalandırmaya niyetlendim, ama, barışsever olduğum için, silahım yoktu. Olsa da kullanamazdım. Hem sivil bir hedefti, hem de uçak ve helikopterlerimin istihap yükü sıfırdı. Çünkü uçabilen model oyuncaklardı… Yine de görsel olarak, hiç olmazsa korkutmak- caydırmak , dog fayt amaçlı uçurdum onları uçurmasına da, biraz fazla uçurmuşum, kumanda rencini ( alanını ) aştığım için olacak hava filomu geri getirmek mümkün olmadı. Gerçi o sırada daha yukarılarda uçan bir Heron, ya da Avaks uçağının uçup benim hava filomu etkisiz hale getirmediği nereden belliydi ki?!...
2-Sitemizde belli saatlerde bahçe-çim sulaması var. Askarliğini jandarma olarak yapan sevgili bahçevanımız benim fotoğraf çekimimi takar mı hiç. Kendi bahçemde bile bana: ‘’ Yassah dohtorum, sulama etcem, yönetçi beni oyar sonra Allahıma’’ yanıtını aldım
3- Bu tür fotoğraflarda mutlak karanlık gerekiyor. Tümüyle gökyüzünün çekilmesinin bir anlamı yok. Düz Astronomi fotoğrafından farkı kalmaz. Kadrajda kompozisyonu destekleyecek bir nesne- mekana gereksinim var. Asıl sorun burada kendini gösteriyor. Bu nedenle yerleşim alanlarından uzakta çalışmak gerek. Bu sırada, o saatte yanınızda Yusuf’u bulundurmak gerekebilir… :)
Bi ara sitenin ana trafosuna kontakt yaptırmak istesem de, elektrik hızıyla vazgeçtim bu kararımdan.
4-Dama çıkmak da bir seçenek olabilirdi, ama aklıma divan edebiyatı şairlerinden Nefi’nin damdan düşerek hazin ölümü aklıma geliverdi. Hani kendimi övmek- benzetmek gibi olmasın, arasıra şiirler de çiziktiriyorum ya, o bakımdan yağni… :)
5-Her ne kadar Gökyüzü harita- atlaslarında yıldızların adı belirtilse de bunu gökyüzüne bakarak çıkartmak, Bizim Avusturalya’ya göçen yavrularımızın evlerini gugıl mapten bulmak gibi değil ki. NASA’ya başvurup, yıldızlar üzerine ışıklı tabela konmasını talep edeceğim doğrusu…
Şimdilik alıma gelenler bunlar. İlişikte o geceden bir fotoğraf paylaşayım sizlerle. Bunu çektiğim sırada tamı tamına 3 ( yazıyla üç) adet göktaşı geçti üstümden, hangisi duran yıldız, hangisi kayan yıldız- meteor siz biliverin gari…
Haa unutmadan bütün bunlar olurken, göktaşları yağarkene, her bir taş başına birer tane dilek tuttum. İnşallah kabul ola…
Selam, saygı ve sevgilerimle...
Levent Çanakkalelioğlu
Hamiş: Bu yazı üstüne Sevgili Ersin, Mıstıfa
ve Kenan abilerimden yazı- şiir, diğer karlisdaşlarımdan yorum beklerim ona
göre.... :)
13.08.2013
Levent kardeşim
Mıstıfayla Ersin ağabeylerin biri küçük öteki büyük çocuklara baktıklarından
aylak bir tek ben vardım, seni kıracak değilim ya, ayrıca ve önemlisi
fotoğrafın benim eski kırlarımdaki krallığımın fotoğraflarından, teşekkür
ederim, eline gönlüne sağlık.(Aşağıda eski bir şiirimin yarısını kırpıp ekleme
yapıp gönderdim. Sevgiler, Saygılar.)
GECELERİN KIRALLIĞINDAN
Bir çobanım,
Köyümün yemyeşil çayırlığında.
Gece sakin sakin otlayan koyunlarımın bir kenarında.
Yere çömelmişim,
Dizlerim kollarımın arasında.
Ay ışığı,
Karmakarışık yıldızları, hatta saman yolu yere vurmuş,
Karanlıkta belli belirsiz, ancak,
Alabildiğine sevdalı bir yeşillik lütfediyorlar bana.
Yan tarafımda kovalıklar ve ahlat ağacı,
Dalmış karanlıklara,
Sanki uyurla uyumaz arası dinleniyorlar,
Daha çok varmış gibisinden sabahlara.
Gökyüzünün hakimleri ve ben birbirimize bakışıyoruz.
Sevdiğim geliyor aklıma,
Hem var hem yok, öyle ya.
Mektup yazıyorum aklımca.
Gece çıplak, gece ıssız,
Kral benim bu gecenin yalnızlığında nasılsa,
Ve tam tamına 40 küsur yıl sonra;
Hiç sevememişken zaten terk etmeleri,
Hele
Yıllar sonralarında vefasızlığı,
Hala gönlümün en diplerinde kıvrılmış uyuyorken
Çocukluğumdaki gecelerimin krallığı,
Bir su damlası derya denize dönmüş gibi,
Yine bir Can’ın
Fotoğraflarında yakaladım dün akşam yoldaşları.
Ya özlemiş ya bir şeyler olmuş bizim oralarda,
Aramaya koyulmuşlar beni cümbür cemaat,
Bırakıp ahlat ağacını koyunları kovalıkları,
Yollara düşmüşler dün gece belli,
Gökyüzünün tüm yıldızları, yakamozları.
Kenan Kader 14.08.2013
Gece sakin sakin otlayan koyunlarımın bir kenarında.
Yere çömelmişim,
Dizlerim kollarımın arasında.
Ay ışığı,
Karmakarışık yıldızları, hatta saman yolu yere vurmuş,
Karanlıkta belli belirsiz, ancak,
Alabildiğine sevdalı bir yeşillik lütfediyorlar bana.
Yan tarafımda kovalıklar ve ahlat ağacı,
Dalmış karanlıklara,
Sanki uyurla uyumaz arası dinleniyorlar,
Daha çok varmış gibisinden sabahlara.
Gökyüzünün hakimleri ve ben birbirimize bakışıyoruz.
Sevdiğim geliyor aklıma,
Hem var hem yok, öyle ya.
Mektup yazıyorum aklımca.
Gece çıplak, gece ıssız,
Kral benim bu gecenin yalnızlığında nasılsa,
Ve tam tamına 40 küsur yıl sonra;
Hiç sevememişken zaten terk etmeleri,
Hele
Yıllar sonralarında vefasızlığı,
Hala gönlümün en diplerinde kıvrılmış uyuyorken
Çocukluğumdaki gecelerimin krallığı,
Bir su damlası derya denize dönmüş gibi,
Yine bir Can’ın
Fotoğraflarında yakaladım dün akşam yoldaşları.
Ya özlemiş ya bir şeyler olmuş bizim oralarda,
Aramaya koyulmuşlar beni cümbür cemaat,
Bırakıp ahlat ağacını koyunları kovalıkları,
Yollara düşmüşler dün gece belli,
Gökyüzünün tüm yıldızları, yakamozları.
Kenan Kader 14.08.2013
Bu yazının editörü tarafından beğenilmesi halinde
Karşıyaka Karşıyaka dergisinde yayınlanması bizlere onur verir. İletirim..
-- İlk
teşekkür Karlis oluşumuna ve gerçekleştirenlere. Farklı mezunlar yine farklı
bir etkinlikte buluştu.
-- Gezi Notları;
Karlis Gezide idi. Her yer
Foça Her yer Deniz idi. Tüm ayyaş, çapulcu, vandallar oradaydı. Orantısız zeka
bu kez tekne gezisinde beraber oldu.
Gevrek, boyoz, börek,
yumurta, kurabiye, Ekber ve ben ikram çay eşliğinde başladık saat 11:00 de.
İsviçreden uçakla
İstanbul a gelen Erhan Bilgen in oğlunun yabancı arkadaşları İngiliz Burnundaki
ilk konaklamanın sonlarına doğru taksi ile geldikleri sahilden Zodyak ile
tekneye getirildiler. O sırada havada helikopterler vardı. Aynı James Bond
filmlerindeki gibi.
Kenan Kader sabaha kadar rakı
eşliğinde yaprak sarma yapmış. 03:00 ten sonra sarılanların içi boştu. Teknede
Uğur a bakıp bakıp gene şiir yazdı.
İkinci demirleme yeri olan
Hamamcı koyu süper idi. İki saate yakın yüzüldü. Sonra teknenin kıç kısmındaki
mangalda pişirilen çipuralar, patlıcan, biber kızartması, makarna, salata,
yoğurtlu ezme ve rakı- bira eşliğinde yenildi. İkinci bir 32 kişi daha
doyabilirdi kalanlardan. Uğur tok karnına denize atladı ve gene sağ salim
tekneye döndü.
Marsilyalıların Foça ya ve Odesa
ya geliş destanlarını Ersin in teknede olmamasından yararlanarak ben anlattım.
40 yıllık Foçalı kaptan ve yardımcısının bile gözleri yaşardı. İyi ki Ersin
Doğer yoktu. Yoksa bu kadar havam olmazdı.
Yeşilay temsilcisi olarak İstanbul dan
katılan Rıza Özkılıç 72 lilerin onurunu kurtardı!!! Nasıl mı? Hiç
soyunmadı...Günaha da girmedi denize de...
Ekber Göçer i anlatmaya gerek
yok. İpek Beyaz Mantolu bugüne kadar deniz üstünde hiç böyle söylenmemiştir.
Ekber, tekne gezisine değilde Çiçekliköy e gideceğimiz zannettiğinden yanına
mayo almayı unutmuş. Bereket sempatik eşi Gül ve oğlu Noyan doğru anlayıp mayo
getirmişler de acısını çıkardılar.
Barbaros KARABULUT gezide eksik olan ve
katılamayanlar için saygı duruşu yaptırdı. Kıç kısmında teknenin stabilitesini
sağladı.
Akademisyenlerimiz bu kez Diş
Hekimliğinden sıcak dostlardı. Prof. Ali Vehbi Tuncer, Turgay Seçkin, Erhan
BİLGEN diş taraması sayesinde Uğur Sözen in gerçek yaşının ancak miladi
takvimle ölçülebileceğini ispatladılar. Ayrıca Uğur un vücudunun ön kısmındaki
kıllı tabaka Foçadaki bütün hayvan hakları savunucularını harekete geçirdi.
Kemal Türkben Kanada dan, Erhan Bilgen
İsviçre den, Rıza Özkılıç İstanbuldan, Barbaros Karabulut Kuşadasından (yangın
çıkan oteli bırakarak), ben Foça dan geldim de, Erdal Abi Ayvalık tan, Ersin
Doğer Şakran dan gelemedi.
72 liler ve 69 lular çekişmesini Sadi
Beliner in gelmesi ve 69 sayısındaki popülarite ile berabere bitirdik.
Akşamüstü ikramı olan sırasıyla karpuz
ve çay çok hora geçti. Saat 17:30 civarı Feyzullah "Abi ne zaman
balık yiyeceğiz" diye sordu. Demek unutkanlık normal bir şeymiş bu yaş gurubunda...
Adrenalin yükseltmek amacıyla teknenin
makine arızası olduğu söylentisi yayıldı bir anda ve tam da dalgalara tutsak
olmak üzereyken çekmek üzere ikinci bir tekne geldi. Bizi yedekledi. Böylece
planlarımızdaki Kosova ve Club Med plajlarını gezemedik. Ancak ekip muhteşem
idi.
Final fotoğrafımızı tekneden inince
çektirdik. Hem de Lise Marşımız ve Kaf Kaf eşliğinde..
Birkaç fotoyu ekledim. Dahası da
gelecektir sanıyorum.
İmza: Miço Mustafa
28.07.2013
ZOR BİR
YAZIYDI..
ÇOK
ZOR...
TANER KAPLAN..
Kuzenim.
Halamın oğlu. Kardeş çocuklarıyız..
Ben
Bergama Yeniköy'de, O Alaşehir'de aynı yıl doğmuşuz 1955 te..
Daha
sonra, elektrikçi olan rahmetli eniştem (babası) Sadettin KAPLAN ESHOT'ta
göreve başlıyor... İzmir Karşıyaka' ya taşınıyorlar...
Simeranya
Sineması sokağının başındaki fırının yanı başındaki eve. Hemen arka sokaktaki
Ankara ilkokulunu 1965 yılında bitiriyor.. Ben de aynı yıl Bergama Yeniköy
İlkokulu'ndan mezun oluyorum..
1965-1966
Öğretim yılında, köyümüzde Ortaokul olmadığı için babamlar her türlü maddi
külfeti göze alarak;
---
Bilen bilir.. Her ne kadar ailem Halkçı ise de 60 ihtilâli en çok köylüyü
vurmuştur.. Gerçi bütün savaşlar, bütün ihtilâller en çok köylüyü vurur
ya..------ Tütün ekmişler o yıl.. Hem de icara tarla kiralayarak.. 2, 2.5 lira
baş fiyat beklerken EKSPERLER (oldum olası sevmemiştim onları.. Tütünün
kalitesini belirlerken o dev gibi adamı babamı aşağılıyorlardı ya... rüşvet de
vermezdi babam..) 90 kuruş fiyat vermişler... Traktörümüz, buzağılı
ineklerimizi bile sattıklarını hatırlarım babamların 6/7 yaşında olmama
rağmen..
Sonuç:
Halamın
yanında birlikte başlıyoruz Karşıyaka Ortaokulu'nda öğrenim görmeye..
207
Cengiz KANAT
208
Taner KAPLAN
209
Erdoğan ABO (Uzaktan akrabayız..)
Birlikte
sokak aralarında minyatür kale maçlar yapıyoruz...(Şener ERBÜTÜN.. Uğur GÜLER..
Ömer BEŞİKÇİOĞLU da aramızda..)
67/68
öğretim yılında mezun oluyoruz..birlikte..
Sınavlara
giriyoruz...
Taner
KAPLAN ATATÜRK LİSESİ............ PARASIZ YATILI
biz
kazanamıyoruz..
Erdoğan
ABO :Çınarlı End. Meslek Bismil
Lısesı.
Cengiz
KANAT : Karşıyaka Erkek Lisesi ne
kaydoluyoruz...
Erdoğan
ABO Sanat Oklulu'ndan sonra Baba mesleği Sobacı lıktan Hırdavat işine tesisat
işine yöneliyor..
Ben
Balıkesir N.Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümüne kaydoluyorum.
TANER
KAPLAN..................... BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ BİLGİSAYAR..
İSTANBULU
MESKEN TUTUYOR..
IBM
TÜRKİYE DE ONUN KURDUĞU TAM BİLGİSAYAR A.Ş İLE GİRİYOR..
RESMİ
GAZETEYİ İLK KEZ İNTERNETTE O YAYINLIYOR...
BİR
SÜRÜ BİLGİSAYAR PROĞRAMCISI DA YETİŞTİRİYOR BU ARA..
ERDOĞAN
ABO KSK Lİ HEM KARŞIYAKA SEVDALISI.. KARŞIYAKA'DAN AYRILMIYOR...
1955
DOĞUMLUYUZ ÜÇÜMÜZDE...
YIL
2012........ ERDOĞAN ABO YAKALANDIĞI BİR HASTALIĞI YENEMİYOR ..KSK
SEVDALILARINCA UĞURLANIYOR SON YOLCULUĞUNA..
YIL
2013............TARİH 18 TEMMUZ..
TANER
KAPLAN..
SAAT
14.10 İTİBARİYLE TESLİM OLUYOR .. O AMANSIZ AKCİĞER Ca... sına...
58
YAŞINDA..
KUZENİM...
ÇOCUKLUĞUMUN..
İLK GENÇLİĞİMİN SIRDAŞI..
Yarın
19.07.2013 günü öğle namazını takiben BEŞİKÇİOĞLU camiinden uğurlayacağız
Soğukkuyu'ya.. Babasının koynuna..
Ruhu
Şadolsun....
BİR BEN
KALDIM BU ÜÇLÜDEN...
IŞIKLAR
İÇERİSİNDE YATSINLAR.
Ne
diyor ozan Hasan Hüseyin...
ÖLDÜK..
MERMER
DE ÖLÜR..
EY
ŞARKILAR
ALIN
BİZİ..
Cengiz
KANAT K.Lisesi 1973
19.07.2013
Hani hatırlarsanız bir zamanlar bir
PerşembeYazarı vardı ve de tabii ki Pazar Musahabecisi. Şimdi Musahebe benim
konum olmadığı için bulaşmıyorum. Ama uzun süredir bir Perşembe Yazısına
ihtiyaç vardı...
Öğretimine biraz daha devam etmek isteyen ve
Karlis e girmek isteyen arkadaşlar için K.Y.S. "Karlis Yerleştirme
Sınavı" yapmak gerekirse aşağıdaki test tiplerine alışmanız gerekmektedir.
Bu amaçla hazırlanan test sorularına uygun yanıtlar bulabilmeniz amacıyla
başarılar dilerim.
Evettt, işte size bir kaç test
sorusu....
-- "Çapulcu" Nitelendirmesi Konusu:
Sizlere bir hatırlatma yapmak istiyorum. Taksim Gezi
Parkı Olayları Nasıl Başladı?
Soru 1: Düşünün şimdi.
Evinizden uzaktasınız, gençsiniz, bir parktaki çadırda, uyuyorsunuz. Sabaha
karşı 04:00 ya da o civarda bir şey.. Birdenbire, iş makinaları giriyor,
çadırlarınız yakılmaya başlıyor, ağaçlar sökülüyor, gaz sıkılıyor, su sıkılıyor
ve dayak yemeye başlıyorsunuz.
Şimdi sizce ÇAPULCU kimdir? "İstediğiniz mantığı
kullanabilirsiniz" Sadece doğru yanıtı işaretleyiniz..
a) Çadırda Uyuyanlar,
b) Çadırları üretenler,
c) Hiç sorgulamadan emri uygulayıp.
"Eeee Ne yapabiliriz ki, bizler de emir kuluyuz, Çoluk çocuğumuza böyle
yaparak helal ekmek götürüyoruz" diyenler
d) CHP ve Faiz Lobisi
Soru 2: Yürüyüşler başlayıpta sadece bir kaç cesur kanal, "Taksimde böyle böyle olmuştur" diyerek yayın yapınca insanların, renk, takım, parti,
gözetmeksizin akın akın Taksim e ya da bir çok kentte meydanlara akmaya
başlıyorlar.
Bu durumda ÇAPULCU kimdir? Doğru Yanıtı işaretleyiniz.
a) Sabahlara kadar içip içip yürüyen ayyaşlar,
b) BBC, CNN yayınları ve NTV kanalındaki
penguenler,
c) Evlerinde zor zaptedilen % 50 lik Türkçe
Olimpiyatları Severler,
d) DEM AKADEMİSi üyelerinden Uğur SÖZEN ve
Kenan KADER,
Soru 3: Daha bir hafta önce aynı ülkede
birbirini boğazlayan GS, FB, BJK, TS taraftarları, KSK ve Göztepe taraftarları,
Adana Demirspor ve Adanaspor taraftarları birleştiler, Biber Gazı, Toma,
Basınçlı su ve sert müdahele ile bu karşıt taraftar gurupları daha çok
kenetlendiler.
Bu birleşmedeki ÇAPULCUlar kimdir? Doğru Yanıtı işaretleyiniz
a) Hakem hatalarına sürekli göz yuman Merkez
Hakem Kurulu.
b) Antik dönemde TOMA, şeyy pardon ROMA
konusunda uzman olan Ersin Doğer,
c) Normal bağırsak gazı varken biber gazını
bulan Kimyacılar... "Eyvahhh kendi
kendimi ele verdim"
d) Halk TV
Soru 4: ÇAPULCU olabilmek için
aşağıdaki okulların hangisinden mezun olmak gerekir?
a) Tıp Fakültesi
b) Güzel Sanatların herhangi bir bölümü,
c) Mimarlık ve Mühendislik fakülteleri ya da
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi!!!!!
d) Hukuk Fakültesi
e) Öğretmen yetiştiren Üniversiteler
Soru 5: Aşağıda adı geçenlerden en çok
hangisini dinlemeyi tercih edersiniz ?
a) Boğaziçi Üniversitesi Caz Orkestrası
b) Piyanist Davide Martello
c) Fazıl Say
d) Yiğit Bulut
Not: Türbanlı
bacılarımıza yapılan saldırılar ve Cami içersinde içilen içki konusundaki
videolar bir elime geçse hemen sizlerle paylaşacağım, paylaşacağım da elime
geçemedi bir türlü.
İmza: Reutersli Mustafa "Rötarlı
Mustafa demek istemiştim. Doğru yazmışım değil mi?
21.06.2013
Arkadaşlar,
çok Değerli Yücel İzmirli Hocamız ın ricasıyla…
Ersin DOĞER isimli arkadaşıız haddini aşarak
ekteki yazıyı yazmıştır. Ben, tam artık bu arkadaşımızın yazım aleminden yok
olduğunu düşünerek keyifli günler geçirmeye başlamışken birdenbire bu yazı ile
şoke oldum. Bütün kıskançlık duygularımla söylüyorum ki, bu yazı Mükemmel ötesi
ironiler ile dolu.
Ben zaten yeterince çatır çatır çatlama
durumundayım. Lütfen bu yazı başlığını referans gösteren beğeni iletilerinizi
kendinize saklayın.
Anlaşılan Edebiyat mezunlarının bir
özelliği de bu.
"Levent ÇANAKKALELİOĞLU hariç. O da zaten bilimi filan bıraktı haklı
nedenlerle." Fen mezunları köprü,
şelale fotoğrafları ile uğraşırken, edebiyat mezunları bulundukları ortama renk
ve sululuk katıyor. Rakı içip eğleniyor.
Huzurlarınızda Ersin DOĞER in yazısı.
İmza: Haset Mustafa - 03.05.2013
1966 yılında Karşıyaka Erkek
Lisesi’nin birinci sınıfındayım. 1 yıl Lüleburgaz Lisesi’nde okumuş,
ergenlik başıma vurmuş, 9 dersten
başarısız olunca soluğu ilkokulda ve ortaokulda okuduğum
Menemen’de almışım. O yılllarda
Menemen’de lise olmadığı için kalabalık bir öğrenci grubuyla
haftanın 5 günü sabah saat yedideki
banliyö treniyle Karşıyaka’ya geliyor, akşam beş treniyle
dönüyoruz. Trende bin bir macera.
Geç kaldığımızda bahane olarak kaç kediyi raylara kurban ettik
sayısını unuttum. Okulun dışında
delikanlıyı yoldan çıkaracak her türlü vesait (langırt, bilardo, sinema v.s)
var ama anada babada mal mülk yok ki sırtımızı dayayalım. İş başa düşüyor
okuyalım adam olalım diyoruz. İyi ki diyoruz. Matematik, fizik, kimya gibi fen
dersleri benden hoşlanmıyorlar, bana kanları ısınmıyor, yoksa benim herhangi
bir ön yargım yok onlara karşı (!). Onlar Rıza Özkılıç’ın peşindeler, çocuk
benden daha karizmatik geliyormuş ki onlara, yakasını bırakmıyorlar, zavallı
mühendis olmak zorunda kalıyor. Daha sonraki yıllarda perişan oluyor, o çöl
senin bu çöl benim…Hala da Türkiye kazan Rıza kepçe durumda. Ben mezun olduktan
sonra duyduğuma göre fenciler Erkan Atik’i de kötü yola düşürüyorlar…Bir
arkeolog olarak 40 yıldır çözemediğim tek sır Mustafa Karluk’un 6 edebiyat
D’den mezun olup nasıl kimya mühendisi olduğu.. Devlet sırrı gibi saklanıyor…
Tarih, yanına coğrafyayı, sanat
tarihini, felsefeyi, edebiyatı almış kur yapıp duruyor, göz
kırpıyor. Fransızcayı o sıralar
Brigitte Bardot gibi görüyorum ama gözüm bozukmuş, sonradan Brigitte sandığım
kızın rahmetli Vassaf bey olduğu ortaya çıkıyor. Bir taraftan da futbol ile
atletizm kol kola girmişler ayağımdan çekiştirip duruyorlar. Rahmetli Sadık
hoca korkusu da cabası.
Şaka değil felsefe dersine
giriyoruz karşımızda dünya tatlısı Türk Dil Kurumu ödüllü şair Nahit
Ulvi Akgün. Edebiyat dersine
giriyoruz kürsüde Macit Aray. Adam bir elma, bir armut tarif ediyor, aş ermeden
dinlemek imkansız. Rahmetli resim ve sanat tarihi hocamız “Mastaba” lakaplı
Sadullah
Oktay, bir derste ödev veriyor,
gidiyorum hangi akla hizmet Mezopotamya’da Ur kentindeki
“Urnammu Zigguratı’nı çizip
veriyorum, aferin ve 10 alıyorum, rahmetli sanki beddua etmiş, ertesi yıl kendimi
Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Arkeoloji bölümü 1 sınıfında ayni zigguratı
yeniden çizerken buluyorum.
Büyük konuşmamak lazım. Tarihi çok
seviyorum ama öğretmen olmak istemiyorum.
Öğretmen olmama isteği saplantı
olmuş. Öğretmen olmamak için aklıma parlak bir fikir geliyor.
Arkeolog olmaya karar veriyorum.
Nitekim oluyorum da. 1973 yılında Dil Tarih’ten mezun oluyorum.
Kader beni önce Sümerbank’da
deniyor. 4 yıl kambiyoculuk yapıyorum. Turistler arkeolog olduğumu öğrenince ne
işin var bankada diyorlar. Benim mazeret hazır. Türkiye’de arkeologlar sadece
iki bankada çalışırlar diyorum biri Etibank, diğeri Sümerbank. Daha sonra 2 yıl
çalışacağım İzmir Müzesi’nde mesleğe dönüyorum, kader ağlarını örüyor, beni
1981 yılında yeni açılan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi (o zaman Sosyal
Bilimler Fakültesi) Arkeoloji bölümüne alıyorlar. O gün bu gün akademik
kariyerimde yükseldikçe daha fazla öğretmenlik yapıyorum…
1969. 6.Edebiyat .D.
Prof.Dr.Ersin Doğer
Vay bee..
Yaşam sürprizlerle dolu;
5-6 yıl
kadar önceydi.. Bir gün Bostanlı pazarından dönerken...
Bostanlı
deresinin kenarında küçük bir bahçenin kapısının önünde
tezgaha
konmuş; demet demet kırmızı turplar gördüm...Tezgahın başında
kimseler
yoktu... "Kimse yok mu" diye seslendim...
Bahçeden
birisi çıkıp geldi...Dondum kaldım...
aradan
40-45 yıl geçmişti.. Hiç karşılaşmamıştım... Bu bizim lise
yıllarımızdan
" Herkül Önder" di....
"Sen
Herkülsün" dedim..Yüzünde gülücükler belirmeye
başladı..."Evet" dedi..
1960'lı
yıllarda.. tıfıl Erdal Önal'ın idolü idi... Önder Çaydam...
sırım
gibi vücuduyla tam bir sporcuydu... Hangi sporu yapsa birinci
olurdu...
Bir
pazartesi sabahı bayrak töreninden önce...Aletli jimnastik
liselerarası İzmir
birincisi
Önder çaydam'ı..
Ertesi
pazartesi... Liselerarası İzmir bilmem kaç kilo güreş şampiyonu Önder
Çaydam'ı
Bir başka
pazartesi bilmem kaç metre izmir şampiyonu Önder Çaydam'ı
avuçlarımız
patlarcasına alkışlar... Kıskanırdık...
Müdürümüz
Halit Edgüer madalyasını boynuna takarken, gözlerimiz dolardı....
sporun
bütün dallarında başarılıydı...Komple sporcuydu...
Sevgili
Abdurrahman hocamızın gözbebeğiydi...
Yıllarca
akşamları yatınca... Önder gelirdi gözümün önüne....
Halter de
kaldırırdı... Onun için arkadaşları ona " Herkül Önder"
adını yakıştırmıştı...
En samimi
arkadaşlarından biri de " Tarzan Hüseyin" di...
O da
Pazartesi sabahları avuçlarımızı çatlatanlardandı....
O koşucu
idi... İzmir de rakibi yoktu..
Cumartesi
günleri ya inşaatlarda tuğla taşır 2,5 lira kazanırdı...
Ya
da Abdurrahman beyden 2,5 alır... gidip koşar... madalya alır gelirdi...
Önder'le
kırmızı turp tezgahının başında karşılaştığımızda...
uzun
uzun lise yıllarımızdan söz etmiş..ayrılırken de, birbirimizin
telefon
numaralarını
almıştık.....
Aradan
birkaç yıl geçti... 2 yıl önce Rahmi Karluk hocayı anma gününde
Önder'e
telefon ettim..." Önder Rahmi hocayı anma günü var gelmek
istermisin"
dedim... Çok mutlu oldu... Tabii gelirim dedi... ve geldi
de.....
Belediyenin
altındaki salonda anma günü sonrası eskiler bir araya
geldik...
Bana
sarıldı...sıkı.. sıkı... öptü... beraber geldiği oğlu
ile tanıştırdı....
(
Fotoğrafı ekte)
2012'nin
aralık ayında yine aradım Önder'i...
Önder
ben Erdal'ım tanıdın mı? dedim...
-
Erdal ben seni tanımazmıyım... Belediyenin altında...
bütün
eski arkadaşlarımın arasında..... Arkadaşlar " Siz
futbolcunuz, Önder sporcu"
demiştin...
Oğlumun bana bakış açısı değişti... dedi....
15 aralıkta
mezunların 50, yıl kutlamaları olduğunu...
Bu yıl
onların yılı olduğunu... Katılmak isteyip, istemediğini sordum....
Tabii
katılırım dedi....
O gün
özel bir nedenle ben katılamadım... Ama fotoğraflara baktım..
Önder oradaydı...
Vay
gidi... koca Herkül Önder vay...
Bu sabah
kalkıp, bilgisayarımı açtığımda...
İlk defa
yenildiğini duydum.... Çok ama çok üzüldüm....
Güle..
Güle Önder... Hoşçakal....
Erdal ÖNAL(1964)- 07.04.2013
Sadettn
Elmaz hocamızla ilgili Bir Anı…
Dostlar, affiniza siginarak Saadettin ELMAS
hocamiza ait bir aniyi anlatmak istiyorum. Yil 1962-1963 ogrenim yili Lise 2
fen sinifi (5 Fen A,B hatirlamiyorum!). Hocamiz Denizliden yeni tayin ile
gelmis.Bize ilk dersi. Pek sert ve disiplinli gorunumde. Sinifta otorite ve disiplin
saglama ugrasinda. Bizler cocuklukla genclik arasinda kendini bulmaga calisan
zipir ogrenciler. Ders anlatiyor hocamiz, cogunluk kendi havasinda, herkes
aralarinda fisir fisir birseyler konusuyor. Hocamiz bir iki susun dedi... Sonra
bir bagirdi, 'beni soyletmeyin cok kotu soylerim' dedi. Bir sessizlik olustu.
Hocamiz tekrar derse devam etti, anlatiyor... Az sonra sinif gene eski hamam
eski tas, kimsenin hocamizi dinledigi yok. Hocamiz gene patladi ayni seyleri
tekrarladi ve 'Beni cok kotu soyleteceksiniz' dedi gene bir sessizlik
olustu... Tekrar derse devam edildi. Ama az sonra ayni gurultulu fisildasma
tekrarlandi ve bu sefer hocamiz bagirdi " ESSEK HERIFLER!" "beni
en sonunda soylettiniz" dedi .Cok kisa bir sessizlik, arkadan buyuk bir
gulme olustu. Hocamiz esefle ' sizlere esek demege ben utaniyorum, sizler buna
guluyorsunuz' dedi ve hayiflandi. Bizlere bir sure nasihat etti. Karsilikli bir
iki konusmalar oldu, ayrintiyi hatirlamiyorum. Daha sonra sonra hocamizi iyi
tanidik ve cok sevdik. Tanri ondan ve onun gibi bizleri ozveri ile en iyi
sekilde yetistirmege caba gosteren tum ogretmenlerimizden razi olsun. Hasan
Tahsin Abakan hocamiz dahil tabii. Anlattigim olay lise 2 de (sanirim 5FenA
idi) bize yeni tayin(atama) ile gelen Fizik hocamiza aittir. Eger bu Saadettin
hocamiz degilse bile olay gercektir ve eminim pek cok ogretmenimizin boyle
degisik anilari vardir. Sagolsunlar, varolsunlar...
Saglicakla kalin dostlar.
Toronto'dan, Mak.Y.Muh.(ITU)
Kemal Turkben P.Eng. 1964 6Fen-A mezunu
Saglicakla kalin dostlar.
Toronto'dan, Mak.Y.Muh.(ITU)
Kemal Turkben P.Eng. 1964 6Fen-A mezunu
Muhteremler,
Belirttiginiz uzere, karlis de , bizleri birbirine baglayan ortak niteliklerimiz, karsiyaka liseli olmak ve karsiyakada buyumus yetismis kimseler olmakdir.
Ancak, karlislilerin ortak anlayis ve gecmis beraberliginden olusan hosgoruleri ile bir akdemik tetkik ve arastirma konusunuda da kardes bildigimiz dostlarimizin irdelemekerine neden olmus ki , bu vesile ile bizlerde dikkatlice okuduk, bilmediklerimizi ogrendik, tartisma sahiplerine de tesekkur etmek bir gorevdir. Sag olsunlar.
Bununla beraber, etraflica inceleme ve arastirma isteyen bu gibi derinilgi ceken konular, cok hassas inceleneleri gerektiren konular olup,bizlere bir fikir verseler bile, genede gunumuzde, bircok medya organinda da ele alindiklarinda bu gibi konularda tam dogru bilgilere ulasilabildiginden de ben sahsen emin olamiyorum. Cunki tarafsiz yaklasimlar cok az gorulebiliyor.
İste bu nedenledirki, bu tur yaklasimlarda su gorus veya bu gorus yaklasimi ile degilde, kendi ulkemizin degerleri ile , tarihimize sadik kalarak gecmisden dersler cikarararak ve ileriyi degerlendirerek yol katetmemizde fayda muteala ederek katkimi sunuyorum.
Ben sahsen, insani iliskiler ve beseri iliskiler konularinda, din dil irk ayirimi yapmadan , genel kultur bilgilerimizin ,faydali olacak bir formda,neticede ulkemiz ve kendi insanimizin degerlerini dikkat ederek ele almakdan fayda umarim.
Arzettim hepinize selamlar ve tum taraflara tesekkuler, saygikarimla efendim.
Belirttiginiz uzere, karlis de , bizleri birbirine baglayan ortak niteliklerimiz, karsiyaka liseli olmak ve karsiyakada buyumus yetismis kimseler olmakdir.
Ancak, karlislilerin ortak anlayis ve gecmis beraberliginden olusan hosgoruleri ile bir akdemik tetkik ve arastirma konusunuda da kardes bildigimiz dostlarimizin irdelemekerine neden olmus ki , bu vesile ile bizlerde dikkatlice okuduk, bilmediklerimizi ogrendik, tartisma sahiplerine de tesekkur etmek bir gorevdir. Sag olsunlar.
Bununla beraber, etraflica inceleme ve arastirma isteyen bu gibi derinilgi ceken konular, cok hassas inceleneleri gerektiren konular olup,bizlere bir fikir verseler bile, genede gunumuzde, bircok medya organinda da ele alindiklarinda bu gibi konularda tam dogru bilgilere ulasilabildiginden de ben sahsen emin olamiyorum. Cunki tarafsiz yaklasimlar cok az gorulebiliyor.
İste bu nedenledirki, bu tur yaklasimlarda su gorus veya bu gorus yaklasimi ile degilde, kendi ulkemizin degerleri ile , tarihimize sadik kalarak gecmisden dersler cikarararak ve ileriyi degerlendirerek yol katetmemizde fayda muteala ederek katkimi sunuyorum.
Ben sahsen, insani iliskiler ve beseri iliskiler konularinda, din dil irk ayirimi yapmadan , genel kultur bilgilerimizin ,faydali olacak bir formda,neticede ulkemiz ve kendi insanimizin degerlerini dikkat ederek ele almakdan fayda umarim.
Arzettim hepinize selamlar ve tum taraflara tesekkuler, saygikarimla efendim.
Mustafa Ertuğrul Kocagra-
15.03.2013
YAHUDİLİK…
Ben de sevgili Ahmet
Canga ağabeyimizin görüşlerine katılıyorum.
Sanıyorum ki bu konuda artık herşey söylendi yazıldı,
şu ana kadar çok kırıcı olmadı,ancak bundan sonrası kırıcı olabilir,
Biz anlayışlı büyük bir Karlis ailesiyiz tartışmalar belli bir seviyede sürdürülür
ve bitirilir.
Sevgili Oker bey ve Yavuz bey bizleri bu konuda fazlası ile bilgilendirme zahmetinde bulunduğunuz için her ikinize de emekleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Yeni güncel konularda tartışmalarınızı okumak dileği ile .
Sevgi ve saygılarımla.
Erkan Atik
Sanıyorum ki bu konuda artık herşey söylendi yazıldı,
şu ana kadar çok kırıcı olmadı,ancak bundan sonrası kırıcı olabilir,
Biz anlayışlı büyük bir Karlis ailesiyiz tartışmalar belli bir seviyede sürdürülür
ve bitirilir.
Sevgili Oker bey ve Yavuz bey bizleri bu konuda fazlası ile bilgilendirme zahmetinde bulunduğunuz için her ikinize de emekleriniz için ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Yeni güncel konularda tartışmalarınızı okumak dileği ile .
Sevgi ve saygılarımla.
Erkan Atik
16 Mart 2013 22:43 tarihinde Ahmet Canga <canga.ahmet@gmail.com> yazdı:
Sevgili Arkadaşlar,
Bu artık
Tamamen kişisel karşılıklı atışma
oldu,lütfen artık yazmayın,bundan sonrası kırıcı olacaktır,
konuyu uzmanlarına bırakalım,özürlerimle…
Sevgiler,saygılar. Ahmet CANGA
SAYIN YAVUZ AĞABEYİMİZ,
BENDE ERKAN'IN ÖNERİSİNE KATILIP, DAHA ÖNCE ÖZELDEN HEM SİZE HEMDE
OKER'E BUNDAN SONRAKİ YAZIŞMALARINIZI ÖZEL MAİL ADRESİNDEN YAPMANIZI, AMA SİZ
VE OKER'İN KARŞIYAKA DA YAPABİLECEĞİNİZ TARTIŞMAYI ORGANİZE EDEREK,
BİLGİLERİNİZDEN FAYDALANABİLECEĞİMİZİ YAZMIŞTIM.
OKER'LE OKULUMUZUN ORTA VE LİSE BÖLÜMÜNDE BERABER ALTI YIL BERABER
OKUMUŞ OLARAK ŞUNLARI SÖYLEYEBİLİRİM.
OKER; OKULUMUZU BİLGİ YARIŞMALARINDA TEMSİL ETMİŞ, O ZAMAN FİKİRLERİ
NE İSE SON YILLARDA KARŞIYAKA 'DAKİ BULUŞMALARIMIZDA FİKİRLERİNDE BİR
DEĞİŞİKLİK OLMAMIŞ BİR ARKADAŞIMDIR. SİZİN YAZINIZDA İSNAT ETTİĞİNİZ GİBİ
ÇALIŞTIĞI KURUMUN PARASINI ALIP DÜDÜĞÜNÜ ÇALAN BİR KİŞİLİĞE SAHİP DEĞİLDİR.
BU YAZIYI GURUBUMUZ ÜYELERİNİN BİLMESİ İÇİN YAZDIM.
SAYGILARIMLA, Ender EKMEKÇİBAŞI
Sayin Hasan Oker Gurler :
Bana hitaben "Siyonizmi
savunma konusunda gösterdiğiniz azim ve kararlılığı takdirle karşılıyorum.
Kimbilir, bu azim ve kararlılığınızla Amerikan Yahudi Kongresi (AJC)’nin
dikkatini bile çekebilirsiniz. En samimi temennim odur ki, Siyonizm davasına
uğruna gösterdiğiniz bu çaba ve katkılarınız karşılıksız kalmaz ve Amerikan
Yahudi Kongresi bunu değerlendirir ve sizi de aynı AJC’nin, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ıonurlandırdığı gibi “Profiles in Courage”
ödülü ile ödüllendirir. " yazarak her seyin altinda Yahudi
parmagi arama cabalariniz cevabini alinca konuyu kisisel duruma
getiriniz. Ben sizin boyle yapacaginiza zaten isin basinda tahmin
etmisdim. Zaten sizin gibiler hep boyle yapar.
Ne yani
simdi Sayin Basbakan Recep Tayyip Erdogan "Siyonizm davasına
uğruna gösterdiği çaba ve katkıları karşılığı" mı AJC'den
“Profiles in Courage” ödülünu aldi? Bu da sizin yeni bir komplo
teoriniz mi? Daha once yazmisdiniz ki "Sizi de kaygılandıran laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
başına örülen çoraplarda Siyonist parmağı aramaya başlasanız bence iyi olur." Hepimizi bilgilendirsenizde bir
ogrensek.
Siz ne de olsa goreviniz
dolayisiyla bu konularda bizden daha fazla seyler bilgi sahibisiniz. Bakin أخي
العزيز . Bana hic kimse bu konuda bir odul vermedi. Aldigim tek odul
TUBITAK'dan 2003 yilinda aldigim bilim adami odulu. O da bu iktidar
TUBITAK'i ele gecirmeden once. Ama siz Cidde'de Suudi Arabistan'da calisan
Organization of Islamic Cooperation'nin parali bir memurusunuz. Siz
bu kurulusun goruslerini aldiginiz para karsiligi usutuk komplo teorilerinin
arkasina siginarak bize pazarlamaya calisiyorsunuz. Ne demisler, parayi veren
dudugu calar.
Yavuz Corapcioglu
Sayın Yavuz Corapcıoglu,
Siyonizmi savunma konusunda gösterdiğiniz azim ve
kararlılığı takdirle karşılıyorum. Kimbilir, bu azim ve kararlılığınızla Amerikan Yahudi Kongresi (AJC)’nin
dikkatini bile çekebilirsiniz.
En samimi temennim odur ki, Siyonizm davasına uğruna
gösterdiğiniz bu çaba ve katkılarınız karşılıksız kalmaz ve Amerikan Yahudi
Kongresi bunu değerlendirir ve sizi de aynı AJC’nin, Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı onurlandırdığı gibi “Profiles in Courage” ödülü ile ödüllendirir.
Sevgi ve saygılarımla
Oker
Sayin Oker Gurler:
Size oturupda cevap yazmaya
hic niyetim yokdu ama yazdiklarinizi okudukdan sonra ya okuduklarinizi kasitli
olarak carpitiginiza veya okudugunuz bazi seyleri belkide ingilizce olmasindan
dolayi tam anlamadiginizi dusunerek bir seyler yazayim dedim. Bu arada ben size
ingilizce olarak yazdiginiz metinlerin bir tercumesinide yapivereyim
1- Efendim israil dis isleri bakanligindan
kopyaladiginiz metin bu “One of Israel 's conditions for the
participation of a UN observer in the Madrid Peace Conference was the
revocation of the infamous resolution 3379 equaling Zionism with racism.”
Ne diyor burada "Madrid
Baris Konferansina Birlesmis Milletler'in bir gozlemcisinin
katilabilmesi icin israil'in sartlarindan biri Zionismi irkcilikla bir tutan rezil 3379
nolu BM kararinin iptalidir" Tamam mi kardesim, simdi anladiniz mi?
Ne var bunda yanlis? Adam BM'e sen Siyonism kakkinda bu karari cikarttin, bunu
kaldirmadikca baris konferansina gozlemci gonderemezsin diyor ve dedigini de
yaptiriyor! Ama israil devleti olarak baris gorusmelerine katilmam demiyor
sadece sen gozlemci gonderemezsin diyor. Bence dik duran bir hukumetin yapmasi
gereken de bu.
Ama zati aliniz ne yazmis efendim? Sunu
yazmissiniz "BM 1991 kararına [Birlesmis
Milletlerin Zionismin irkcilik olduguna dair da onceki kararinin iptal karari] atıfta bulunduğunuza göre, söz konusu kararı, İsrail'in barış görüşmelerine katılmak için bir koşul
olarak, 1975
kararının kaldırılmasını isteyen dayatması karşısında, BM’nin
barışgörüşmelerinin önünü açmak için almak zorunda kaldığını da bilirsiniz"
Beyefendi biraz okudugunuzu dikkatli okuyun, ya da dogru durust bir tercume
yaptirin. Tamam mi?
BM Milletler de israil'in istegini dogru bulup 111
oyla bu karari kaldirdi mi? Kaldir di. E siz ne diyorsunuz? "Madrid Barış Konferansı’nın bir ön koşulu olması
nedeniyle BM 1991’de, 3379’u kaldırmışsa da, ve fakat, bence vijdanlarda ve
akıllarda geçerli olan hala 3379’dur"Bakin anlayamadiginiz
veya anlamak istemediginiz konu su. Tarih boyunca belli bir konuda bir sonraki
karar bir oncekini gecersiz kilar. Sizin gibi bir mantiga sahip olup da bunu
goremeyenler Lozan anlasmasi ile cizilmis Turkiye Cumhuriyeti'nin
sinirlarini kabul edemeyip aptalca hala Sevr anlasmasi gecerli oldugunun ruyasi
gorurler. Onun icin bence siz BM'in Siyonismin irkcilik oldugu 3379 nolu
kararini iptal eden 1991 kararinin ustune ya bir bardak soguk su icin,
veya Hukumete bas vurun 3379 nolu karari BM de tekrar oylatsinlar. Dogrusu
bu isin tam zamani. Sayin Basbakan da Viyana'da oyle dememis miydi?
2- Hani Lozan anlasmasini kabul edemeyip Sevr
ruyasi gorenlere aptallar demisdim ya. Iste bunlarda biri de zahmet edip kaynak
diye yazisini ve haritasini kullandiginiz Amerikalı emekli Albay Ralph Peters.
Bu geri zekaliya verilecek cevabi dediginiz gibi aninda Turk subaylari vermis.
Daha ne istiyorsunuz? Ustelik bu adamin tartisdigimiz Siyonism ile ilgisi ne?
Bu salagin Turkiye'den almayi dusundugu topraklar Hur Kurdistan diye
isaretlenmis. Bir arastirin bakalim bu haritanin gosterilmesi uzerine kursu
terkedip donen subaylar simdi nerede ikamet ediyor? Siz yine sapla samani karisdirip
olmayacak ornekler veriyorsunuz. Oded Yinon olmadi Ralph Peters verelim ornegi.
Ben yazdiklarimin hic bir yerinde Ralph Peters dan ve haritasindan bahis
etmedim ki siz ne curetle "bu emekli
albayı da, canım alt tarafı bir albay diye bir kenara atmayınız"
diyorsunuz?
Tamam anladik siz aklinizca belli
seylere inaniyorsunuz. Her seyin altinda bir Yahudi parmagi
aramakdasiniz. Bu belli. Bunu bir takim komplo teorilerinin arkasina siginma
yerine acik acik soylesenize? Bu tip seylere inanlar ile ilgili ingilizce iki
referans verip tercumesini size birakmisdim. Simdi tercumesini yapayimda bari
daha iyi anlarsiniz. Metinler sunlardi:
Daniel Pipes'a gore "In an essay on conspiracy theories
originating in the Middle East, Daniel Pipes notes that "[f];
ive assumptions distinguish the conspiracy theorist from more conventional
patterns of thought: appearances deceive, conspiracies drive history; nothing
is haphazard; the enemy always gains; power, fame, money, and sex account for
all." Tercumesi su "Orta Dogu'da cikan komplo teorilerini daha geleneksel dusuncekalıplarından su 5 varsayim ayirir; tarihi belirleyen komplolardir, hic bir şey gelişigüzeldegildir, düşmanın daima kazanir, her seyin icinde güç, şöhret, para ve seks hesabi vardir.
Yine bazilarina gore "for some individuals, an obsessive compulsion to
believe, prove, or re-tell a conspiracy theory may indicate one or a
combination of well-understood psychological conditions, and other hypothetical
ones: paranoia, denial, schizophrenia, mean
world syndrome. " Tercumesi su "Bazı kişilerde, bir komplo teorisine inanmak, kanıtlamakveya yeniden anlatmak saplantısı bir veya daha fazla iyi anlaşılmış psikolojikdurumları ve diğer varsayımsaları bir arada gösterebilir, bunlar: paranoya, inkar,şizofreni, ve kötü dünya sendromudur .
3- Zati aliniz buyurmussunuzki "Tabii ki, fanatikler bir dinin veya milletin tümünü
temsil etmez, ama fanatik bir sırbın, Avusturya-Macaristan tahtının varisi
Franz Ferdinand’ı öldürerek bir Dünya Savaşı başlattığını ve savaşın sonunda 3
büyük imparatorluğun tarihe gömüldüğünü unutmuşa benziyorsunuz."
Aman efendim ne mumkun? Esas unutulan
ikinci Dunya Savasinin nasil ve kimin tarafindan, nasil baslatildigi ve bu
savasi baslatan kisinin nasil iktidara geldigi. Daha acik yazayim mi ne demek
istedigimi ki anlayasiniz? Hitler nasil iktidara geldi Birinci Dunya savasi
sonrasi Almanya'da? Ihtilalle gelmedi, degil mi? Her seyin altinda bir yahudi
parmagi arayarak, onlari olmayan seylerle komplo teorilerine dayanarak
suclayarak ve onlara karsi Hiristiyan Alman'larda bir nefret uyandirarak. Size
bunu hatirlatmakda fayda var.
4- Gelelim efendim su sizin kafa yi takdiginiz Federal Reserve
isine. Dedimya zati aliniz ya okuduklarinizi kasitli olarak carpitiyor veya
okudugunuz bazi seyleri belkide ingilizce olmasindan dolayi tam olarak
anlamiyorsunuz. Tekrar edeyim bari. Ne yazmisim ben: "Federal Reserve'in baskani (Chairman), baskan
yardimcisi (vice chairman) ve yonetim kurulu (7 kisi) uyeleri (Board of
Governors) Amerikan Baskani tarafindan atanir ve Senato tarafindan onaylanir.
Tamamen bagimsiz bir kurulusdur. Para politakasini belirler. 12 tane bolge subesi vardir (regional Federal Reserve
Banks) bu bolge subelerinin de baskanlari vardir. Federal
Open Market Committee (FOMC) 'de Federal Reserve'in baskani, board of
governors, 12 bolge baskani ve sadece 5 banka baskani (president) den meydana
gelir.5 den fazla banka baskani FOMC de oy kullanamaz." Neymis efendim 12 tane bolge bankasi
varmis. Sizin kaynak verdiginiz dava karari bu bolge mahkemelerin den birine karsi haksiz
bir fiilden dolayi acilan bir tazminat davasi. Yani bu bolge bankalarindan
birinde calisan birinin resmi arabayla yaptigi bir kazada magdur olan birisinin
bankaya karsi acdigi tazminat davasi. Mahkemede Federal Haksiz
fiil tazminat (Federal Tort Claims) davalarinda bolge bankalari
mahkemeleri ozel kurulus olarak dusunulur diyor. Ama ayni kararin
baska bir yerinde "the Reserve Banks have properly been held to be federal
instrumentalities for some purposes" diyor yani bolge bankalari baska
gayeler icin federal kuruluslardir diyor. Siz en iyisi bir avukata danisin bu
sizin komik komplo teorilerini yazmadan once. Sizin daha ogreneceginiz cok sey
var. Baska bir kararda da ayni sey tekrarlaniyor.
"In Lewis v. United States,[5] the United States Court of Appeals for the Ninth Circuit stated that: "The Reserve Banks
are not federal instrumentalities for purposes of the FTCA [the Federal Tort Claims
Act], but are independent, privately owned and locally controlled
corporations." The opinion went on to say, however, that: "The
Reserve Banks have properly been held to be federal instrumentalities for some
purposes." Another relevant decision is Scott v. Federal Reserve Bank of Kansas City,[4] in which the distinction is made
between Federal Reserve Banks, which are federally created instrumentalities,
and the Board of Governors, which is a federal agency."
Ayrica Prof. Micheal Reagan'in yazdigi gibi ozel bankalarla
bolge federal bankalarinin iliskileri sembolik yani bir kontrollari yok.
Sadece kar aliyorlar. Para basma yetkileri yok. O yetki Washington'da ki
Federal Reserve ait. Elinize dolar gecerse arkasindaki imzalara bir bakin.
Regarding the structural relationship between the twelve Federal
Reserve banks and the various commercial (member) banks, political science
professor Michael D. Reagan has written that: "... the
"ownership" of the Reserve Banks by the commercial banks is symbolic;
they do not exercise the proprietary control associated with the concept of
ownership nor share, beyond the statutory dividend, in Reserve Bank
"profits." ... Bank ownership and election at the base are therefore
devoid of substantive significance, despite the superficial appearance of
private bank control that the formal arrangement creates."
Siz herhalde bankaci degilsiniz, eger
birazcik bilginiz olsaydi Amerika'da bir ozel kurulusun dolar basdigi gibi
sacma saban gulunc iddalarda bulunmazdiniz. Hemde bu iddanizi sozde Kennedy'in
Zionistler tarafindan bu ozel kurulusun para basma yetkisi ile ilgili bir karar
aldigi icin olduruldugu gibi bir sacma sebebe baglayanlara surekli referans
vermezdiniz. Eger boyle bir sey olduguna inanmiyorsaniz bu saplantiniz neden?
En iyisi siz sizin komplo teorileri gibi abuk sabuk yazilarin yayinlandigi
nefret kusan Vakit gazetesi gibi yerlerde yazin. Em munasibi de o.
5- Yuksek fikirlerinizden biride "Amerikan işgalinden önce Irak’ın
bütününde bu gruplar, barış içinde bir arada yaşıyorlardı" Ne derler atma
Recep kurbanin olam. Sizinki de oyle. Saddam sadece diger guruplari kontrol
altinda tutuyordu o kadar. O zamanlar bir Sunni kontrol altinda tutuyordu.
Simdi de bir Sii baskakan ayni seyi yapmaya calisiyor. Suriye de de durum ayni.
Ama tam tersi. Orta Dogu burasi. Kultur gelenek gorenek boyle. Yuzyillardir
boyle. Kim kontrol altinda tutabiliyorsa tutabildigi kadar iktidarda kaliyor.
Siz Orta Dogu da hangi Arab Devletin de demokrasi olduguna inaniyorsunuz? Orta
Dogu da hangi ulkede demokrasi var? Hangisinde kadin haklari var? Cevabini
bilmek istermisiniz? Eger siz Saddam gibi bir diktatorun idaresi altinda baris
icinde yasayan gurublarin oldugu bir memleket ozluyorsaniz, ben almayayim
kalsin
Birde Aziz Nesin'e atifda
bulunmussunuz "Öyle güzel uyuyordun ki, uyandırmaya kıyamadım" Bakin
sizin komplo teorileri gercek durumu unutturup ulkenin icinde bulundugu
tehlikeli yonden dikkkati cekmek icin "Siyonism irkcilikdir" gibi
konusmalar yapan kisiler tarafindan gundem degistirmek icin kullanilir. Bu yeni
bir yontem degil.
Buyurmuszunuzki "Sizi de kaygılandıran laik Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’nin başına örülen çoraplarda Siyonist parmağı aramaya başlasanız bence
iyi olur." Iste simdi agzinizdaki baklayi
cikardiniz.Turkiye'de olup bitenlerin gercekden Siyonist gucler tarafindan
tezgahlandigini mi dusunuyorsunuz? Onlar mi islam devleti kurmaya calisiyor
Turkiye'de? Onlar mi emir verdi terrorist basi ile gorusmeye? Onlar mi emir
verdi bir cok ilde icki icmeyi yasaklamayi? Onlar mi emir verdi en az 3 cocuk
diye? Onlar mi emir verdi heykel yikmaya? Onlar mi emir verdi bunca
serefli generali ve subayi hapisde curutmeye? Onlar mi emir verdi Vakit
gazetesinde genelkurmay baskani ilker Basbug'un israil'i bir ziyaretinde aglama
duvari onunde cekilmis resmini kullanarak iftirada bulunmaya? Onlar mi soyletdi
sayin Basbakana Turk'u arkadan vuran Araplar hakkinda "Arap Türk'ün hem
sağ gözüdür, hem sağ elidir" diye. Liste daha uzar gider. Benim oyle
Siyonist komplo teorileri ile gecirecek pek vaktim yok. Henuz kafayi usutmedim.
Komplo teorilerinin oyle "ciddi, objektif ve bilimsel bir tartışma
boyut"ları da yokdur, belli saplantilarin sonuclaridir. Tanri size
akil fikir versin.
Size daha once yolladigim bir eki
"eğlencelik ile geçirecek vakti[niz] olmadığı için" bakamadıginizi
soyluyorsunuz. Tekrar yolluyorum. Boyle uyduruk komplo teorileri ile
vaktinizi yazik edeceginize bir bakiverin hem eglenceli hemde durumu iyi izah
ediyor.
Yavuz Corapcioglu
2013/3/14 oker gurler <okergurler@gmail.com>
Sevgili Karlis’li Dostlar,
Bıktık sizin ‘Siyonism’ tartışmanızdan
dediğinizi duyar gibiyim. Bu tartışmanın bir takım ifade ve ithamlarla, ciddi,
objektif ve bilimsel bir tartışma boyutlarından çıkmakta olduğunun farkındayım.
Ama gerek soruları ve gerekse hoş olmayan iddia ve ithamları cevaplandırmak
için, affınıza sığınarak, son bir kez kalemi ele almak mecburiyetindeyim.
Sayın Yavuz Corapcioglu,
Şöyle
demişsiniz, böyle demişsiniz diye konuyu uzatmamak için, aynen sizin
cevabınızdaki paragraph düzenini takip edeceğim, hangi konuda olduğum sanırım
kolaylıkla anlaşılır. Ve mümkün olduğunca lafı dolandırmadan, kısa ve öz
yazacağım.
Şöyleki:
1-
Konumuz ‘Siyon’ olduğu için, Mısır aklımın ucundan bile geçmemişti.
Ama
madem, “Bilmiyorum yazdiklarinizla ilgili bilgiyi size kim verdi veya hangi
kaynakdan aldiniz ama ben soylediginiz gibi bir sart oldugunu duymadim”
diyorsunuz, Cevaplayayım: Eğer İsrail Dışişleri Bakanlığı sizce de güvenilir
(!) bir kaynaksa, oradan aldım.
“Siz
isterseniz tercumesini yapiverin”. Şöyle diyor:
“One
of Israel 's conditions for the participation of a UN observer in the Madrid
Peace Conference was the revocation of the infamous resolution 3379 equaling
Zionism with racism.”
Nerede
mi? Bir tık uzakta:
2-
Demek ki neymiş: Zionisme karşı çıkmak, Yahudi düşmanlığı değilmiş. Tekrar
söyleyeyim: Siz diğerlerini dikkate almamışsınız, ama bugün Israil vatandaşı
olan hiç de azımsanmayacak ölçekte Zionism karşıtı bir kitle var. Bunların
Yahudi olduklarını tekrar etmeye gerek var mı?
Ayrıca,
unutmayalım, Zionismi ırkçılık ile bir tutan 3379 nolu BM kararıdır. Her ne
kadar sonraları, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın yukarıda verdiğim adreste
itiraf ettiği gibi, Madrid Barış Konferansı’nın bir ön koşulu olması nedeniyle
BM 1991’de, 3379’u kaldırmışsa da, ve fakat, bence vijdanlarda ve akıllarda
geçerli olan hala 3379’dur.
3- Tabii
ki, fanatikler bir dinin veya milletin tümünü temsil etmez, ama fanatik bir
sırbın, Avusturya-Macaristan tahtının varisi Franz Ferdinand’ı öldürerek bir
Dünya Savaşı başlattığını ve savaşın sonunda 3 büyük imparatorluğun tarihe
gömüldüğünü unutmuşa benziyorsunuz. İmparatorluklar da tarihe kolay kolay
gömülmüyor: Bu arada beraberlerinde, savaşan her iki taraftan da 10 milyon
asker ve 7 milyon sivil götürmüşler. Bunlara ilaveten, gene her iki taraftan da
sadece asker olarak 21 milyondan fazla yaralı ve yaklaşık 7,8 milyon kayıpla
birlikte.
Kaynak
istememişsiniz ama ben gene de vereyim: Ekteki belgenin
(TempleMount.pdf)özellikle 5, 11, 18, 22 ve son 40ncı sayfalarını incelemenizi
öneririm.
Ayrıca www.templemountfaithful.org adlı siteyi ziyaret ederseniz, ekteki
belgeye ilaveten başka belgelere de ulaşabilirsiniz.
4-Gene karıştırdınız, ben Oded Yinon haritasından
bahsetmedim. Herhalde siz, şu meşhur Amerikalı emekli Albay Ralph Peters’ın yazdığı
ve “Blood borders: How a better Middle East would
look” adıyla, Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi (AFJ)’nin Haziran 2006
sayısında yayınladığı makalenin eki olan haritayı hatırlıyorsunuz. Aşağıdaki
linke tıklarsanız hemen Albay’ın makalesini bulursunuz.
Ve fakat acaba yerinde mi diye kontrol ederken, daha
önceleri haritalar da sitede yer alıyor almasına rağmen, şimdi kaldırıldığını
farkettim. Bu nedenle o meşhur haritayı buraya aldım. Bu emekli albayı da,
canım alt tarafı bir albay diye bir kenara atmayınız, zira bu albay ‘U.S.
National War Academy’, yani Amerikan Ulusal Savaş Akademisi üyesi. Ve maalesef,
“(Turkiye dahil degildir bu harıtada)” dediğinizin tersine, şekilde görüldüğü
gibi,Türkiye bu haritanın ayrılmaz bir parçasıdır. Ve gene maalesef,
Türkiye’nin koca bir parcası, Sevr’in bile öngörmediği ölçüde Büyük Kürdistan’a
bırakılmaktadır.
Hatırlıyacaksınız, Eylül 2006’da, Roma’da NATO’nun Askeri
Koleji’nde bu harita ders malzemesi olarak Türk subaylarına gösterilmişti de,
Türk subayları tepki göstererek, Koleji terkedip Türkiye’ye dönmüşlerdi.
Böyle
haritaları kağıt üzerinde kalemle çizmek kolaydır da, gerçek coğrafyada bu iş,
ancak kanla ve gözyaşı ile yakarak, yıkarak yapılır. Irak’ta ölen insanlar,
kadınlar, yaşlılar ve çocuklar sadece milyonlar hanesinde bir sayı olarak ifade
edilir oldular. Suriye ise, daha işin başında.
Lutfen harita.jpg ye bakiniz
Gelelim
benim ne “buyurduğuma”:
Ben, Oded Yinon’un, taa 30yıl önce yazdığı ve Dünya
Siyonist Örgütü’nün yayın organı olan Kivunin adlı dergide, "A Strategy
for Israel in the 1980s" başlığı ile Şubat 1982’de yayınladığı makaleden
bahsettim. Ve bu makeleyi, İsrail'li bir insan hakları savunucusu ve Kudüs
Hebrew Üniversitesi’nde kimya profesörü olan Prof. Israel Shahak’in
İngilizce’ye çevirerek, "The Zionist Plan for the Middle East"
başlığıyla Haziran 1982'de yayınladığını söyledim. 1933 Polonya doğumlu, Hitler’in
holokost vahşetinden kurtulabilmiş ve ‘İsrail İnsan Hakları Lig’inin 1970-1990
yılları arasında başkanlığını da yapmış olan ve liberal, seküler bir düşünür
olarak tanımlanan İsrael vatandaşı Israel Shahak'a göre bu yazı, siyonist
düşünce sistemini anlatan güzel bir örnektir.
Makalenin tamamını eklerin arasında
“ZionistPlanfortheMiddleEast by oded yinon.pdf” adı altında bulabilirsiniz.
“Association of Arab-American University Graduates, Inc.” tarafından 1982’de,
Belmont, Massachusetts’de basılmış olan bu yayının en başında, Zionismin babası
Theodore Herzl’in “Complete Diaries” adlı eserinin (Vol. II.) sayfa 711’de
Israel için tanımladığı toprakların sınırları var; “Mısır’daki Nil nehrinden
Fırat’a kadar”. Ayrıca, Rabbi Fischmann’ın da bir tanımını almışlar ve bir haritada
göstermişler. Sonra yayımcının bir notu geliyor, size güvenilir (!) gelmezse,
bu bölümü okumadan geçebilir ve 4. sayfadaki Israel
Shahak’in önsözünden başlayabilirsiniz ve arkasından 5. sayfada Oded Yinon’un
makalesi geliyor. Sonunda 14. sayfadan itibaren gene Prof. Israel’in çıkardığı
sonuçlar var. Okumanızı nacizane tavsiye ederim.
Şimdi
sizin bir sonraki paragraftaki sözlerinizden başlayalım ve fakat düzelterek
gidelim. Şöyle ki; 2000de ortaya sürülen BOP kavramının İngilizce karşılığı
“Greater Middle East”in gördüğü tepki üzerine, 2006 yılında makyajlanarak
"New Middle East" diye piyasaya sürülmüş olan bu örtülü BOP, makaleyi
okuduğunuz zaman anlayacaksınız ki, Oded Yinon’un söylediklerinden çok farklı
şeyler değildir. Ve özellikle, yanına ‘creative/constructive kaos’ teorisini
(bu matematikteki kaos teorisi değil) de kattığınız zaman, alın size Oded
Yinon’un 1982’de söyledikleri. Amerikalılar nedense, hep ya İsrail’lilerden, ya
da İngilizlerden kopya (!) çekiyorlar. Nitekim bahar diye pazarlanmaya
çalışılan ‘new middle east’ projesi kan döken, can alan, ülkeleri yok eden ve
taş devrine döndüren bir canavar olmadı mı?
23
Eylül 2006’da Milliyet Gazetesinde yayınlanan, Yasemin Çongar’ın -Sizce Yasemin
Çongar güvenilir (!) bir kaynak mıdır?- Washington kaynaklı haberine göre, ABD'nin o zamanki Dışişleri Bakan
Yardımcısı Richard Armitage, 13 Eylül 2001'de, Pakistan İstihbarat Örgütü
Başkanı'yla görüşerek, Taliban'a karşı işbirliği talep etmiş, ve gene bu
işbirliğinin gerçekleşmemesi durumunda da, “Bombalanmaya hazır olun. Taş
devrine dönmeye hazır olun” diye tehdit etmişti. Aynı habere göre bunu bizzat,
Pakistan Başkanı Pervez Müşerref, CBS televizyonundaki “60 Dakika” programında
açıklamıştı. Dediklerini yaptılar mı, yapmadılar mı? Bakınız Afganistan’a,
Irak’a, Şimdi de Suriye’ye..
5-
Doğru söylüyorsunuz, çok doğru. Ama Irak için söylediğiniz şeyin aynı zamanda
Türkiye’yi de işaret ettiğinin farkında mısınız? Şii’nin yerine Alevi’yi
koyduğunuz zaman, Sünnisi, Alevisi ve Kürdüyle aynı model çıkmıyor mu? Ama
buradaki nokta şu:
Amerikan
işgalinden önce Irak’ın bütününde bu gruplar, barış içinde bir arada
yaşıyorlardı. Ailelerde, baba sünni, ana şii, ve damat veya gelin kürt
olabiliyordu. Şimdi bu aileleri bile parçaladılar. Nasıl mı? Bizim 1980
öncesinden çok iyi hatırladığımız bir yöntemle. Bir gün Şii camiini, ertesi
günü de Sünni camiini bombalayarak. Bu modelin ilk testini 80 öncesinde bizim
üstümüzde denemişlerdi: Bir gün solcu kahvesini, ertesi günü de aynı silahlarla
sağcı kahvesini kurşunlayarak.
6-
Burada sözü uzatmaya gerek yok!
Size bu
konuda iki kaynak vereceğim.
Birinin
başlığı:
“President
Kennedy, The Federal Reserve and Executive Order 11110”.
Dosya
adı: KennedyExecutiveOrderAbrahamLincoln.pdf
Diğerinin
adı ise: “JFK vs the Federal Reserve”
Dosya
adı: JFKvsFED.pdf
Zaten
ben, bazı münafıkların, arada bir ilişki kurmaya çalıştıklarını söylemiştim.
Münafık olmayanlar bunun bir tesadüf olduğunu söylerler.
Bazı
münafıklar, daha da ileriye giderler ve Abraham Lincoln’nün kaderiyle, J F Kennedy’nin
kaderlerindeki benzerliğe de işaret ederler.
Gene
münafık olmayanlar, iki kader arasındaki benzerliğin bir tesadüf olduğunu
söylerler. Burada birinci dosyadaki münafık olmayan gibi, “Siz isterseniz tercumesini
yapiverin”, şöyle diyor:
“Of course,
the fact that both JFK and Lincoln met the same end is a mere coincedence”
Size
katılıyorum; “Tanri akil fikir versin baska ne diye(l)im bu "bazi
munafiklara”
7- Ben
FED’in ortaklarından bahsediyorum, siz ise maaşlı memurlarından.
Bildiğinizi
sandığınız şeyin tam aksine, “Bir kere Federal Reserve Tamamiyle bir özel sektör kuruluşu DEGILDIR !” DEĞİL, tam tersine bir özel
sektör kuruluşudur.
Bunu
kim mi söylüyor? Amerikan
mahkemeleri..
Burada
da sözü uzatmaya gerek yok!
Asağıdaki
linki tıklarsanız, ve “iste burada kantarin topuzunu iyice kacir” madığımı
anlarsınız.
“Siz isterseniz tercumesini yapiverin”, yazının başlığı şöyle:
Court Rules Federal Reserve is
Privately Owned
Case Reveals Fed’s Status as a
Private Institution
Gelelim
tavsiyelerinize:
A- Nedense,
siz bu “komplo teorilerini bırakın” derken, -sizin de yaşınız müsait, benim de
ve bir çok başkalarının da, hatırlamakta zorluk çekmeyeceksiniz- 1980’lerin
sonu ve 1990’larda Türkiye hakkında etnik ve mezhep temelinde, köken
araştırması yapan batılı -sözüm ona- dostlarımızın bu tür faaliyetlerine dikkat
çekenler ve karşı çıkanlar, ‘Sevr paronyası’ hastalığına kapılmak ile
suçlanıyorlardı. Bugün ise, sizin de işaret ettiniz gibi, Lozan’la sınırları
çizilen, “Laik devlet elden gidiyor” ve Siz bütün bu olup bitenlere
“Komplo teorisi” diyorsunuz.
Aziz Nesin şöyle mi diyordu? Öyle güzel uyuyordun ki,
uyandırmaya kıyamadım.
B- Bir
daha ki sefere bu konuda, sizin önereceğiniz -ama bu lütfen bu ‘Dünya Siyon
Teşkilatı’ olmasın- bir fetva makamından (!) güvenilir kaynak konusunda fetva alırım.
Geçen sefer “eğlencelik” olarak gönderdiğiniz için, ve
benim de maalesef eğlencelik ile geçirecek vaktim olmadığı için bakmadım. Belki
bir ara, tatilde boş bir vaktimde bakarım.
C- Gene,
“Akit midir Vakit midir”, diyerek ne idüğü belirsiz bir kulvara atladınız,
Sayın Corapcıoglu. Size hiç yakıştıramadığım böylesi bir cümleyi yok sayıyorum.
Bunlar
da benim size tavsiyelerim:
1- Bir
tezi, komplo teorisi diyerek kaldırıp bir kenera atmayın. Belgelerin ışığında,
aklın ve mantığın süzgecine vurunuz.
2- Sadece
okyanus ötesi media kaynaklarına takılıp kalmayınız, doğrular acaba nerede diye
araştırınız.
3- Yukarıdakilerin
söylediklerine değil, gerçekte yaptıklarına ve ettiklerine bakınız.
Ve
biraz da Uğur Mumcu okuyunuz!
Sonuç
olarak:
Daha
önce yazdığınız “en ust seviyede Siyonismin insanlik sucu oldugu gibi
konusmalarin yapildigi bir korku doneminde demokratik ve ilerici (progressive)
cevrelerin cok dikkatli olmasi gerekiyor”, demekle işaret ettiğiniz gibi, veya
başka bir deyişle, eğer demokratik ve ilerici çevrelerden olmak için Siyonism
destekçisi olmak gerekiyorsa, benim o otobüste yerim yok.
Tam
tersine biliniz ki, Sayın Corapcioglu,
Sizi de
kaygılandıran laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına örülen çoraplarda
Siyonist parmağı aramaya başlasanız bence iyi olur.
Bu
arada, tekrar belirteyim ki, ve lütfen sözlerimi evirip çevirip de, ‘Siyonism
destekçisi olmamakla’, ‘yahudi düşmanlığını’ bir ve aynı şeymiş gibi göstermeye
çabalamayın. Arada dağlar kadar fark var. Harediler, ve diğer anti-siyonist
yahudileri konu etmemdeki maksat bu idi.
Sevgi
ve saygılarımla
Oker
2013/3/12
Yavuz Corapcioglu <ycorapcioglu@gmail.com>
Sayin
Gurler:
Bilmen
neresinden baslasam ki size cevap yazmaya:
1- Demissiniz ki "BM 1991 kararına [Birlesmis Milletlerin
Zionismin irkcilik olduguna dair da onceki kararinin iptal karari] atıfta bulunduğunuza göre, söz konusu kararı, İsrail'in barış
görüşmelerine katılmak için bir koşul olarak, 1975 kararının kaldırılmasını
isteyen dayatması karşısında, BM’nin barışgörüşmelerinin önünü açmak için almak
zorunda kaldığını da bilirsiniz"
Canim kardesim israil zaten
1978 yilinda Camp David gorusmelerine dayanarak 29 Mart 1979 yilinda Misir la
baris anlasmasi imzaladi. Enver Sedat'da bundan dolayi oldurulmedi mi? Yani 12
yil once ! Bilmiyorum yazdiklarinizla ilgili bilgiyi size kim verdi veya
hangi kaynakdan aldiniz ama ben soylediginiz gibi bir sart oldugunu duymadim.
Ustelik BM lerin bu karari 111 ulkenin olumlu oyu ile alindi ve Turkiye'de bu
karara karsi cikmadi. Karsi cikanlarin hemen hemen tamami arap veya
musluman ulkeler.
2- Demissiniz ki "muhafazakar yahudi gruplardan biri olan Harediler de, dini ve etnik temelde bir
milliyetçilik olan zionisme karşıdırlar".
Bakin size bu kapidan size ekmek cikmaz. Zira Haredi olarak
bilinen Yahudiler Turkiye de sarik, salvar cubbe ile dolasanlarin Musevilerdeki
karsiligidir. Harediler Zionisme irkcilik diyerek karsi cikmazlar. Karsi
cikmalarinin temel sebebi mesih gelinceye kadar bir Yahudi devleti kurulmasina
dini acidan karsi cikmalaridir. Mesih gelince Yahudi devleti otomatik olarak
kurulacak derler.
3- Yine yazmissinizki "MS 70 yılında, Roma tarafından Kudüs’teki 2nci tapınağın yakılıp yıkıldığıve
bütün yahudilerin sürgüne gönderildiğinin bilinmesine ve aradan yaklaşık 20yy
geçmesine rağmen ve bazı siyonistlerin, Müslümanlarca kutsal sayılan Kudüs'teki Mescid-i Aksa ve Kubbetus
Sahra'yı yıkarak, ki bunun belki de çok vahim bir savaşa neden olacağını bile
bile, yerine bir üçüncüsünü inşa etmeye çalışmalarına ne demeli?"
Ben ne diyeyim yani? Her dinin veya milletin
mensuplari arasinda fanatik, asari uclara kacan kisiler cikabilir. Bunlar o
dinin veya milletin tumunu temsil etmez ve edemez. Ustelik sizin yaptiginiz
gibi baskalari tarafinda da o dinin veya milletin tamamina mal edilemez. Ne
yani simdi El Kaide muslumanligi, Mehmet Ali Agca da Turk lerimi temsil ediyor.
Elbetdeki cevabi kocaman bir hayir ! Yazdiklarinizi biraz dusunup oyle yazin.
4- Buyurmussunki "Ve
dahi, son yıllarda özellikle Kuzey Afrika ve Orta Doğu'da dolaşan BOP
hayaletinin sebep olduğu bahar mı, sonbahar mı, kış mı, yoksa kaos mu; her
neyse, fikir babası Oded Yinon adında bir siyonist değil midir? "
Evet Oded Yinon diye biri bir takim haritalarla
ortaya cikmisdir. Bu adami kimin ne kadar ciddiye aldigini bilmem ama siz
almissiniz. Yine yukarda yazdigim gibi her dinin veya milletin mensuplari
arasinda fanatik, asari uclara kacan kisiler cikabilir. Onemli olan bu harita
icin de olan (Turkiye dahil degildir bu haritada) ulkelerin aklini basina
toplayip kendilerine dogru durust bir yonetim bicimi bulmalaridir. Ozellikle su
anda cozum mu yoksa cozulme sureci mi neyse icinde oldugumuza gore onlara
kafa yoralim yoksa Oded Yinon'un haritasina degil. Ortalikda baska haritalar
dolasiyor.
Ayrica Turkiye de BOP (Buyuk Orta Dogu Projesi)
olarak bilinen, ABD disisleri bakani Rice tarafindan 2006 yilinda ortaya
atilan "New Middle East" kavrami ile Oded Yinon'un onerdigi fikirler
biribirinden farkli seylerdir. Bu sapla samani birbirine karistirmaya benzer.
5- Yazdiginiza gore "Yinon,
teker teker her bir ülkeden kaç devlet çıkacağının ipuçlarını da veriyor,
mesela Irak’tan 3 devlet çıkartmış"
Kusura bakmayin ama, bunu bilmek icin
alim olmaya gerek yok. Biraz lise seviyesinde tarih bilen biri Orta Doguda ki
Birinci Dunya Savasi sonrasi kurulan Arap devletlerinin tamaminin suni olarak
ingiliz ve Fransizlar tarafindan yaratildigini bilir. ingilizlerin Turkleri
arkadan vuran Arap seyhlerini mukafatlandirmak icin (zionost degil yani bunlar
:-) ) yaratdiklari devletler. Her birinin basina bir Arap seyhini kral diye
oturdular. Irak da bunlardan biri. Birbiri ile gerek kulturel gerekse tarihsel
fazla bir baglantisi olmayan Sunni, Sii ve Kurt lerin bir gun bolunecegini
tahmin etmek icin Oden Yinon'nu veya Zionismi referans vermeye gerek yok yani.
Cok zahmet etmissiniz.
6- En muthis iddaaniz da sonuncusu "Ayrıca, bin dolarlık banknotun en son 1934 yılında
basıldığını söylediğinize göre, FED’in dolardaki tekelini kırmak için,John F.
Kennedy’nin, FED’in dolar basma yetkisini kaldırmadan, FED’in yanısıra US
Hazinesine de dolar basma yetkisi veren kararı 4 Haziran 1963’te imzaladığını
da bilirsiniz. Ve fakat bu imzadan sonra ancak 5 ay daha yaşayabildiği ve 22
Kasım 1963’te suikaste kurban gittiği de bir gerçektir. Suikastin hemen arkasından
Hazine tarafından piyasaya verilmiş olan banknotlar geri çekilmiş,ve FED
dolarları piyasada tek kalmıştır. Bazı münafıkların, bu suikast ile FED
baronları arasında bir ilişki kurmaya çalıştıkları da bir gerçektir. "
Bakin gercekden bu muthis bir sey
bu. 1963 yilinda Kennedy olduruldugunden beri bunu kimin yaptigina dair bir
suru "Conspiracy Theory" (Komplo teorisi) cikarildi. Neredeyse UFO
yani uzaydan gelenlerin bile bunu yapdigina inanan var. Bu tip ler yillar once
olen Elvis Presley'in bile arada sirada orada burada gorundugune de inanir ve
bu tip haberler National Enquirer denen bir dedikodu dergisinde sikca
yayinlanir. Kennedy suikasti resmen devlet tarafindan da arastirildi.
Burada tekrar etmeye gerek yok. Sizin one surdugunuz teoriyi hic duymamisdim.
Benim size tavsiyem siz hemen Amerikan Elciligine bir telefon edip bu bilgiyi
verin. Belli olmaz belki sizin dediginiz gibidir ve gercek katili bulurlar.
Yanliz telefona cevap verenin Yahudi olup olmadigini sorun once cunku neme
lazim belki verdiginiz bilgiyi gerekli makamlara ulasdirmazlar. Tanri akil
fikir versin baska ne diyeyim bu "bazi
munafiklara".
Bu arada
Internet'den buldugum bazi alintilari aktarayim. Siz isterseniz tercumesini
yapiverin. Daniel Pipes'a gore "In an essay on conspiracy theories
originating in the Middle East, Daniel Pipes notes that "[f]ive assumptions
distinguish the conspiracy theorist from more conventional patterns of thought:
appearances deceive; conspiracies drive history; nothing is haphazard; the
enemy always gains; power, fame, money, and sex account for all."
Yine bazilarina gore "for some individuals, an obsessive compulsion
to believe, prove, or re-tell a conspiracy theory may indicate one or a
combination of well-understood psychological conditions, and other hypothetical
ones: paranoia, denial, schizophrenia,mean world syndrome. "
7- Ayni zamanda yazmissinizki "FED’in dolar basma yetkisini kaldırmadan, FED’in yanısıra US Hazinesine
de dolar basma yetkisi veren kararı 4 Haziran 1963’te imzaladığını da
bilirsiniz." Daha
oncede buyurmusdunuzki "Bu kağıt doları basma yetkisi Amerikan 'Federal
Reserve', yani Merkez Bankası'nındır. Ve diğer ülkelerdeki benzerlerinin ve
dahi tahminlerin aksine bu 'FED' Amerikan devletinin sahibi olduğu bir organ
değildir. Tamamiyle bir özel sektör kuruluşudur. Şimdi bir soru; Acaba FED'in
ortakları kimlerdir?"
iste burada kantarin topuzunu
iyice kacirdiniz. Bir kere Federal Reserve Tamamiyle bir özel sektör kuruluşu DEGILDIR ! de baskanlariFederal
Reserve'in baskani (Chairman), baskan yardimcisi (vice chairman) ve yonetim
kurulu (7 kisi) uyeleri (Board of Governors) Amerikan Baskani tarafindan atanir
ve Senato tarafindan onaylanir. Tamamen bagimsiz bir kurulusdur. Para
politakasini belirler. 12 tane bolge subesi vardir (regional Federal Reserve
Banks) bu bolge subelerinin vardir. Federal Open Market Committee
(FOMC) 'de Federal Reserve'in baskani, board of governors, 12 bolge
baskani ve sadece 5 banka baskani (president) den meydana gelir.5 den fazla
banka baskani FOMC de oy kullanamaz. Bu mu tamamen ozel sektor kurulusu??????
Yani Amerikan dolarini basan ozel bir kurus degil. Bu tam bir sacma!
Ben dunyada parasini ozel sektor
kurulusuna bastiran bir devleti bilmiyorum. Ha bir tane var o'da simdilerde pek
ozenilen Osmanli Devleti. 1863 yilinda kendi cikardigi kayme'lere halk pek yuz
vermediginden Osmanli devleti tamami yabanci sermayesi olan Osmanli Bankasina
200 kurusluk bankanotlar basma yetkisi vermisdir ve ustelik yabanci sermayenin
basdigi paralara altin garantisi de vermisdir. izmir ve istanbul icin
basilan bu paralar tuccar tarafindan da pek tutulmusdur. Eger gormek isterseniz
size kopyalayip yolluyayim.
Sayin Gurler kisadan ben size sunu tavsiye edeyim.
A- Komplo teorilerini birakin. Ayip
oluyor. Daha once yazdigim gibi her dinin veya milletin mensuplari arasinda
fanatik, asari uclara kacan kisiler cikabilir. Bunlar o dinin veya milletin
tumunu temsil etmez ve edemez. Onun icin her seyin altinda Yahudi parmagi
aramayi birakin. ilk once ulkemizin bulundugu duruma bakin. Laik devlet elden
gidiyor. Siz nelerle ugrasiyorsunuz?
B- Birde iddalarinizi guvenilir kaynak vererek
destekleyin. Ha
bu arada soyleyeyim. Gonderilen o ekde iddaa edildigi gibi Benjamnin
Franklin'in yahudilik ile alakasi yokdur. Dunyada ve Turkiye'de belli
konumlardaki insanlarin gecmisinde belli niyetlerle Yahudilik aramak belli
cevrelerin belli amaclara hizmet etmek icin kullandiklari bir yontem. Onun
icin daha once yolladigim bir eki tekrar yolluyorum. Her halde gecen sefer
dikkatinizden kacti ;-)
C- Bence KARLIS bu tip tartismalari yapacak yer degil. Eger ben istersem bu tip uyduruk
seyleri Akit midir Vakit midir neyse hergun nefret kusan o gazeteden okurum.
Kaldiki Vakit'in hitap ettigi ceve ile KARLIS cevresi ayni degil.
Saygilar sevgiler hepinizin vaktini
aldim. Ama bundan sonra bu tip luzumsuz tartismalara cevap vermiyecegim.
Yavuz Corapcioglu
2013/3/11 oker gurler <okergurler@gmail.com>
2013/3/10 Yavuz Corapcioglu <ycorapcioglu@gmail.com>
Oker
Bey:
Zahmet etip Birlesmis Milletlerin Zionism hakkindaki 3379 nolu kararini yollamissiniz. Zahmet olmus, zira biraz arastirsaydiniz
gorurdunuzki bu karar Birlesmis Milletlerin 16 Aralik 1991 tarihli 46/86 karari ile iptal edilmisdir.
"The general assembly decides to revoke the determination contained in its resolution 3379 (XXX) of 10 November 1975."
Ayrica $ 1,000 bin American dolarindan bahis ediyorsunuz eger bir tane bulursaniz hatira diye saklayin zira bin dolarlik bankanot en son 1934 yilinda basilmisdir. Ben 40 yildir Amerika da yasadigim halde daha hic gormedim. Zionism konusunda diger yazdiklariniza daha sonra cevap yazarim. Bu arada ekde eglenceli bir dosya yolluyorum. İyi pazarlar.
Prof. Dr. Yavuz Corapcioglu, 1964 6 Fen A
Zahmet etip Birlesmis Milletlerin Zionism hakkindaki 3379 nolu kararini yollamissiniz. Zahmet olmus, zira biraz arastirsaydiniz
gorurdunuzki bu karar Birlesmis Milletlerin 16 Aralik 1991 tarihli 46/86 karari ile iptal edilmisdir.
"The general assembly decides to revoke the determination contained in its resolution 3379 (XXX) of 10 November 1975."
Ayrica $ 1,000 bin American dolarindan bahis ediyorsunuz eger bir tane bulursaniz hatira diye saklayin zira bin dolarlik bankanot en son 1934 yilinda basilmisdir. Ben 40 yildir Amerika da yasadigim halde daha hic gormedim. Zionism konusunda diger yazdiklariniza daha sonra cevap yazarim. Bu arada ekde eglenceli bir dosya yolluyorum. İyi pazarlar.
Prof. Dr. Yavuz Corapcioglu, 1964 6 Fen A
> 2013/3/10 oker gurler <okergurler@gmail.com>
Sayın Yavuz Corapcioglu,
En üst seviyede ne olup bittiği ayrı bir konu ama, "Siyonismin insanlik sucu" olup olmadığına dair bir konuyu, sizin ve Karlisli dostların gibi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 10 Kasım 1975 tarihli 30ncu oturumunda aldığı 3379 sayılı kararıyla, siyonismi ırkçılığın ve ırkçı ayrımcılığın bir biçimi olarak [*Determines *that zionism is a form of racism and racial discrimination] kabul ve ilan etmiştir. Irkçılığın ise bir insanlık suçu olduğuna dair uluslararası literatürde koca bir külliyat vardır.
Öte yandan, "dunyanin bazi Yahudi aileler (kimse bu aileler?, dogrusu bilmek isterim) tarafindan idare edildigi" iddiası konusunda da şöyle yardımcı olmak isterim: Amerikan dolarının tüm uluslararası ticaret ve finans sistemi içindeki rolü ve rezerv para olarak da diğer bütün merkez bankalarının aktifleri arasındaki payı herkesce bilinen bir gerçektir.
Amerikan kağıt doları dediğimiz şey de, üstünde 1, 2, 5, 10, 20, 50, 100 vs. rakamların yazılı olduğu yeşil renkli bir kağıttır; öyle ki, bir dolar da, bin dolar da tamı tamına aynı büyüklüktedir. Bu kağıt doları basma yetkisi Amerikan 'Federal Reserve', yani Merkez Bankası'nındır. Ve diğer ülkelerdeki benzerlerinin ve dahi tahminlerin aksine bu 'FED' Amerikan devletinin sahibi olduğu bir organ değildir. Tamamiyle bir özel sektör kuruluşudur. Şimdi bir soru;
Acaba FED'in ortakları kimlerdir?
Sevgi ve saygılarımla
Oker Gürler
2013/3/7 Ahmet Çanga
<canga.ahmet@gmail.com>
Yavuz'cuğum,sende takdir edersin ki ben enteresan mailleri gönderiyorum,Yahudi 'liğin nasıl geliştiği ve ne olduğu konusunda
araştırma yapmadım.Ama dünyanın en yüksek IQ su olan ırk Yahudiler,ayrıca dünyayı yöneten birkaç aileden biri de Yahudi.Bana sorarsan ;ben Yahudileri severim,ve arkadaşlarım da var.bu mailde kötü olan kısımları neler,yazarsan sevinirim.
Yavuz'cuğum,sende takdir edersin ki ben enteresan mailleri gönderiyorum,Yahudi 'liğin nasıl geliştiği ve ne olduğu konusunda
araştırma yapmadım.Ama dünyanın en yüksek IQ su olan ırk Yahudiler,ayrıca dünyayı yöneten birkaç aileden biri de Yahudi.Bana sorarsan ;ben Yahudileri severim,ve arkadaşlarım da var.bu mailde kötü olan kısımları neler,yazarsan sevinirim.
A.Canga
>> 2013/3/7 Yavuz Corapcioglu <ycorapcioglu@gmail.com>
Ahmet'cim ben okudukdan sonra mailleri sildigim icin cevap yazamiyorum. Eger bir zahmet tekrar yollayabilirsen cevap yazabilirim.
Bu arada soylemem gerekir senin iyi niyetinden en ufak bir suphem yok. Ama en ust seviyede Siyonismin insanlik sucu oldugu gibi konusmalarin yapildigi bir korku doneminde demokratik ve ilerici (progressive) cevrelerin cok dikkatli olmasi gerekiyor. Gercek sorunlarin unutulmasi icin hayali bir dusman yaratip ondan sonra bu emaildeki gibi dunyayi Yahudilerin yonettigi gibi hayali bazi iddalarda bulunmak ve bu cevreye karsi bir suphe ve korku yaratmak eskiden beri uygulanan toplumsal pisikolojik bir yontem. Daha once
Yahudilerin birseyler icat edip ondan sonra bunda "para bastigi" gibi soylemleri de unutmamak lazim. Eger imam boyle derse cemaat ne yapmaz?
Bu gibi iddalarin icinde gonderilen ekde iddaa edildigi gibi dunyanin bazi Yahudi aileler (kimse bu aileler?, dogrusu bilmek isterim) tarafindan idare edildigi de var. Tabiiki bundan sonra atilacak adim dunyayi bu ailelerden kurtarmak (!) Ayrica "Efendi" gibi kitaplarla beslenen parayona ve "beyaz Turkler" diye yaratilan bir kitle var. Butun bunlar en azindan tedirgin edici seyler. Sevgiler, saygilar.
Kimin
hazirladigini bilmiyorum ama malesef bu video da yahudi
dusmanligi
iceren yapan kisimlar var. Tamamen kulakdan dolma gerceklere dayanmayan
Turkiye deki Yahudi dusmani cevrelerin her gun tekrarladiklari
yazdiklari
uydurmalar. Keske KARLIS de dagitilmasa daha iyi olurdu.
Yavuz Corapcioglu, 1964 6 Fen A
dusmanligi
iceren yapan kisimlar var. Tamamen kulakdan dolma gerceklere dayanmayan
Turkiye deki Yahudi dusmani cevrelerin her gun tekrarladiklari
yazdiklari
uydurmalar. Keske KARLIS de dagitilmasa daha iyi olurdu.
Yavuz Corapcioglu, 1964 6 Fen A
PERŞEMB
YAISI
Arkadaşlar,
Amacım Ne Kemalistleri, ne
Göztepelileri, ne Yalakaları, ne Yahudileri, ne Karşıyakalıları, ne de kişisel
olarak kimseyi kırmak değil. Bana bir Perşembe Yazısı yazmam için Sayın
Başkanım ricada bulundu. Ben de yılların vesaikle (vesayet olacak) yazan yazarı
olarak hemen kabul ettim. Çünkü ben düşündüklerimden çok bana dikte edilenleri
yazmaktan büyük keyif alan bir yazarım. Yani bir emir kuluyum. Benim gibi
davranan hiç kimsenin artık bu ülkede kalmadığını düşünüyorum!!"Ütopyanın da
böylesi yani"
Öncelikle tırnak içindeki mor
yazılarımı büyük tutmam rica edildiği için öyle yapıyorum. Bu istek Ender
tarafından gelmiştir.
-- Başlıktaki Güzellik
Konusu :
Sevgili Metin Hocam, yazı başlığını
senin klavyeyi haberin olmadan kullanarak yazdım. Kusura bakma! Böylece sana da
hakkımda bir kaç şey söyleme şansı tanımış oluyorum bak. Kal sağlıcakla
Hocam..
-- Tayfun ÇAĞLAYAN
Ziyaretimiz Konusu :
Karlis in sevimli siması, Ercan
Marketi, Ender Ekmekçioğlu kardeşimiz, "Dekan a gittik,
sıra da Başhekim var. Salı günü Tayfun a gideceğiz. Yalnız aramızda sır kalsın
çok kalabalık olmayalım, ayıp olur" deyince, ben de Ender
in sırrına sadık kalarak ziyarete katıldım ve de kimseye söylemedim. Sadece
yazıyorum.
Tayfun a ilk ben gittim. Beni tüm
servise Sağlık Bakanlığı Müfettişi diye tanıştırdı ve hemen bir beyaz gömlek
giydirip boynuma stetoskobu taktı. Artık hazırdım gelenleri muayene etmeye.
Sırayla Ahmet, Ender, Erkan ve İsmail e "Soyunun"deyip stetoskop ile
muayenelerini yaptım. Sonuç: İçlerinde sağlam bi tane adam yok.
Tayfun bize çok iyi, hazırlık yapmıştı.
Reyhan dan çubuk kraker ve püskevitlerle donattığı masada yok olan yoktu.
Pardon var olan yoktu. Başkan Erkan, zarar olsun diye bir de çay söyledi Erkan
a. "Bu Erkan görevli Erkan" .
Ender elindeki tahlil ve tetkik
sonuçlarını içeren bir klasör dolusu tıbbi evrakı Tayfun a verip bütün
servisleri dolaşmasını sağlayarak yaklaşık 5000 TL lik bir sağlık harcamasını
bedavaya getirmesini bildi. Böylece Endere
de bana bir kaç söz söyleme hakkı doğmuş oldu.
Ziyaretimiz neşe ve dedikodu ile uzayıp gitti.
Bu tür ziyaretlerin en güzel tarafı orada bulunmayan kişiler hakkında rahatça
atıp tutmak oluyor. Biz de aynen öyle yaptık. Ben tam Barbaros hakkında
konuşmaya başlıyorum, Erkan Başkan "Dur şimdi o
aramızda yok. Biz en iyisi Metin Hocayı, Necat Abiyi, Ersin Doğeri, Ekberi,
Vehbiyi konuşalım" diyerek gündemi
belirliyordu. Ender tam Uğurdan, Melda Abladan söz edecek oluyor, Başkanımız "Yaa beyler, ayıp oluyor ama aramızda
olmayan arkadaşlarımız yerine Serdar Göv den, Tahsinden konuşalım"müdahelesini yaparak
otoritesini konuşturuyor. Yani dokunmadık kimseyi bırakmamaya özen gösterdik
haberiniz ola. Bu arada Tayfun a zarar olsun diye çayın üzerine ara vermeden
kahveler söyleniyor. Böylece Erkana da bana
birkaç söz söyleme hakkı doğmuş oldu.
Erkan Atik öyle formdaydı ki tüm servislerin
girişindeki tıbbi sekreterlere, Doğan Medyadan geldiğimiz ve hepsini şöhret
yapacağımız vaadiyle pozlar verdirip fotoğraflar çektirdi. Tabii ki bu arada zarif
eşi Pınar da "Kocamdır, ne
yapsa hakkı vardır." modunda gülümsemekle
yetindi. sofralar temizlendi, hastane taa Uğur un kalacağı psikiyatri servisine
kadar gezildi vee sonunda Tayfun hepimizi kapının önüne koyup birer hatıra
fotoğrafı daha çektirdi.
Heyyy durun bitmedi. erkan Başkanımızın
bir hünerini daha öğrendik. Salı günleri dans kurslarına gidiyorlar. Bize ilk
düzenlenecek gecede bir gösteri sözü verdi. Hatta Ahmetin de kanına girdi.
Haftaya o da dans kursuna başlıyor. Galiba Ahmet te önümüzdeki ilk gecede bir
Haka Dansı gösterisi sunacakmış. Partner olarak Nuri Abimizi, Barbarosu ve
Recai Acarı gözüne kestirmiş. Kaçarmı o gece şimdi..
-- İsmail Yurtözveri
Kardeşimiz Konusu ;
Gurubumuzda öyle bir arkadaşımız
var ki, inanın tanıdıkça hayranlığınız bin kat artıyor.
-- Ersin DOĞER in yeni çalışmaları Konusu :
Biliyorsunuz Ersin çok
meşgul bir dekan. Yine de son zamanlarda gurubumuzda büyük ilgi gören
"Yahudilik" içerikli yazılardan esinlediğini düşünüyorum. Neden mi?Kendisi biri Karlis e
özel, ikincisi ise Üniversiteye özel iki ayrı çalışmanın içersinde bu aralar.
İlki, yakın geçmiş entellektüelleri
yerine uzak geçmiş Sarkofagoslarını kapsayan "Antik Çağda AIGAİ yahudileri düğme
kullanırmıydı?" üzerine,
ikincisi "Bir Profesör ölürse 3 kişi can
bulurmuş" isimli bilimsel bir
tez.
Bana ikisinden de söz etti. Araştırmasını
bizlerle paylaşacakmış paylaşmasına da 5 Mayıs ın gelmesini bekliyor gibi. Hani
Necat Abinin önderlik ettiği meşhur Chios Dem Akademisi Toplantısı var ya.
İşte o tarihte yazıyı yayınlamayı düşünüyor. Ersin Hocam ilk çalışması
ile Karlisi, ikinci çalışması ile ise Üniversiteyi kasıp kavurarak Antalyada
Fıratın yanına yerleşeceğe benzer. Böylece Ersin Doğere de bana bir kaç söz
söyleme hakkı doğmuş oldu.
-- Hafta sonu oynanacak olan Göztepe - Karşıyaka
Maçı Konusu:
Son zamanlarda suyun karşı tarafında en
çok izlenen televizyon programı hangisi imiş biliyormusunuz? "Eyvah Düşüyorum" . Dehşet içersinde
izliyormuş değerli arkadaşlarımız bu yarışmayı. Ancak öyle gözüküyor ki bu
hafta sonu keendilerini dost ve kardeş bir rakip takım olarak rahatlatacağız
gibi. Medyadan takip ettiğimiz gelişmeler bu yönde.
Neyse, ben bu sportif konuyu bir kenara
bırakıp hafta içi yaşanan Karşıyaka - Göztepe dayanışmasına değineceğim. 17
Martta İzmirde bir miting var diye, maçı Pazartesiye kaydırmak istediler
güvenlik gerekçesi ile. Yani, "Biz güvenlik
olarak İzmirde olabilecek iki ayrı etkinlikle başa çıkamıyoruz, onun için de
birini yasaklayıp gününü kaydırıyoruz" demek istediler başka deyişle. Ya da biz böyle algıladık.
Ancak öylesi bir birliktelik hayata geçti ki kararı geri çekerek önlemleri
düşünülmeye başlandı. Aslında gerçekten de Bandırma yolunda rahmetli olan Özgür
Soylu nun dediği gibi "Bu iki dev güç
birleşebilse İzmir e kimse kolay kolay gelemez". Karşıyaka taraftarı 60 lı yılların ikinci
bölümünde bu dayanışmayı gerçekleştirmişti ve Göztepe nin Fuar Şehirleri
Kupasında çeyrek finale çıkmasını sağlamıştı. Sonra, sonra 80 li yıllardan
sonra sportif çekişme siyasetin önüne geçsin diye bu iki güç düşman kardeşler
yapılmıştı. Şu anda 30 - 35 yaşında olupta düşmanlığının sebebini bilemeyen iki
takımın da fanatikleri İki takıma da yararı olmayan bu didişmenin yarar
ve zararının farkına bakalım ne zaman varacalar? Böylece Göztepe ve
Karşıyaka fanatiklerine de bana bir kaç söz söyleme hakkı doğmuş oldu
-- Tıp Bayramı Kutlu Olsun....
Aslında bu bölümü yazarken aklıma geçen
yıl Levent Çanakkalelioğlu nun yazdıkları düştü. Haklı olarak birçok konuya
değiniyordu. O günden bu güne gelindi ve yapılanları hata olduğunun farkına
varanlar şimdi farklı uygulamalar peşindeler. Doğru mu, yanlış mı
değerlendirebilecek yeterlilikte değilim. Ancak bildiğim şu ki, Gerçekten de
insan olarakta, hekim olarakta her biri ayrı bir değer olan Doktor ve Tıp çalışanlarımız
var gurupta. Ne olursa olsun, herbirinin Tıp Bayramını yürekten kutluyorum. En
son İsmail Yurtözveri ve Serdar Göv ün katıldığı Ressam Hekimler sergisine
gidemediğim için tüm sevenlerimden, dost ve müşterilerimden özürler diliyorum.
Sevgili Pınar Atik yine konuşturmuş sanatçılığını. Sözüm Erkan Başkana; " Erkancım, plaket mi verdin? Siddet mi uyguladın? Dans mı
ettirdin? Felsefe mi yaptın? Ne yaptın ne ettinde Pınarın resime yönelmesini
başardın? Valla helal olsun sana"
-- Uğur Olmadan olur mu Konusu:
Yazının şöyle bir geneline bakarsanız Uğur
ortalıkta yok hiç.
-- Tayfun a gittik, Gezi Uğursuz
du.
-- Şurada her paragrafta o kadar çok
kişiye bulaştık, bulaşmalar Uğursuz du.
-- Hafta SonuTavşanlı Linyit maçına
gideyim, Salı günü baskette Paris Levalouis maçına gideyim dedim. İkisinde de
yoktu Uğur. Yani futbolda da, baskete de Uğursuzluk vardı KSK de.
-- Bu aralar Karlis e bakıyorum, kimse
Uğurdan söz etmiyor. Necat Abi bile, "Ayı, Dayı" filan demiyor!! Bu aralar Karlis te Uğursuz
olarak yoluna devam ediyor.
Böylece Uğur Sözene de bana bir kaç söz
söyleme hakkı doğmuş oldu.
-- Bir Perşembe Yazısı yazalım dedik, Yazı
yine Uğursuz oldu.
Aslında, 24 Ocak 1993
ten bu yana yazılar Uğursuz, ama alışamadık halen....
ÇAĞRI: Sevgili Ersin DOĞER, acıcık Anthony Quinn geni
taşıyorsan tarihsel geçmişinde. Bana "Pazar
Musahabesi" ile yanıt verirsin.
Yoksa seni ne tarihçiler affedecek, ne de Tarih..
Amma da çok kişiye söz söyleme hakkı
doğurmuşum yaa, vay canına!!!...
İmza: Vesaikçi Mustafa....14.03.2013
BU YAZIYI PAZAR MUSAHABESİNDE CEVAP VERİLSİN DİYE YAZIYORUM.
BİLGİLERİNİZE....
-- Necat Abi Yazısı Konusu :
Son zamanlarda yeniden renklenen KARLİS
Gurubunda yazılanları okudukça bir dönem nasıl oldu da yazılarım bu kadar ilgi
görüyordu zamanında diye şaşırmadım değil. Fırat tı, Levent ti, Şirindi, Erkan
dı, Hayal di, Kenandı, Şirin di, Ersindi, Erdal Abiydi derken, bir Necat Abi
yazısı okuduk ki gündeme bomba gibi düştü. Görünen o ki Necat Abi köklerini çok
iyi biliyor. Bir taraf Rusya ya diğer taraf İspanya ya dayanıyor. Mübadele
desen var. Kendisini Sosyalist, Kemalist, Yurtsever bir Türk olarak tanımlıyor.
Bunlara bir de güzel konuşan, sporcu bir kadın hakları savunuculuğu ve akçalı
işlere bulaşmama özelliğini de eklersek Necat Abi KARLİS in % 51 inin oyunu
kesin alır diyorum. Kendisinin öyle seçime girmek, yarışmak gibi bir niyeti yok
ama ben yine de bu yağlama yıkamayı yapayım.
Gençlik yıllarımda ben de
kendimi İlerici, Yurtsever, Demokrat bir Sosyalist olarak görüyordum. Her ne
kadar tam Atatürkçü bir Anne ve Babaya vede öğretmenlere sahip olsam da,
üniversite yıllarında itibaren okuduklarım ve yaşadıklarım beni bu çizgiye
oturtmuştu. Atatürk e "Küçük Burjuva
Devrimcisi"yakıştırması benim de hoşuma gidiyordu. Kapital i okumaya
çalıştım, baktım ki her satırı dörder kere okumama rağmen anlayamıyorum. Kavgam
ve Dokuz Işık gibi kitapları elime bile almadım. Yaşamımı o dönem okuduklarım,
İhsani, Mahzuni, Zülfü, Ruhi Su, Cem Karaca, Genco nun ve AST ın oyunları,
mitingler, toplantılar, Politika gazetesi belirliyordu. Haa, bu arada spor ve
tiyatro yapabilmek büyük keyif veriyordu. Gel zaman git zaman beğendiğimiz
rejimler bölünmeye, ayrılmaya başladılar. Savunduğum işçi sınıfının önemli bir
bölümü gericilikten yana tercihlerini kullanmaya başladı. Mustafa artık
Atatürkçü, yurtsever ve de son günlerdeki moda deyimle ulusalcı olmaya başladı.
Ammann kafatasçılıkla filan karıştırmayın noolur. Yine gençlik yıllarımın
sanatçılarına hayranım ama cehaletin egemen olduğu toplumlarda fazla
demokrat olmanın düşüncelerime uygun olmamaya başladığını gördüm. Kimbilir,
göreceli olarak bir başka guruba ise yarar getiriyor olabilir.
Kimisi, şartlar değişse de yaşamı boyunca asla
değişmemeyi tutarlılık göstergesi olarak sunar. Ben ise değişmeyen tek şeyin
değişim olduğuna inananlardanım. 20 yıl boyunca yahudi kökenli bir şirket, bir
patron ve müdür ile tanıştıktan sonra adımın yavaş yavaş Mustafa dan Musani ye
kaydığını gördüm. "Artık, Hepimiz
Necatız"
KARLİS ise ilk gençlik yıllarımızın sevgilisi
Karşıyaka Lisesi nin değerlerinin buluşma yeri oldu. Her ne kadar farklı
düşüncelere karşı "Hurraa linç edilmesi ve katli vaciptir" rüzgarları ara sıra esmiş olsa da yine
de bir araya gelindiğinde
keyif alınan bir guruptur. KARLİS e ve içinden doğan DEM AKADEMİSİ ne sonuna
kadar sahip çıkalım.
-- Ersin ve Düğme Konusu:
Hay Allah, buraya kadar yine
rüzgar ne taraftan eserse o yönde yazmışım. Ne yapayım bu da benim huyum. Ersin
Doğer den tek kelime bile söz etmemişim. Sınıf arkadaşım, Dekanım, Sporcum,
Tarihçim, Şarapçım, Yazarım, Şairim, Ersinim Doğerimi hemen unuttuğumu
sanmayın. Onu her zaman ben tahrik ederim. Erkan Başkandan tahrik olarak
"Düğme" içerikli yazı yazmasını kıskandım doğrusu. Bu yaştan sonra
bırak kardeşim sen düğmeyi müğmeyi. Alınıyorum vallahi. Geçen haftaki yazında
yine espri dolu bir içerik vardı. Doğrusu çok beğendim. Ben KARLİS içindeki en
saygın, en okunulası, dinlenilesi kişilerin başında Ersin Doğer i
görenlerdenim. Tahrikse tahrik, hapsa hap, ama ne olursa olsun "Pazar Musahabesi"
ne devam. Geçen hafta yazmayı düşündüğün şiiri bu hafta görmek istiyorum
Ersincim.
-- Bugün Kenan Kader var Uğur yok:
İki satırda Kenan Kader kardeşime, "Gerçekten Helal Olsun Kenancım sana". Uzun bir aradan
sonra ilk kez sarı kırmızı bir yazı yazmışsın. Yeni Malatyaspor a olan katkını
Malatyalılar asla unutmayacaktır. Hahhh alın size bir tahrik daha. Bu kez Kenan
ı gıdıklayayım dedim. Başıma iş aldığımın farkındayım. Artık aruz vezni mi
yazar, akrostiş mi yapar, bir Sevgililer Günü şiiri patlatır inceden. Şimdi
oturur rakı masasına ve "Şu herife iki satır giydireyim de görsün
gününü" diye düşünür artıkın.
Hiç sevgilisi olmayanlar, alın size
Karlis, alın size Dem Akademisi.
Sevgililer Gününüz Kutlu olsun.
İmza: Şerbetçi Mustafa
14.02.2013
Mustafacım her ne kadar "pazar musahebesinde cevap
verilsin" diye yazdıysan da yazının içinde gaz verici değerlendirmenden
ötürü ben de yazdım. Eh muhatabını engelleyen de yok tabii.Ancak emayili
geç açtığımdan anca gaza gelip yazabildim.Bu arada Uğur sana naaptı da
adamı es geçtin,ben olmasam da olur amandem onu boş bırakma.
Sevgililer günü için ise böyle bir günde sana giydirmeye kıyamadım kendime giydirdim.
Sevgililer günü için ise böyle bir günde sana giydirmeye kıyamadım kendime giydirdim.
Çoook uzaklarda kalmış, bununla birlikte belli
ki gönlümde yer etmiş bir gençlik hikayesi.
GENÇLİKTE
Köyün üç mahallesinin bir gülü vardı,
Ömrümüzün fırtınası bile bahardı,
Yarı açız yarı tokuz kimin umrunda,
Gül kokulu baharlarla gönül doyardı.
Ne hayaller kuruyorduk, hem edepsizce,
Bıçkın delikanlılığın özgürlüğünce,
Geceleri evlerinin kuytu yerinde,
Sevda için yarışırdık birbirimizle.
Yar uyurdu bizse yarin penceresinde,
Biz geceydik, yarse yanda gece içinde,
Yıldızla ay usanırken şahitliklerden,
Karanlık erir giderdi güneşimizle.
Köyün üç mahallesinin bir gülü vardı,
Ömrümüzün fırtınası bile bahardı,
Yarı açız yarı tokuz kimin umrunda,
Gül kokulu baharlarla gönül doyardı.
Ne hayaller kuruyorduk, hem edepsizce,
Bıçkın delikanlılığın özgürlüğünce,
Geceleri evlerinin kuytu yerinde,
Sevda için yarışırdık birbirimizle.
Yar uyurdu bizse yarin penceresinde,
Biz geceydik, yarse yanda gece içinde,
Yıldızla ay usanırken şahitliklerden,
Karanlık erir giderdi güneşimizle.
Saçlarına aklar düştü şimdi zamanın,
Çoluk
çocuk gailesi altmışlıkların,
Pencerenin
arkasında yine bir genç kız,
Manisini
ezberliyor bizim zamanın.
K.K
- Hatırası sevgime önder olsun.Kenan kader
Sevgili
Karlisliler,
Son Dem akademisi toplantısında uğramış olduğum zulümler
(iri kıyım bir k.s.k. fanatiği tarafından kaf kaf çekilirken elimin zorla
havaya kaldırılması, bir sonraki dem akademisi toplantısı için hedef gösterilen
masum işaret parmağım v.s. gibi işkenceler) nedeniyle bu Pazar sizinle
MUSAHABE’de bulunmak içimden gelmiyordu. Sadece Karlis içinde sanattan anlayan
üç beş şair arkadaş için (mehmet ceyhan, kenan kader ve genç şairlerimiz gibi)
yorumsuz olarak acizane yeni bir şiirimi takdim edecektim ama bu sefer beni m.k
değil e.a tahrik etti.
Bu ülkede vasatı hedef alıp yakın tarih ajitasyonları ile
belli bir kesimi etkileyen ve bundan da rızkını çıkarmaya çalışan birkaç
entelektüel arasında sunay akın da var. Sevenleri lütfen bana kızmayın benimki
tümüyle kişisel bir tercih.
Gerçekten de Ata’nın cenazesi geçerken yahudi-musevi
azınlığın bir yas belirtisi olarak cenazeye elbiselerinden kopardıkları
düğmeleri atmaları hepimizin tüylerini diken diken etti. Ben hep Romeo ile
Juliet eğer ölmeyip evlenseler ve evlilikleri çok uzun sürseydi neler olurdu
hayatlarında merak etmişimdir.
1938 yılının kasım ayında Karaköy’deki evlerinden ve
dükkanlarından düğmelerini koparıp atanlar bir on yıl sonra varlık vergisini
ödeyemedikleri için düğmesiz kaputlarıyla gönderildikleri Aşkale’de üşümüş
olmalılar.
Geçen gün bir gazete haberinde öğrendiğime göre artık Yahudileri
Almanyadaki Neo Naziler sokakta çevirip dövmeyi Türk gençlerine bırakmışlar.
Onlar sokakta yürüyen hahamları daha bir şevkle dövüyorlarmış…..
Ersin
DOĞER- 10.02.2013
Sayın Dekanımın,
"Bu ülkede vasatı hedef alıp yakın tarih ajitasyonları ile belli bir kesimi etkileyen ve bundan da rızkını çıkarmaya çalışan birkaç entelektüel arasında sunay akın da var. Sevenleri lütfen bana kızmayın benimki tümüyle kişisel bir tercih. "
sözünden yola çıkarak bir kaç şey aktarmak istiyorum.Hocamı tahrik etmek mertebesine erişmek m.k dan sonra bana da nasip oldu nihayet.
Sunay Akın için yukarıdaki tarif doğru olabilir,ancak insanların hiç kitap okumadığı hele gerçek ve derin tarih ile hiç uğraşmadığı bir zamanda bir adam çıkmış popüler tarih(yakın tarih ajitasyonları da olabilir) bilgileri ile halkın ilgisini tarihe yöneltmiş,bence bu az bir başarı değil,çünkü izleyicileri bir hayli fazla.İnsanlar tarihi niye sevmiyor veya niye ilgilenmiyor,çünkü bize hep yanlış ve anlamsız tarihler anlatılmış,gerçekler hep gizlenmiş.1nci dünya savaşı Avust-macaristan velihatının bir sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi sonucu başladığı anlatılmış,aslında ardında yatan gerçekler bize hiç anlatılmamış,2nci dünya savaşının bir deli tarafından başlatıldığı ve yahudilerin soykırıma uğratıldığı gerçeği yanında bunun sonucunda bir İsrail devletinin temellerinin atıldığı çoğu kimsenin ilgisini çekmemiş.ilgi odağı hep Hitler ve yakılan yahudiler olmuş.
İşte Sunay Akın bize yakın tarih de olsa bazı şeyleri akılda daha kolay kalabilecek şekilde magazinvari olarak hatırlatmış,bunlarla ilgili halkın daha kolay okuyabileceği kitaplar ve söyleşiler hazırlamış ve yakın tarih ile insanlarımız ilgilenmeye başlamış.
Bize MÖ bilmem kaçbin yılınının cilalı taş devri anlatılırken yakın tarihte ne dolaplar çevrilmiş hiç oralara gelememişiz,çünkü öğrenim dönemi sona ermiş,o konuları işleyememişiz,
Bence Sunay Akın Tarih öğretmenlerimiz tarafından işleyemediğimiz konuları biraz da aktüel bilgiler ekleyerek bir tarz oluşturup bize aktarıyor,
magazinsel olsa da en çok okunan ve dinlenen yazarlar arasında yerini almış.
Bunlar da Sunay Akın hakkında benim düşüncelerim.
Saygılar Hocam.
ea
"Bu ülkede vasatı hedef alıp yakın tarih ajitasyonları ile belli bir kesimi etkileyen ve bundan da rızkını çıkarmaya çalışan birkaç entelektüel arasında sunay akın da var. Sevenleri lütfen bana kızmayın benimki tümüyle kişisel bir tercih. "
sözünden yola çıkarak bir kaç şey aktarmak istiyorum.Hocamı tahrik etmek mertebesine erişmek m.k dan sonra bana da nasip oldu nihayet.
Sunay Akın için yukarıdaki tarif doğru olabilir,ancak insanların hiç kitap okumadığı hele gerçek ve derin tarih ile hiç uğraşmadığı bir zamanda bir adam çıkmış popüler tarih(yakın tarih ajitasyonları da olabilir) bilgileri ile halkın ilgisini tarihe yöneltmiş,bence bu az bir başarı değil,çünkü izleyicileri bir hayli fazla.İnsanlar tarihi niye sevmiyor veya niye ilgilenmiyor,çünkü bize hep yanlış ve anlamsız tarihler anlatılmış,gerçekler hep gizlenmiş.1nci dünya savaşı Avust-macaristan velihatının bir sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi sonucu başladığı anlatılmış,aslında ardında yatan gerçekler bize hiç anlatılmamış,2nci dünya savaşının bir deli tarafından başlatıldığı ve yahudilerin soykırıma uğratıldığı gerçeği yanında bunun sonucunda bir İsrail devletinin temellerinin atıldığı çoğu kimsenin ilgisini çekmemiş.ilgi odağı hep Hitler ve yakılan yahudiler olmuş.
İşte Sunay Akın bize yakın tarih de olsa bazı şeyleri akılda daha kolay kalabilecek şekilde magazinvari olarak hatırlatmış,bunlarla ilgili halkın daha kolay okuyabileceği kitaplar ve söyleşiler hazırlamış ve yakın tarih ile insanlarımız ilgilenmeye başlamış.
Bize MÖ bilmem kaçbin yılınının cilalı taş devri anlatılırken yakın tarihte ne dolaplar çevrilmiş hiç oralara gelememişiz,çünkü öğrenim dönemi sona ermiş,o konuları işleyememişiz,
Bence Sunay Akın Tarih öğretmenlerimiz tarafından işleyemediğimiz konuları biraz da aktüel bilgiler ekleyerek bir tarz oluşturup bize aktarıyor,
magazinsel olsa da en çok okunan ve dinlenen yazarlar arasında yerini almış.
Bunlar da Sunay Akın hakkında benim düşüncelerim.
Saygılar Hocam.
ea
10.02.2013
Yaşamın, Karl is’in, Dem
Akademisinin velhasıl varlığın çok değerli üyesi Sevgili Dekanımız Ersin
kardeşimiz;
Özellikle bazı fanatiklerin
tarafınıza uyguladığı baskı ve zulümler kulüplerinin??? İçinde bulunduğu
sorunlardan ve üzüntülerinden kaynaklanıyor, bu nedenle başkalarına sarıyorlar
diye düşünüyorum. Geçince bişey kalmaz.
Romeo ile Jüliet ise, evlenip birlikte uzuun
yaşasalardı benim gibi olma ihtimalleri az olmazdı diye düşünürüm hep.
Yahudilerin Aşkale’de üşümeleri ve Almanya’da
dayak yedikleri kişilerin değişmesi
konusu da belki vatandaşı biraz düşündürmüştür.
DE;
Pazar Musahebesinde şiir gibi bir eserinize nail
olabilseydik, genç yaşlı bizlere de bişeyler çıksaydı ayrıca sevinirdik
diyorum. Sevgi ve saygılarımla.
KenanKader
Ee, güzel bir giriş yapmış,
fanatik Kemalist'lere, çakma fırsatını kaçırmamışsın da, tam olarak nereye
varmak istemişsin, bu konudaki kişisel imbiğinden geçirip,oluşturduğun
görüşlerini bizimle paylaşmamışsın hocam!..
Bir hümanist entelektüel olduğunu biliyoruz da, " yakın tarih ajitasyonlarına" muhalif duruşunuz hakkında daha derin bilgilerden yoksun kaldık. Kendisini Sosyalist-Kemalist- Yurtsever sınıfından sayan bir türk olan bendeniz, sırf türk niteliğimden dolayı (Siz pek üzerinize alınmayın ama) "hafiften faşizim kokan kişi" gibi algılanmaktan genelde bîzarım. Matrak üslubunuzla toplumumuzda gözlemlediğiniz insan portrelerini kategorilere ayırarak şöyle bir önümüze dökseniz diyorum; Eminim, hepimizin ufkunu açar, konuyu daha derinlemesine düşünmeye davet eder, güzel bir tartışma ortamı oluşturmuş olursunuz.
Bir hümanist entelektüel olduğunu biliyoruz da, " yakın tarih ajitasyonlarına" muhalif duruşunuz hakkında daha derin bilgilerden yoksun kaldık. Kendisini Sosyalist-Kemalist- Yurtsever sınıfından sayan bir türk olan bendeniz, sırf türk niteliğimden dolayı (Siz pek üzerinize alınmayın ama) "hafiften faşizim kokan kişi" gibi algılanmaktan genelde bîzarım. Matrak üslubunuzla toplumumuzda gözlemlediğiniz insan portrelerini kategorilere ayırarak şöyle bir önümüze dökseniz diyorum; Eminim, hepimizin ufkunu açar, konuyu daha derinlemesine düşünmeye davet eder, güzel bir tartışma ortamı oluşturmuş olursunuz.
"Necat abi hafiften beni çamura çekiyor, tuzağa düşürmek mi istiyor" endişesine kapılmayınız lütfen. Grubumuzun böyle bir tartışmayı, uygarca yapabilecek düzeyde olduğunu düşünüyorum ben .
Bu nedenle de bir adım öne çıkıyorum ; Buyrun ;
Efendim, bendeniz yukarıda, yaşama hangi açıdan baktığıma değindim... İlaveten nasıl bir türk olduğumu da açıklayayım. Bunu hiçbir yerde ve hiçbir topluluk önünde açıklamaktan da kaçınmadım bugüne kadar ;
Baba tarafım 18. yüzyıldan itibaren Rusya tarafından itelene itelene Kırım'dan Vardar Ovasında Yenice kasabasına kadar gelip, orada yerleşen türk asıllı bir aile.(Rakı tutkumuz oradan gelir ayıptır söylemesi) ...
Ana tarafım, İspanya'dan katolik mezaliminden kaçan Safarat'ların, Selanik'e yerleştirilen kitlesinden ... Yahudi yani.
Bizimkiler, 1925 de mübadeleyle Karşıyaka'ya gelip ,iskân edilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından...
Ablam,ağabeylerim ve ben, Karşıyaka'da doğmuşuz. Anam, yahudi doğan sağlam bir müslüman, babam müslüman doğan ,dini hiç umursamaz, hiçbir ibadethaneye gitmez (fakat tanıyanlar bilirler) güzel bir insandı... Bense bir deistim. Bu arada belirteyim , anamın hemen bütün sülalesi Nazi kamplarında insanlık dışı yöntemlerle yok edilmiş olduğundan , her türlü faşizmden ve totaliter yapıdan nefret eden biriyim... İşte ben bu köklerden gelen fakat ırk,dil,din, renk,cinsiyet farkı gözetmeden, insanı algılamaya, ona değer vermeye çalışan bir kişiyim. Bu ülkenin insanıyım,bu yurdu seviyorum, gerekirse bu yurt ve bu yurtta yaşayan yurttaşlarım için ölürüm...
Bi cümle daha ; Almanya'da hahamları döven Neo Nazi taşaronu türk kazmalar var ya ; Biz onlara uzun zamandan beridir aşinayız hocam ;
Onlar değilmiydi, 6-7 Eylül olaylarında cânım Rum kökenli yurttaşlarımızı, perişan edip, mallarını sokaklara döküp yağmalayanlar?
Onlar değil miydi, güdülerek 70'lerde silaha sarılan, sözümona komunist avına çıkanlar? Cinayetler işleyenler?
Onlar değil miydi, zamanın başbakanı'nın "Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz!!!" dediği?,
Onların dinci versiyonu değilmiydi, Madımak'ta canlarımızı yakanlar?...
Onlarla da demokratik yoldan başa çıkmak, bu ülkenin Kemalist ya da değil, aydınlarının görevi ve sorumluluğudur...
Hadi buyrun bakalım, sizler de buradan yakın şimdi !

Size kolaylık olsun ; Bir kaç saat önce yaşadığım anaktodu da nakledeyim bu arada ;
Evde ekmek kalmamış, günlerden pazar olduğu için kapıcı Ali de gelmedi ; İş başa düştü... Saat 14 gibi çıktım. Bizim evin yakınlarında Hemşin fırını var : Tezgahtar başı bağlı genç bir hanım .
- " Üç tane çavdar ekmeği lütfen " dedim.
Genç hanım arkasında duran delikanlıya, sağlam bir Rize aksanıyla,
- " Bak yeğenum , çavdarlar ha burada" dedi. Ekledi,
- " Uç tane alaysun, burada dilumlaysun, uç ayrı torbaya koyaysun" dedi.
Bana doğru döndü , ben parayı uzatırken sordum ;
- "Rize'den geleli kaç yıl oldu bacım?" dedim.
- Yirmiuç yil oldu.
Takıldım;
- "Ee, hiç Karşıyakalı gibi konuşmuyorsun?"...
Cevap verdi ;
- "Hiç dilimu değiştirmeye niyetum yoktur, ozum neyse odur" dedi, alınganlık göstermeden.
Yanıtladım ;
- "Cuzeldur da, biz da onu seveyruz" dedim.
Gülüştük.
Onun konuştuğu Türkçe aksanına hiçbir itirazım yok benim, hoşuma bile gidiyor.
Ama, bana Lazca cevap verseydi, (Böyle bir dil olduğu malumlarınız) "Pardon ne demiştiniz?" diye sorardım. Haa, kendi aralarında Lazca konuşsalardı, o da hiç umurumda olmazdı. İki ya da daha çok kişi kendi aralarında istediği dili konuşabilir, bu da hiçkimseyi ilgilendirmez...
Bu Cumhuriyetin adı Türkiye Cumhuriyetidir. Resmi dili Türkçe'dir.
Eğitim dili de Türkçe'dir.
Dil birliği, bir devletin vazgeçilmez devlet olma koşullarındandır.
Okullarında, her türlü yabancı dil öğretimi de, en mükemmel şekilde,ancak seçmeli olarak yapılmalıdır...
Örneğin, İstanbul'da Ermeni Liseleri vardır. Öğretim dili Türkçedir, oradan ermeni kökenli yurttaşlarımız kusursuz Türkçeleriyle ve ana dillerini de mükemmelen öğrenerek mezun olurlar...
Bana gelinde ;
Ana dilim, yahudi İspanyolcası'dır.
Fakat ne bana, ne de kardeşlerime bu dil (Çok,çok yazık ki,) ailem tarafından öğretilmemiştir.
Tuhafınıza gidecek ama, çocukluğumda annemle babam, bizden gizli bir şey konuşacakları zaman kendi aralarında ya yahudi İspanyolcası ya da mükemmelen Elenika Rumca konuşurlardı.
Fakat bize öğretmemişler... Cehalete bakar mısınız???
Hocam, sana ve tüm Karlis'e, en içten sevgi ve muhabbetlerimle...
Necat Kuymulu
6 Ed.A 1961.
Merhaba
sevgili KARŞIYAKA liseliler,
Abilerim,ablalarım ve canım kardeşlerim,
Sizlere tekrar yazmaya karar verdim bu sabah,gece rüyamda
gördüm, yazıyordum.En son 2009 du bu gruba mail gönderdiğimde.O zamanlar önce
ekonomik,ardından sosyal ve psikolojik bir çöküş içindeydim.Mevcut ekonomik
krizde (hoş, olmadığı söyleniyor ya bazı çevrelerce) 20 yıllık emeğimi
birikimlerimi kaybettiğim yetmiyormuş gibi ödeyemediğim vergiler,ssk borçları
da üzerime üzerime geliyordu.Tanıyanlarınız iyi bilirler,Sevgili lisemden mezun
olduktan sonra Ege üniversitesi su ürünleri mühendisliğinden mezun
oldum,akvaryum balıklarına çocukluğumdan beri olan sevdam yüzünden de
fakülteden mezun olunca Akvaryumcu oluverdim.Bilemedim bu ülkede esnaf olmamam
gerektiğini,çok gençtim,yol gösterenim de hiç ama hiç olmadı.Tüm deneyimlerimi
kendim, deneme yanılma metodlarıyla öğrendim.Hoştu,biraz acıtsa da.Aradan geçen
onca yılda yıldızımın parladığı,bilgime,arkadaşlığıma inanan dostlarımın
yanımda olduğu güzel zamanlarımda oldu.Acısıyla tatlısıyla geçiyordu
zaman.Ekonomik dertlerim hiç yoktu,kazanıyordum bir şekilde.Ardından hobi
sektörü krizle birlikte güç kaybetmeye başladı.İnsanlar evlerine ekmek götürme
derdindeyken,süs balıklarını mı umursardılar.Hal böyleyken ben geleceği
göremeyerek elimdeki(bir süredir birikim yapıyordum) parayı -o gün için
ihtiyacı olan birine verdim-yine olsa yine veririm-Sonra benim sınavım başladı,artık
para beni terketmişti.Anlam veremediğim kadar hızla düşüyordum tüm çıktığım
merdivenleri.Kaldı ki kumar-kadın-içki ve hatta sigara gibi alışkanlıklara da
sahip değilim.İşte tam o günlerde labirentte ki fareler gibi çıkışı aramanın
çaresizliğindeyken hergün iletilerinizi okuduğum Karlis grubuna yazmak fikri
geldi aklıma.Zira çevremde sıkıntımı anlatabileceğim,derdimi sadece
dinleyebilecek kimse yoktu artık.Anlamıştım ki düşmeye gör,hatta tökezleme
bile.Çünkü anında cüzzamlı muamelesi görüyor insan. O günün psikolojisiyle
aralıklarla 2 ileti gönderdim sizlere.Derdimi paylaşmıştım işte.Yazmış ve
rahatlamıştım.İnanın zordu bu kararı almak,boğuluyorum demek çok ama çok
zordu.Yazılarımda kimseden birşey talep etmemiştim,sadece paylaşarak
yüreğimdeki sancıyı hafifletmekti niyetim.Ertesi gün sadece 2 ileti aldım,çok
ama çok sevindim.İletilerden biri çok uzaklardan yurt dışından
geliyordu,neredeyse babam yaşımda çok sevgili bir ağabeyim yazmıştı.Beni ne
güzel anlamıştı.Kaldı ki hiç tanımıyordu bile.Evet sevgili
ağabeyim,tavsiyelerini dinledim,metanetli davrandım,sabrettim,vazgeçmedim ki
birkaç kez daha düşsemde her seferinde kalktım ayağa.DOSTları
gördüm,olmayanları da.En çok gördüğümse kendi derin YALNIZLIĞIMDI.Ertesi gün
grubumuz başkanlığını yapan bir abimiz sizlere benimle ve benim durumumda olan
bir başka arkadaşımızla ilgilenmeniz gerektiğini anlatan bir ileti
yayınladılar.Çok teşekkür ediyorum kendilerine.O yıllarda hatay noktada bir
mekan işletiyordum.Hergün dükkana geldiğimde ilk işim iletilerimi kontrol etmek
oluyordu.Ama yoktu işte hiçbirşey.Elimde olan kocaman bir boşluk ve yalnızlık
hissiydi sadece.O zamandan sonra kimseler aramadı yada sormadı sen
nasılsın?diye.Ne oldu?Ne yaptın,toparlayabildin mi?diyenim olmadı işte.Aradan 5
koca yıl geçti yine kimseden ses yok.
RÜYAMDA gördüm SİZLERİ,DÜŞÜNDÜM HABER VEREYİM İSTEDİM.(HOŞ
sesime ses vereniniz olmayacağını bile bile) HALA NEFES ALIYORUM,ŞÜKÜR RABBİME
KALIN SAĞLICAKLA
gökhan öncü
1983 mezunu
06.02.2013
Sevgili KARLİS dostlarım,
Artık iyi şeyler yazmak istiyorum.Sadece
dertlerimi yazmış olmak sizlerin Bendeki Beni tanımanıza olanak
vermeyeceğinden,ara sıra sizlere yazılarımla sesleneceğim.Şimdi dışarda yağmur
yağıyor,sanki gök boşandı yere iniyor ne varsa.Ama en önemlisi Toprak sevgilisi
Suya doyuyor.Uzun bir zaman birbirlerine hasret kalacakları günlere
inat.Yağmuru seviyorum,ıslanmayı,hatta sırılsıklam olmayı.Bana yağmuru sevdiren
dostlarım geliyor gözümün önüne. Birlikteyken zamanın durduğu,yüreklere derin
huzurların yayıldığı güzel yürekli insanlar.Dostları olmalı insanın,yokluğunu
hissedebilen güzel dostlar.Varlığında değişmeyen,seni gördüğünde gözlerinin içi
ışıldayan dostlar. Birşeyi iyi öğrendim yaşamın bana sunduğu tüm anlarımda. Yaşadığımız
her zaman diliminde etrafımıza daha önceden hiç tanımadığımız insanlar
geliyor,bir sebebten yaşamımıza dahil oluyorlar ve bize öğrenmemiz
gerekenleri(iyi yada kötü-hoş kötü diye birşey yok gerçi)öğretiyorlar ve sonra
hayatlarımızdan usulca geldikleri gibi çıkıyorlar.Bizler bu süreçte
olgunlaşıyoruz.Yaşarken öğreniyoruz,öğrenmemiz gerekenleri,neyimiz eksikse onu
tamamlıyoruz hep bu öğrenme sürecimizde. Birde Ailenin önemi çok büyük
insanın yaşamında. Anne olmadan Annelerimizi,Baba olmadan Babalarımızı
anlayamıyoruz. Onların gayretlerini,çabalarını,uğruna vazgeçtikleri şeyleri hep
yıllar içinde büyüyüp olgunlaştıkça,çoluk çocuğa karıştıkça anlıyoruz.
Gülümsüyoruz.
Ne değerli
zamanlardı diyoruz çocukluklarımızın,gençliklerimizin geçtiği anlar.Birden
Canım okulumda ahşap merdivenli iki katlı giriş binasında, ikinci katta oval
penceresinden bahçesini izlediğim anlarım geliyor gözümün önüne. Biz dersteyken
bahçedeki ağaçlarda kuşlar ötüşürdü. Bazen derste o kuş seslerine dalıp
giderdim.Nasıl bir enerjisi vardı o eski asırlık bınaların. Derin bir huzur
duygusu kaplardı her yanımı,nane şekeri serinliğindeydi derslikler.Ana demir
kapı hapishane kapısı gibiydi,öğlen oldumu sabahcı öğrencilerle öğlenci
öğrencilerin çakışmasıyla bir panayır alanına dönerdi. Öğlenci okuduğum
yıllarda hep bir saat önce gelirdim okula.En köşeden demir parmaklıklara
tırmanıp okula girmek bir zaferdi o yıllarda.İçeri atlayan doğru kantine
yönlenirdi. Gruplar kurar,oyunlar oynar ve sohbetler ederdik, sıcacık bir
bardak çayın eşliğinde. Okulun sağ köşe duvarının orada beden eğitimi sahası
vardı, orta 1 deyken spor alanındaki askeri eğitim parkuruna benzeyen parkuru
görünce oldukça hayret etmiştim.Her seferinde ağ halatlardan olan tırmanma
parkuruna tırmanırdım. Zirvesine vardığımda bir kahraman mağrurluğunda
arkadaşlarımı selamlardım.Hoş pek çok arkadaşımda zaten benı takip etmiş olur
ve en tepede her zaman 5-6 kişi olurduk.
Yıl 1977. Abilerimiz futbolda okullar arası
Türkiye birincisi olmuşlar.Tören düzenleniyor,sanırsınız İnönü stadı çoşkusu
var okul bahçesinde.O günleri lekeleyen tek şey siyasal olayların liselere
kadar inmiş olmasıydı.Henüz ortaokullu olduğumdan K.E.L de olanları pek
kavrayamıyorduk.Bazen patlayan silahlara anlam veremiyorduk.Hele toplu
boykotlar o dönem bizler için okulu kırmanın en güzel yolu gibi geliyordu.Oysa
kıyametler kopuyordu ve bizler çocukluğumuzun verdiği saflıkla sadece
seyrediyorduk.
Çardaklı
bahçedeki havuza, bahçedeki heykellere, çiceklere, eski binalara özlem
duyduğumu farkediyorum.Yeni okul binası yapıldığında orta sondaydım.eski
binalardan yeni binaya ders sıralarımızı taşımada yardım ettiğimizi dün gibi
hatırlıyorum.Yeni binada okuduğum yıllarda da farketmiştim,şimdi daha çok
anlıyorum.O eski binaların huzuru,ruhu hiç olmadı 5 katlı yeni binada. Modern
spor salonuna rağmen buzzz gibi soğuktu.
Şimdi sizlerden
bir ricam var, eğer yazmak isteyen olursa o günlerden anılarını burada bizlerle
paylaşırlar mı?
Sizleri
seviyorum,çoğunuzu hiç tanımasam da.
Saygılar
Gökhan ÖNCÜ 1983
08.02.2013
01.02.2013
Değerli Arkadaşlar,
Bu gün Karşıyaka Lisesi mezunu Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr Ersin Doğer'i makamında ziyaret edip bu yeni görevinde Karlis'liler olarak kendisine başarı dileklerimizi ilettik.
Bu gibi ziyaretlere her defasında değişik arkadaşlardan bir grup oluşturmaya çalışıyoruz.
Gönül isterdi ki hepinize duyuralım bu ziyareti ancak kontenjan sınırlı olunca böyle yapmak zorunda kalıyoruz ve haber veremediğimiz için sizlerden özür diliyoruz.
Lisemizin 69 mezunu Sevgili Ersin Doğer uzun yılların birikimi sonucu hakederek bu makama gelmiştir.
Kendisinin Arkeoloji dalında gösterdiği başarıları dekanlık makamında da göstereceğinden kuşkumuz yok.
Ziyaretimize Üniversiteden diğer Akademisyen arkadaşlarımız Kamil Kumanlıoğlu,Semih Güneş ve Atakan Sukatar da katılmışlardır, yoğun iş tempolarından bize zaman ayırdıkları için kendilerine teşekkür ederiz.
Ayrıca Mustafa Karluk'a heyet tarafından Arkeoloji dalında Fahri doktora ünvanı verilip cübbe giydirilmiştir.
Sohbette Karlis'in dünü bugünü ve geleceği hakkında arkadaşlar görüşlerini bildirmiştir.
Ersin hocamız bize güzel bir ziyafet çekip ardında Fakülte arkeoloji sergisini gezdirmiştir,burada verdiği çok önemli bilgiler yanında iki aktüel bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.Yunancada Karpos(karpuz) Meyve,Lahana ise sebze anlamına gelen iki kelime imiş,biz bunları tutup bir meyve ve sebzeye mal etmişiz.Böyle ziyaretleri bu açıdan çok seviyorum,bir kelime bile öğrenmek çok güzel oluyor.
Dekanımızı kutlar,katılan tüm arkadaşlarıma da teşekkür ederim.
Sevgiler Hepinize.
Erkan Atik
Not:Albümdeki büst B.iskender'e,siyah dikili taş Mısır'a ,silahlar da İngiltere'nin İzmir konsolosu Willy'e aittir.
Bu gün Karşıyaka Lisesi mezunu Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr Ersin Doğer'i makamında ziyaret edip bu yeni görevinde Karlis'liler olarak kendisine başarı dileklerimizi ilettik.
Bu gibi ziyaretlere her defasında değişik arkadaşlardan bir grup oluşturmaya çalışıyoruz.
Gönül isterdi ki hepinize duyuralım bu ziyareti ancak kontenjan sınırlı olunca böyle yapmak zorunda kalıyoruz ve haber veremediğimiz için sizlerden özür diliyoruz.
Lisemizin 69 mezunu Sevgili Ersin Doğer uzun yılların birikimi sonucu hakederek bu makama gelmiştir.
Kendisinin Arkeoloji dalında gösterdiği başarıları dekanlık makamında da göstereceğinden kuşkumuz yok.
Ziyaretimize Üniversiteden diğer Akademisyen arkadaşlarımız Kamil Kumanlıoğlu,Semih Güneş ve Atakan Sukatar da katılmışlardır, yoğun iş tempolarından bize zaman ayırdıkları için kendilerine teşekkür ederiz.
Ayrıca Mustafa Karluk'a heyet tarafından Arkeoloji dalında Fahri doktora ünvanı verilip cübbe giydirilmiştir.
Sohbette Karlis'in dünü bugünü ve geleceği hakkında arkadaşlar görüşlerini bildirmiştir.
Ersin hocamız bize güzel bir ziyafet çekip ardında Fakülte arkeoloji sergisini gezdirmiştir,burada verdiği çok önemli bilgiler yanında iki aktüel bilgiyi sizlerle paylaşmak istiyorum.Yunancada Karpos(karpuz) Meyve,Lahana ise sebze anlamına gelen iki kelime imiş,biz bunları tutup bir meyve ve sebzeye mal etmişiz.Böyle ziyaretleri bu açıdan çok seviyorum,bir kelime bile öğrenmek çok güzel oluyor.
Dekanımızı kutlar,katılan tüm arkadaşlarıma da teşekkür ederim.
Sevgiler Hepinize.
Erkan Atik
Not:Albümdeki büst B.iskender'e,siyah dikili taş Mısır'a ,silahlar da İngiltere'nin İzmir konsolosu Willy'e aittir.
Değerli Karlis Üyeleri..
Pek çoğumuz yaşam telaşı içerisinde koşuşturup duruyoruz. Aramızda her meslekten pek çok arkadaşımız, ağabeyimiz ve kardeşimiz var. Hepimiz kendi özgülümüzden bakıyoruz dünyaya. Evrensele özgülden varıldığının da bilincindeyiz.. Kimimimiz çoluk çocuğa kimimiz gelin-damat ve torunlara karıştık..40-50 yıl önce Karşıyaka Lisesi'nin o kapısından girip Halit EDGÜER'in Erol KAYA'nın yönetimindeki pek çok değerli öğretmenimizin RAHLE-İ TEDRİSATINDAN geçtik.. O günkü yeni yetmeler, o günkü bıçkın delikanlılar şimdi ağarmış saçları, çukurlaşmış gözleriyle, aradan geçen 40-50 yıla meydan okurcasına birbirlerine gelecekteki umutlarından ve yapacakları, yapmak istediklerinden söz ediyorlar..
Sessiz ze suskun çoğunluğun bu sayfalardaki paylaşımları, yazışmaları izlediğinin ve bu tür etkinliklerde birlikte olmak istediğinin
farkındayım. Çünkü ben de -genellikle öyleyim.
Evet; bugün Erkan ATİK başkanımızın organize ettiği bir ziyareti gerçekleştirdik..Zaman ayırarak İzmir'li Çağdaş HEREDOT'umuz- Değerli İnsan Profesör Ersin DOĞER'i makamında ziyaret edip başarı dileklerimizi ve kendisiyle duyduğumuz ONUR'u ifade ettik.
Vehbi Kardeşimizin fotoğraflarında da göreceksiniz. Bu ziyaretimiz sırasında E.Ü.Meslek Y.O. Müdürü Prof.Dr.Semih GÜNEŞ Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Kamil KUMANLIOĞLU ve Prof.Dr.Atakan SUKATAR da aramızdaydı. Onlar da Karlis liydi..Ve birbirlerine sıkı sıkı kenetlenmişlerdi. Bu durum duyduğumuz onuru kat be kat arttırdı..
Onları yetiştiren Karşıyaka Lisesi'nin Değerli Öğretmenleri DİKTİĞİNİZ FİDANLAR MEYVEYE DURMUŞ. İÇİNİZ RAHAT ETSİN..
Biz onların arkadaşları olarak koridorlarda—deyim yerindeyse-kasılıyorsak, Siz değerli öğretmenlerimiz ne derece MAĞRUR
olsanız hakkınızdır..
Ege Üniversitesinde o dar zamanda bizleri çok iyi ağırladılar. 3 saati aşkın bir süre birlikteydik… Neler mi konuşuldu.. Erkan Atik günün anlam ve önemini belirttikten sonra, her zamanki -nezaketiyle- plaket sunum şerefini ziyarette hazır bulunan bayan arkadaşlarımıza verdi.
Daha sonra Ersin DOĞER' den başlamak üzere sırasıyla- Akademisyenlerimiz...Kamil KUMANLIOĞLU, Semih GÜNEŞ, Atakan SUKATAR düşüncelerini açıkladılar.( -Bu ara belirtmeden geçemeyeceğim- Akademisyenlerimiz Karşıyaka Lisesi için yapılacak ne varsa ellerinden geleni yapabileceklerini belirttiler... Bu durumu okulun yöneticileri çok iyi değerlendirmeli..)
Doktor Arkadaşımız Levent ÇANAKKALELİOĞLU beyefendi üslubu ve güler yüzüyle bizlere-Karlis'li sessiz çoğunluğa sitemlerini iletti. Sonuna kadar haklıydı da.. Eski binamızın akıbeti konusunda çıkardığımız sesin cılız olması yüreğini sızlatmış belli. Ve de ne yazık ki
haklıydı.
Daha sonra birlikte yemek yedik. Ardından Ersin DOĞER hocamız Eski Eser Kolleksiyonunu gezdirdi bizlere. Farklı konulardaki-hem etnoğrafik hem arkeolojik.... değerli parçaları bizlere tanıtarak gösterdi. İlk karşılanmamız ve uğurlanmamız sırasında ikram edilen çaylar da gerçekten çok güzeldi.. Ersin Hocamız bizim adımıza o çayı demleyenlere teşekkür eder umarım..
Ayrılırken birkaç kişi 6 ŞUBAT.. DEM AKADEMİSİ..gibi bir şeyler konuştular kendi aralarında.(!) O Akademi de herhalde ODTÜ gibi
birşey.. Yani Giriş koşulları ağır..(!)
Güzel bir gündü.. Önayak olanlara TEŞEKKÜRLER..
Cengiz KANAT
1973 K.E.L.6 ED.
Pek çoğumuz yaşam telaşı içerisinde koşuşturup duruyoruz. Aramızda her meslekten pek çok arkadaşımız, ağabeyimiz ve kardeşimiz var. Hepimiz kendi özgülümüzden bakıyoruz dünyaya. Evrensele özgülden varıldığının da bilincindeyiz.. Kimimimiz çoluk çocuğa kimimiz gelin-damat ve torunlara karıştık..40-50 yıl önce Karşıyaka Lisesi'nin o kapısından girip Halit EDGÜER'in Erol KAYA'nın yönetimindeki pek çok değerli öğretmenimizin RAHLE-İ TEDRİSATINDAN geçtik.. O günkü yeni yetmeler, o günkü bıçkın delikanlılar şimdi ağarmış saçları, çukurlaşmış gözleriyle, aradan geçen 40-50 yıla meydan okurcasına birbirlerine gelecekteki umutlarından ve yapacakları, yapmak istediklerinden söz ediyorlar..
Sessiz ze suskun çoğunluğun bu sayfalardaki paylaşımları, yazışmaları izlediğinin ve bu tür etkinliklerde birlikte olmak istediğinin
farkındayım. Çünkü ben de -genellikle öyleyim.
Evet; bugün Erkan ATİK başkanımızın organize ettiği bir ziyareti gerçekleştirdik..Zaman ayırarak İzmir'li Çağdaş HEREDOT'umuz- Değerli İnsan Profesör Ersin DOĞER'i makamında ziyaret edip başarı dileklerimizi ve kendisiyle duyduğumuz ONUR'u ifade ettik.
Vehbi Kardeşimizin fotoğraflarında da göreceksiniz. Bu ziyaretimiz sırasında E.Ü.Meslek Y.O. Müdürü Prof.Dr.Semih GÜNEŞ Tıp Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Kamil KUMANLIOĞLU ve Prof.Dr.Atakan SUKATAR da aramızdaydı. Onlar da Karlis liydi..Ve birbirlerine sıkı sıkı kenetlenmişlerdi. Bu durum duyduğumuz onuru kat be kat arttırdı..
Onları yetiştiren Karşıyaka Lisesi'nin Değerli Öğretmenleri DİKTİĞİNİZ FİDANLAR MEYVEYE DURMUŞ. İÇİNİZ RAHAT ETSİN..
Biz onların arkadaşları olarak koridorlarda—deyim yerindeyse-kasılıyorsak, Siz değerli öğretmenlerimiz ne derece MAĞRUR
olsanız hakkınızdır..
Ege Üniversitesinde o dar zamanda bizleri çok iyi ağırladılar. 3 saati aşkın bir süre birlikteydik… Neler mi konuşuldu.. Erkan Atik günün anlam ve önemini belirttikten sonra, her zamanki -nezaketiyle- plaket sunum şerefini ziyarette hazır bulunan bayan arkadaşlarımıza verdi.
Daha sonra Ersin DOĞER' den başlamak üzere sırasıyla- Akademisyenlerimiz...Kamil KUMANLIOĞLU, Semih GÜNEŞ, Atakan SUKATAR düşüncelerini açıkladılar.( -Bu ara belirtmeden geçemeyeceğim- Akademisyenlerimiz Karşıyaka Lisesi için yapılacak ne varsa ellerinden geleni yapabileceklerini belirttiler... Bu durumu okulun yöneticileri çok iyi değerlendirmeli..)
Doktor Arkadaşımız Levent ÇANAKKALELİOĞLU beyefendi üslubu ve güler yüzüyle bizlere-Karlis'li sessiz çoğunluğa sitemlerini iletti. Sonuna kadar haklıydı da.. Eski binamızın akıbeti konusunda çıkardığımız sesin cılız olması yüreğini sızlatmış belli. Ve de ne yazık ki
haklıydı.
Daha sonra birlikte yemek yedik. Ardından Ersin DOĞER hocamız Eski Eser Kolleksiyonunu gezdirdi bizlere. Farklı konulardaki-hem etnoğrafik hem arkeolojik.... değerli parçaları bizlere tanıtarak gösterdi. İlk karşılanmamız ve uğurlanmamız sırasında ikram edilen çaylar da gerçekten çok güzeldi.. Ersin Hocamız bizim adımıza o çayı demleyenlere teşekkür eder umarım..
Ayrılırken birkaç kişi 6 ŞUBAT.. DEM AKADEMİSİ..gibi bir şeyler konuştular kendi aralarında.(!) O Akademi de herhalde ODTÜ gibi
birşey.. Yani Giriş koşulları ağır..(!)
Güzel bir gündü.. Önayak olanlara TEŞEKKÜRLER..
Cengiz KANAT
1973 K.E.L.6 ED.
From: Mustafa Karluk
To: karlis@googlegroups.com
Cc:
Date: Fri, 1 Feb 2013 16:39:54 +0200
Subject: ERSİN DOĞER ZİYARETİ nin DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
To: karlis@googlegroups.com
Cc:
Date: Fri, 1 Feb 2013 16:39:54 +0200
Subject: ERSİN DOĞER ZİYARETİ nin DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Arkadaşlar, biliyorsunuz KARLİS çok
büyük bir grup, dolayısıyla her türden görüş var. "Hatta, salataya konacak kadar çok
çeşitli malzeme bile çıkar" diye yazsam, şimdi
başta Uğur olmak üzere "Ayıp değilmi
ulan, sen bizi nasıl olurda hıyara benzetmeye kalkarsın"türünde bir alınganlık
yaratabileceği için yazmıyorum. Diyeceğim o ki, Sevgili Ersin Doğer in Dekanlık
meselesine benim farklı bir görüşüm olacak. Belki de kullandığım "ENVIOUS" marka gözlük böyle görmemi sağlıyor.
Öncelikle Ersini Dekan olarak görmek
hepinizden çok beni memnun etmiştir. Bunu sevinçle ve büyük bir zevkle
söylüyorum. Çünkü Dem Akademisi Rektörlüğü ne getirildiği günden beri, herkes
tarafından,"Sayın
Rektörüm" şeklinde hitap edilen
bu arkadaşımız artık bir rektör değil, Dekan dır. Yani rütbe i tenzil ile
ödüllendirilmiştir. Bu durum benim "Yalan Dünya" daki Selahattin gibi "kıh kıhh kıhh" diye
gırtlaktan gülmeme bile yol açmıştır. En yakın zamanda Dem Akademisindeki
rektörlük görevini Ergun Okçay a devretmesini beklediğimi de iletmek isterim.
"DEKANLIĞIN HAYIRLI OLSUN" Ersincim..
Çiçeği burnunda Dekanımızı ziyaretimiz
esnasında, henüz Erkan Atik Başkanımızın ayarladığı 35 kişi sayısına
ulaşmadığımız dakikalarda konu araba vergilerinde son gün isimli arkeolojik
tartışmaya geldiğinde Ersin üstadımız, hemen atıldı ve "Pazar
Musahabesi" nde Nasıl bir formülle " Ev, Araba ve
diğer vergilerden nasıl sıyırılırız?" konulu tezini
yayınlayacağını söyledi. Tabii ki bu bda benim gibi pusuda bekleyen ve "Jealous" marka gözlükleri de
alternatifli olarak kullanan birinin gözünden kaçmadı. Oradaki en iyi yurttaş
rolünü hemen oynadım. Bu konuşmalar yapılırken Uğur kardeşimiz vücuduna aldığı
aşırı Nescafe nedeniyle kendisini Fen Fakültesi Dekanlığında sanıyor ve Ersin
in koltuğunda oturuyordu. "Bakınız Ek
1"
"DEKANLIĞIN UĞURLU OLSUN" Ersincim..
Sayı tamamlanıp yoklama yapılmasından
hemen önce Ender Ekmekçibaşı kardeşimiz iki yıl önce kendisi için alıp zevkle
kullandığı KAFKAF bardağını keyifle Dekanımıza hediye etti. Bir insan ne kadar
sinirlenirse sinirlensin yine de yüzünde bir gülümse taşıyabiliyorsa bence
dekan bile olabilir. İşte Ersin de böylesi bir gülümseme ile bardağı kabul edip
en güzel köşesinde saklayacağını beyan etti. Devamında daha bir gün önce 40
yaşına giren başkanımız bilerek açık bıraktığı ceket düğmelerin göstere göstere
ilikleyerek önceki Kamil Kumanlıoğlu ve diğer değerlerimizi ziyareti esnasında
yaptığı konuşmayı konuşmayı tekrarlıyarak hazırlattığı plaketi Dekanımza sundu.
O sırada Ersin in yaşlı gözlerindeki ifade aynen şu idi: "Demek ki benim gerçek dostlarım bunlar.
Beni görevimin önemine binaen değil insan olarak sevdikleri için buraya kadar
gelmişler"
Benim en çok dikkatimi çeken ise iki
dekanımızın da aynı duruş tekniğini benimsemiş olmaları idi. "Bakınız ek 2"
Bize ayrılan bölümde yemeklerimizi
afiyetle yedik. Yemekte metronun İzmir e çok yararlı olduğu, önemli bir
ihtiyacı karşıladığı, Ersin Dekanımızın 80 tekerlekli makam arabası diye
adlandırdığı metro ile her sabah işe keyifle gittiğini, ancak Halkapınar
aktarması esnasında 1,5 metrelik yerden geçmek zorunda kalındığı için, ayrıca
yürüyen merdivenlerin üzerindeki yağmur oluklarına yapım aşamasında dikkat
edilmediği için Aziz Kocaoğlu nun istifa etmesi gerektiğini söyleyenlere
aldırış edilmemesi gerektiği kararına varıldı. Karnımız doydu, Uğur bir Nescafe
daha istedi.
"Allah sizden razı olsun sayın
Dekanım"
Bir daha dünyaya gelirsem kesinlikle
arkeolojiyi seçeceğim. Bunun iki nedeni var. Birincisi Ersin DOĞER tüm Karlis e
ve dolayısıyla bana arkeolojiyi sevdirmiştir. İkincisi Milattan Önce 6. yüzyıldan
başlayarak günümüze kadarki sürede hagi konuda olursa olsun o kadar geniş bir
hareket alanı varki. Nasılsa kimsede anlamıyor, her şeyi biz biliriz edasıyla
girdiğim topluluklarda sempati toplama düşüncesi. Bunun son örneğini
çeşitli yasal yollarla toplanan "Kolleksiyon Evi" ni hep birlikte
gezerken gördüm. Ersin, toplanan eserleri anlatırken biri birden "Şunlar nedir Hocam?" diye krom rengi bir hal almış küçük parçaları göstererek
bir soru sordu. Sevgili Hocam sağına baktı, Dr. Kamil Kumanlıoğlu, soluna baktı
Dr. Levent Çanakkalelioğlu yapıştırdı cevabı. "Onlar mı! Onlar M.Ö. 3. yüzyılda bulunan
ameliyat malzemeleri." "Helal olsun be
Hocam" dedim içimden. Soruyu Uğur sorsa kesin"M.Ö. kullanılan
Nescafe takımlarına ait olduğunu düşünülüyor" derdi herhalde.
Yemek sonrası sohbet ise muhteşemdi.
Bence Pınar Atik in ürettiği "Okunan kitapların
üzerine tarih ve isim yazılarak belli yerlere bırakılması"düşüncesi
değerlendirilmeli idi. Ancak anında reddedildi. Hatta Uğur ayda 4 kitap
okuduğunu iddia edince inanmayanlar oldu Uğur un 4 kitabı anca dünya dışında
bir yerde, uzay boşluğunda, ayda okuyabileceğini düşünenler vardı aramızda ama
ben Uğur a inandım. Daha ben geçenlerde "Çirkin Ördek Yavrusu",
Tavşan ile Kaplumbağa", "Sinderella" isimli çocukların geçen
yıllardan kalma kitaplarını Uğur kardeşime vererek değerlendirdim. Ayrıca iyi
biliyorumki D&R mağazalarını sırayla dolaşarak herbirinde 20 - 25 sayfa
okuyarak ta roman tamamlıyor.
Son bölümde Başkanımız Erkan Atik in "Hocam Bize Edebiyatı Nasıl Sevdirirsiniz?" konulu sorusuna
Ersin 20 dakika süren bir konuşma yaptı ki bana eski Başbakanlardan Süleyman
Demirel i anımsattı. Sonuçta olayı "Konuşmak ile yazmak
başka şeylerdir, birini seven diğerini sevmeyebilir, ikisini seven başka bir
şeyi sevmez, başka bir şeyi seven bu ikisini sevmez" anlamı çıktı
ortaya.
Son olarak hocama bir soru da ben sormak
istiyorum.
- Sevgili Ersin, Karşıyaka Lisesi görevini
yaptı. Sahi, Göztepe Lisesi de geldi mi ziyaretine?
Eee, DNA da olunca değiştiremiyorsun
işte özü.
Arkadaşlar, ben ne yaparsam yapayım.
Ersin Doğer Dekan oldu. Bize de seve seve kutlamak düşer. Bu yazıyı yazmaktaki
asıl amacım kendisini tahrik etmekti. Ben tahrik ettikçe oturuyor "Pazar Muhasebesi"
yazıyor."Necat Abi senin o güzel kazağının renginden esinlenerek yazdığım
bölümü düzeltsene ne olur?
Gelmek isteyen arkadaşlar bir sonraki
Ersin Doğer ziyareti için rezervasyona başlasınlar hemen. 



Sevgilerimle...
İmza : Kıskanç
Mustafa
Sevgili Dekanımıza
yaptığımız ziyaretin ardından Dekanımız ile birlikte bir çok arkadaşımız
yorumda bulunmuş,Dekanımızın ne kadar sevildiğini bir kez daha anladık,
Benim için yazdıklarına" ErkanAtik yukarıda yaptığımız mavradan hoşlanmıyor, o bizim gibi değil, bizim gibi günü birlik yaşamıyor, o toplumu değiştirmek istiyor. Bizim de toplumun değişmesine katkı yapmamızı istiyor. Onun gözü Şampiyonlar Liginde, çok çalışıp kupayı kaldırmamızı istiyor, biliyorum" bir yorum getirmem doğru olmaz ancak son paragrafındaki şu cümleler siyasi hastalığımıza tam bir teşhis olmuş:"Senatörün biri George Washington ile ilgili bir anekdot anlattı. Yaşamınızda en çok neyle övündünüz, herhalde A.B.D’nin ilk başkanı olmakla, değil mi ? diye sormuşlar Washington’a. O da hayır demiş, ben en çok bir devletin kurucu ilk başkanı olduğum için değil, devleti ikinci başkana barış içinde serbest seçimle devrettiğim için övünüyorum."
Bunu başarabilseydik siyaseten şimdi bu durumda olmazdık.
Kamil'i tarif edişi ise mükemmel:
Benim için yazdıklarına" ErkanAtik yukarıda yaptığımız mavradan hoşlanmıyor, o bizim gibi değil, bizim gibi günü birlik yaşamıyor, o toplumu değiştirmek istiyor. Bizim de toplumun değişmesine katkı yapmamızı istiyor. Onun gözü Şampiyonlar Liginde, çok çalışıp kupayı kaldırmamızı istiyor, biliyorum" bir yorum getirmem doğru olmaz ancak son paragrafındaki şu cümleler siyasi hastalığımıza tam bir teşhis olmuş:"Senatörün biri George Washington ile ilgili bir anekdot anlattı. Yaşamınızda en çok neyle övündünüz, herhalde A.B.D’nin ilk başkanı olmakla, değil mi ? diye sormuşlar Washington’a. O da hayır demiş, ben en çok bir devletin kurucu ilk başkanı olduğum için değil, devleti ikinci başkana barış içinde serbest seçimle devrettiğim için övünüyorum."
Bunu başarabilseydik siyaseten şimdi bu durumda olmazdık.
Kamil'i tarif edişi ise mükemmel:
"Kamilciğim ise (Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu’ndan söz
ediyorum) Karlis’de bir süredir kazandığı tecrübenin de ışığı altında
fıtratından gelen tüm çelebiliği, tatlı dili ve hekimlik mesleğine özgü sabrı
ve metaneti ile boyunun verdiği dezavantajına rağmen tevazu ile kalabalık
içinde kaybolmaya çalışıyordu….."
Ayrıca
Semih Güneş hocam ile tanışmak ve kendisini Karlis üyesi yapmak gibi güzel bir
işi başardık.
Toplantının
ardından yazılanlara gelince;
Uğur
Sözen yazısı ile Mustafa Karluk'a
rakip olacak gibi görünürken,Mustafa o ancak
yeni adı ve imajı ile Mehmet(eski adı Metin) Ceyhan'a rakip
olabilir dedi.
Bana da
bir gönderme yapmış " ZİYARETTE NORMAL GİTMEYEN BİR ŞEYLERMİ OLDUDA ERKENATİK MORARDI? ZİRA YAZISI
MOSMOR VE KÜÇÜCÜK HARFLERLE YAZILMIŞ.YUKARISI MOSMOR."Ayrıca de,dahi ve mi lere dikkat etmemiş.Dilbilgisi zayıf,dekan
koltuğuna nasıl oturabilir?Yemekleri de beğenmemiş üstelik.
Şirin'in
ve Cengiz'in övgülerine layık olmak için daha çok çalışmamız gerekiyor.
Levent'in
bana ithafen çok sevdiğim
rahmetli matematik hocam Ragıp Çanakkalelioğlu'na yazdığı mektup ayrı bir iletinin konusu olacak benim
için.
Çünkü
Ragıp hocamın iki tokadı benim yaşamımda dönüm noktası olmuştu.
Ancak
Karlis'i sorgulamak konusunda Kenan Kader'in
cevabına"Senin de değindiğin gibi toplumda,
kişisel değerlendirmelerimize göre değişik hatta hiç kabul
edilemeyecek davranışlar da olabilir,önerim / beklentim, zor da olsa
ayrılmak veya uzaklaşmak değil aksine, konu-değerlendirme-davranış vb.larla
ilgili olarak, toplumda, kendi görüşünüz doğrultusunda yer almanız gerekir diye
düşünüyorum.... imzamı
attım.
Bu güzel
ziyaretin ardından hatırlayabildiklerim bunlar.Unuttuklarım müstesna.
Ayrıca
Gökhan Öncün'nün tekrar aramıza katılması çok güzel,
"Gidişi
mahsun oldu ama dönüşü muhteşem."
Hayat
Karlis'e renk katmaya ve taze kan olmaya devam ediyor.
Her iki
genç kardeşimize de teşekkürler.Yakında görüşeceğiz hep birlikte.
Sevgiler
hepinize.
Erkan Atik 1972 6fenA
07.02.2013
Merhaba sevgili babacığım.
Dün, 31 Ocak 2013 tarihinde,
KARLİS'daşımız, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dekanlığına seçilen, senin
de öğrencin olan sevgili Ersin Doğer abimizi bir grup KARLİS'li olarak ziyaret
ettik. Yine senin öğrencilerinden sevgili kardeşim Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu,
Erkan Atik ve diğer arkadaşlarımızla birlikte 16 kişi kadardık.
Pazar
musahabelerinin yazarı, DEM akademisinin rektörü Ersin abi bizi o kadar güzel
ağırladı ki .. Şimdi; '' DEM akademisi de nereden çıktı, sen içki mi
içiyorsun?!'' diye sorma lütfen. Bu konuyu yıllar önce seninle ve annemle
yazlığınızda konuşmuş, bizim sizin yanınızda değil ama, yazlığın taraçasında
ablamlarla birlikte rakı- mangal yapma isteğimi dile getirdiğimde, annemle
birlike bavullarınız hazırlayıp, Karşıyaka'ya dönmek için, benim bırakmamı bile
istemeden, araba çağırmanızı, bu kararınızdan vazgeçirmek için göbeğimi
çatlattığımı, daha sonra sırf bu yüzden sizden ayrı bir yazlık almaya karar
verdiğimi, ama orayı da etkin- layıkıyla kullanmadığımızı hatırlatmak isterim.
Bu platform yabancı olmadığı ve arkadaşlarımla dertleşme babında yaptığım bu
girizgah için bana kızıp, bu akşam rüyamda kulağımı çekmeyeceğini umarım..
KARLİS bizim liseden mezun olan
kişilerden oluşan, temeli yaklaşık 6 yıl kadar önce sevgili Erkan Atik ve
birkaç arkadaşıyla atılan bir mail grubu. Sanallıktan çıkıp reel olma yönünde
çabaları olmakla birlikte, kendisine ve topluma özgü sorunları- sıkıntıları
olan bir grup. Günümüzde yaşayıp da, onun sorunlarından soyutlanmak ne mümkün.
Olsa olsa senin gibi terk-i diyar edip, cenneti mekan edenler için geçerli
olabilir. Ama sevgili babacığım oralardan bizlerin, yurdumuz ve de dünyamız'ın
hal-i pür-ü melal'ini görüp te üzülmemezlik etmiyorsundur eminim.....
Birkaç yıl önce tanışıp,
kaynaştığım üye sayısı bini aşkın bu sevgili grubumuzda her meslek ve
düşünceden insan var.... Elbette bazı konularda farklı düşüneceğiz. Ama
topluluk olmanın temel şartlarından birisi olan asgari ortak payda ve amaç-
yöntem konusunda biraz hayal kırıklığı yaşamadım desem yalan olur. Bu durumda
da sevgili anacığım ağzıma acı biber sürer... ''Nedir?!'' diye soracak
olursan; Birincisi geçen seneki hükümet arafından kaldırılan 19 Mayıs
kutlamalarını ( inanmıcaksın biliyorum, ne yazıkki acı ama gerçek) ferdi
yerine, sanallıktan sıyrılıp, gerçek olma isteğinde olan bir KARLİS olarak,
katılımın azlığı beni çok etkiledi. İkinci neden, daha da vahim. Değerli
okulumuzun eski binasının İmam Hatip orta okulu haline getirilmesi, oldubittisine
karşı bu kadar seyirci kalmak... Sen hacı, namazına- niyazında bir adamdın.
İmam hatip okunmadan adam olunmuyor mu a benim babacığım?!...... Böyle bir
durumda demokratik hakkımız olan protestoya bile bu kadar az insanla katılım
beni kahretti.... O zaman da hem KARLİS'i hem de kendimi sorgulamak zorunda
kaldım.
Lafı uzattım, affet.... Sayın
dekan abimizin makamında çaylarımızı içtik. Güzel sözler- iyi dileklerimizi
dile getirdik. Ben hem senin öğrencin olması, hem de annemin selamı nedeniyle
kısacık bir konuşma yaptım. Senden de selam söyliyecektim, ama bana daha fazla
kuşkuyla bakmalarını istemedim. Tabii bu arada sevgili kadeşim Kamil'in
dışarıda bekleyen makam arabasına atılıp, Tıp fakültesi psikiyatri servisine
tıkılma riski de yok değildi hani. Ama sevgili ve de koca Ragıp hoca, var ya,
sağ olsaydın da, yetiştirdiğin öğrencilerini görsen- ziyaret etsen ne kadar
gurur duyardın. Onlar da çok mutlu olurlardı eminim. Aslında sen yukarılardan
bi yerlerden bu durumları görüyorsundu eminim....
Nerede kalmıştım; hah, daha sonra
yemeğe geçildi. Roma dönemindeki gibi, Ersin abi imparator, bizler senatörler
bi güzel yemeklerimizi yedik. Ardından fakültenin koleksiyon- özel müzesine
geçildi. Ersin abimizin doyulmaz bilgileriyle donandık. Sonra tekrar makama
geçip veda çayı ve son sözlerimizi de ettik. Dilek ve temenniler faslından
sonra, mutlu- güzel duygularla oradan ayrıldık...
Ne güzel adamlar yetiştirmişsin
be babacığım. KARLİS'te senin öğrencin olan o kadar çok abi- arkadaş var ki....
Eserlerinle ne kadar övünsen azdır.....
Biraz da kendimden bahsedeyim sana; Devletten emekli olduktan, özel
hastanede 7-8 yıl çalıştıktan sonra artık kendimizi emekli etmeye karar verdik.
Ama boş durmak da olmaz tabi. Senin oğluna yakışmaz.. Yıllarca- alaylı olarak fotoğraf
sanatıyla ilgilendikten sonra, okumanın ve öğrenmenin yaşı olmaz diyerek
yeniden öğrenciliğe döndüm. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi
Fotoğrafçılık ve Kameramanlık bölümüne kaydoldum. Tahminimden zormuş yahu...
Geçen ay ara sınavlar vardı. Bu ay finaller... Vizeden teşekkür notu aldım, ama
sen eminim; '' Afferim, bidahaki sefer daha da iyisini getir'' derdin... Ben de
ona çalışıyorum babacığım. Sana, öğretmenlerime, okullarıma layık olmaya
devam... Ne kadar zor olsa da.......
Özlem ve hasretle mübarek
ellerinen öperim benim sevgili rahmetli babacığım......
Oğlun Levent....
Hamiş: Bu mektup, KARLİS başkanı sevgili Erkan
Atik'e ithafen, mail grubunda paylaşılmıştır. Sürç-ü lisan ettimse
affola.......
Levent Çanakkalelioğlu-
01.02.2013
Karlis'daşım Prof. Dr. Ersin Doğer'i gruptaki
yazışmalardan tanıdım. Hiç karşılaşmadığımız halde, Karşıyaka çarşısında
yanımdan geçerken, fotoğraflarından o olduğunu hemen çıkardım. O sırada konuşma
imkanımız olmadı.
Manisa sınırlarında Aigai kazılarına başkanlık
ettiğini öğrenince, hazırladığım Salihli Vizyon Dergisi için bir röportaj
yapmak istedim. Elektronik posta vasıtasıyla talebimi kendisine ilettim. Kısa
sürede dönüş yaptı ve memnuniyetle yapabileceğimizi söyledi. Fakat aradan geçen
bir yıllık bir süre zarfında, yeri biraz ters olduğu için bir türlü ortak bir
zaman bulup, Aigai'de buluşma imkanımız olmadı.
Bu arada geçtiğimiz yıl ben E.Ü. İletişim
Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nde "Kadına Şiddet" konusunda
yüksek lisans tezi hazırlamaya başlayınca, Ersin Doğer'i de ziyaret etme imkanı
buldum. "Suyun öteki yakasından" olma gibi bir ortak noktada buluştuk
ve Ersin Hocam bana Bulgaristan'daki Türkler'in kökleriyle ilgili engin
bilgilerinden bir demet aktardı. Çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İmzalayarak
hediye ettiği şiir kitaplarını (ki şiirler İzmir çevresindeki antik şehirlerin
bulmaca şeklinde sunulması şeklinde hazırlanmış) bir solukta bitirdim.
Sayın Doğer'in tarih bilgisine ve bunları sunuş biçimine hayran kaldım.
Sayın Ersin Doğer'le Aigai'de bir türlü
gerçekleştiremediğim röportajı, nihayet kendisi dekan olduktan sonra, ofisinde
görüşerek tamamlama imkanı buldum. Gerçi bir röportaj şeklinde olmadı ama,
harika bir iş çıktı. Şu anda dergi basım aşamasında olduğu için, henüz size
bunu aktaramıyorum ama, kısa bir süre sonra dergideki yazıyı bu sütunlardan
Karlis'daşlarımla paylaşmak istiyorum. Azzzz sonra..
Gelelim Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ersin Doğer'i Karlis grubu olarak ziyaret edişimize. Erkan Atik ağabey, dekanı
kutlama ziyaretine gideceklerini ve benim de katılmamı beklediğini telefonla
bildirdi. O gün matbaada dergi hazırlıklarım devam ettiği halde, bunu kaçırmak
istemedim. Dekanlığa gittiğimde grubun büyük kısmı makamdaydı. Ersin Hocam her
zamanki sempatikliği ve güleryüzüyle bizi karşıladı. (Bu arada belirtmeden
geçemeyeceğim, Ersin Hoca'nın muzip bir ifadesi var. Aynı ifadeyi Mustafa
Karluk'ta da bulmak mümkün. İkisinde gerçekten çok farklı bir espri gücü var.
Birbirleriyle bu kadar rahat atışabilmelerinin temelinde bu yatıyor olmalı.
Şaka yapmak ve yapılan şakayı kaldırabilmek ayrı bir meziyet bence.)
Karlis grubunun kurucusu Erkan Atik, Ersin
Doğer için hazırlanan plaketi, Pınar Atik ile birlikte benim vermemi teklif
edince çok duygulandım. Daha önce, gazetecilik yarışmalarında kazandığım
ödüller vesilesiyle 10 kadar plaket almışlığım olmasına rağmen, ilk kez plaket
verecektim. Her ne kadar Erkan Ağabey, Ersin Doğer'in öğrencisi olduğum için
beni buna layık gördüyse de, o an için " Hayır ben aslında öğrencisi değilim"
diyemedim. Ama olmayı çok isterdim. Arkeoloji benim üniversitede girmek
istediğim birkaç bölümden biriydi. Arkeolog olup kazı yapmak benim rüyalarımı
süsleyen birkaç meslekten biriydi. Ama ÖYS'de gazeteciliği ilk tercihlerim
arasına yazmıştım. Gazetecilik de arkeoloji kadar heyecanlı bir meslek.
Seçtiğim için hiç pişman olmadım.
Neyse, anlattığım gibi, Pınar Abla ile
birlikte plaketi Ersin Doğer'e takdim ettik ve bu yüce görevinden dolayı tebrik
ettik. ( Her ne kadar o kargaşada kahkahalar arasında tam ifade edemediysem de,
temelinde bunu söylemek istedim.)
Bu arada kutlamaya gelen grup üyelerinden bir
kısmını ilk kez gördüm. Hepsini tanıdığıma memnun oldum.
Son bir söz de Erkan Atik'e. Herkes her
fırsatta bunu ifade ediyor ama, ben bir kez daha söylemek istiyorum. Karlis
grubunu var eden, üyeleri kenetlemek için mücadele eden, bağları güçlendirmek
için sürekli etkinlikler planlayan, grubun çimentosu Erkan Abi'ye kocaman bir
alkış. Bir alkış da vefakar, cefakar, Atom karınca Vehbi Moğol'a.
Pınar Atik'i de unutmamak gerek. Sevgi dolu,
sosyal sorumluluk timsali örnek insan Pınar Abla'ya da alkışların en
büyüğünden.
İyi ki varsınız.
Herkese sevgiler.
Şirin Yörük
3 Şubat Pazar 2013
Sevgili Karlisliler,
Birisi iki haftadır uğraşıyordu, olan
oldu yine tahrik oldum. Gerçi artık yaş altmışı geçti. Mental olarak geç tahrik
oluyorum ama yine de meydan okumalara karşı her zaman bir miktar entelektüel
barutum vardır Evvel Allah.
MİSAFİR MİSAFİRİ, EV SAHİBİ HİÇBİRİNİ
SEVMEZMİŞ
Derler, doğruymuş..Dekanlığımı tebrik
etmek üzere makama bizzat gelip, yİyip içip, koltuğuma oturup, kaş göz arasında
paltosunu asma bahanesi ile arkamı döndüğümde akademik cübbeyi sırtına geçirip
– bereket cübbe yardımcı doçent
cübbesiydi, yoksa Karlis’de professsörüm diye hava atacaktı – fotoğraf çektiren, arkamdan beni
Abdülhamit muhibi ilan eden, sanal alemin, fırsat bulunca birbirini yemeğe
hazır canavarlarından mürekkep 40 civarında mektep arkadaşımı anlımın akıyla
kavga dövüş çıkarmadan, nasıl misafir ettim ? Ben de bilmiyorum. Gone with the
Wind….
İnanır mısınız aralarında en iddiasız
olanlar da akademisyenlerdi. Semih (Güneş) Ağabey bu kadar megalomanla ilk kez
karşılaşmanın şaşkınlığı içinde tüm asaleti ve terbiyesi ile önüne bakıyordu.
Hazirun da Ege Meslek Yüksek Okulu’nun herkes tarafından sevilen ve takdir
edilen müdürü Prof. Dr. Semih Güneş’in Ege Üniversitesi için ne anlama
geldiğini bilmeden onu Ersin Doğer zannedip lagara lugara ediyor ceketlerinin
önünü iliklemeden ortalıkta geziyordu. Fütürsuzlar…
Kamilciğim ise (Tıp Fakültesi Dekanı
Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu’ndan söz ediyorum) Karlis’de bir süredir kazandığı
tecrübenin de ışığı altında fıtratından gelen tüm çelebiliği, tatlı dili ve
hekimlik mesleğine özgü sabrı ve metaneti ile boyunun verdiği dezavantajına
rağmen tevazu ile kalabalık içinde kaybolmaya çalışıyordu…..
Ortak makam aracımız olan Metro
arkadaşım sevgili Atakancığım (Prof.Dr.Atakan Sukaratar) ise yeni kurtulduğu
rahatsızlıklardan dolayı yeniden enfekte olmamak için bazı Karlislilerden –
onlar kendilerini bilir – uzak durmaya çalışıyor, utandığı için çıkardığı
steril ağız maskesini acaba yeniden taksam mı diye derin derin düşünüyordu…
Ben ise ev sahibi olarak, bir açığımı
yakalamaya çalışan, sürekli laf atan, beni sürekli hedef tahtası görmeye
alışmış tetikçilerin sözlü saldırılarını tüm gücümle savuşturmaya çalışıyor,
yüzüme yerleştirdiğim, arkasında tarihsel olarak ne acılar gizli tebessümümün
arkasına sığınmaya çalışıyordum…Rabbim güç verdi derler ya doğruymuş…
KARLİS’DEKİ SANSÜRÜ PROTESTO EDİYORUM
!
Ziyarete ilişkin fotoğraflara bakarken
bir şeyi fark ettim. Benim makam koltuğumda ziyaretçilerin de arkamda
sıralandığı sırada çektirilen fotoğraflardan birisinin sansürlendiğini ve
yayınlanmadığını düşünüyorum. Bir ara arka sırada yer kalmayınca Perşembe
yazarı rakibim gelip benim sol dizime oturmuştu. Uğur’u da sağ dizime davet
ettim ama Mustafa Karluk’dan daha ileri görüşlü çıktı, oturmadı. Hatır mı yoksa
rüşvet mi döndü fotoğrafçıların günahını almayayım ama birşeyler olmuş gibi
görünüyor. İleride Recai himmet eder, aradan çekilir de Mustafam chp
merdivenlerini çıkarken başına bir fotoğraf kazası gelmesin diye mi ?
Bilmiyorum.
DEMOKRASİ : ÖNCE İNSAN MI YOKSA DEVLET
Mİ ?
Erkan Atik yukarıda yaptığımız
mavradan hoşlanmıyor, o bizim gibi değil, bizim gibi günü birlik yaşamıyor, o
toplumu değiştirmek istiyor. Bizim de toplumun değişmesine katkı yapmamızı
istiyor. Onun gözü Şampiyonlar Liginde, çok çalışıp kupayı kaldırmamızı
istiyor, biliyorum. Ben de ara sıra katkı yapmak istiyorum. AMA KORKUYORUM.
BANA YAPTIĞINIZ ZİYARETTE DE SÖYLEDİĞİM GİBİ, ÜLKEM VE TARİHİ – ki bu ülkede futbol taraftarlığı gibi,
geçmişte olup biten herşeyi kendi meşrebine göre yargılayan tarih taraftarları
var - İLE
İLGİLİ HER DÜŞÜNCEMİ SÖYLESEM – ki ne kadar önemli onu
da bilmiyorum – BENİ AFOROZ EDERSİNİZ. KISACA BU ÜLKEDE OLUP BİTENLERİ VE
AYRIM YAPMADAN HEPİMİZİ SÜREKLİ KUYRUĞUNU YAKALAMAK İSTEYEN KEDİLERE
BENZETİYORUM.
Geçen gün Başkan Obama’nın yemin törenini izliyordum.
“Davetliydim” dermişim. Korkma m.k korkma, CNN’den izliyordum. Senatörün biri
George Washington ile ilgili bir anekdot anlattı. Yaşamınızda en çok neyle övündünüz,
herhalde A.B.D’nin ilk başkanı olmakla, değil mi ? diye sormuşlar Washington’a.
O da hayır demiş, ben en çok bir devletin kurucu ilk başkanı olduğum için
değil, devleti ikinci başkana barış içinde serbest seçimle devrettiğim için
övünüyorum.
AL BİR KAYA NEREYE İSTERSEN DAYA.
Hamiş : Hepinizi DEM Akademisi’nin Senato toplantısına
bekliyorum. İster gelin ister gelmeyin.
Demirkırat Ersin Doğer
EN SONUN DA BENDE GEZİ ANILARIMI YAZMAYA
KARAR VERDİM.BİLGİSAYARI KULLANMASINI İYİ BİLMEDİĞİM İÇİN RENKLİ YAZAMIYACAĞIM
SATIR SONUNA PARANTEZ AÇIP SATIRIN RENGİNİ YAZIP GERİSİ SİZİN HAYAL GÜCÜNE
KALMIŞ.
BİR
GEZİDEN ANILARDA KALAN İZLENİMİER AŞAĞIDA SIRAYLA
BELİRTİLMİŞTİR.(KIPKIRMIZI) ;
1) SAAT 11.00
GİBİ DEKANIN ODASINA GİRDİĞİMDE BENİ GÖREN DEKANIN BURUŞMUŞ BİR YÜZ ÖNCE SAATE
SONRA BANA BAKIP (SAPSARI)
-NEDEN
ERKEN GELDİNİN ULAN? HANİ 11.30 DA GELECEKTİNİZ.DİĞERLERİ DE GELDİMİ?(MOSMSOR)
-
EVET GELDİLER.AMA İSTERSEN GİDİP 30 DK.SONRA GELELİM
-YOK YOK GELİN.
2-SONDERECE
GENİŞ FERAH BİR ODA MOBİLYALAR BAKIM VE İYİ HALDELER . MÜKEMMEL BİR ÇAY VE
KAHVE SERVİSİ.(PESPEMBE)
3-DİĞERLERİ
GELİNCE İYİ BİR SOHBET.(KIPKIRMIZI)
4-YEMEĞE NAZİKÇE DAVET(PESPEMBE)
4-YEMEĞE NAZİKÇE DAVET(PESPEMBE)
5-İYİ
SEVİS,ZAYIF MENÜ, KOCAMAN ÇATAL,UFACIK BIÇAKLARLA YENEN BİR YEMEK.(KAHVERENGİ)
6-KOLEKSİYON
ODASI GEZİSİ.YAZLİĞIN BAHÇESİN DE YONTTUĞU TAŞLARI BUNLARI BEN BULDUM DEYİP
BİZİMLE KAFA BULMA.ANNEANNEİSİNİN YORGAN İĞNELERİNİ ,ÇUVALDIZLARI M.Ö 3000
YILINDAKİ AMELİYAT MALZEMELERİ DİYE YUTTURMA.HELAL OLSUN KOSKOACA TIP FAKÜLTESİ
DEKANINI BİLE AYAKTA YEDİ.(MOSMOR)
7-YİNE
ODAYA DÖNÜP İYİ BİR ÇAY KAHVE SERVİSİ.YALNIZ MUSTAKA KARLUĞUN İÇTİĞİM
KAHVELERİN SAYISINI AKLINDA TUTMASINA HAYRET ETTİM (KAHVERENGİ).
8-DİKKATİMİ ÇEKEN DİĞER KONULAR: GRUBUN GÖBEK ÇAPLARI DEVAMLI GENİŞİYOR.
ÖRNEK NECAT ABİ.AHMET KARLUK:TAHSİN İŞKEN ,M.KARLUK.DEKAN.
NECAT ABİNİN İKİDE BİR İLK OKUL ÇOCUKLARI GİBİ
PARMAĞINI KALDIRIP SÖZ İSTEMESİ.
TAHSİN İLE AHMETİN HİÇ SÖZE KARIŞMAMASI.
M.KARLUK DEKANA KUCAĞIN DA YER GÖSTERMESİ.
DEKANIN NUH NEBİDEN KALMA ASARI ATİKA
BALIK SIRTI ÖNÜ ZOR KAPANAN CEKETİ VE SON
DÜĞMESİ AÇIK GÖMLEĞİ VE ENSEYE DOĞRU KAYAN İĞRETİ
BİR GRAVAT.
YUKARIDAKİ SATIRLAR SİMSİYAH.
ŞİMDİDE HAYRET EDİP MERAK ETTİKLERİM:
1)
YAAAAVVV
MUSTAFA BİZ NİYE FEN VE EDEBİYAT FAKÜLTESİNE ZİYARETE GİTTİK
2) İRANLILARIN UZAYA GÖNDERDİKLERİ MAYMUNA NE OLDU?
3) ZİYARETTE NORMAL GİTMEYEN BİR ŞEYLERMİ OLDUDA ERKEN ATİK MORARDI? ZİRA YAZISI MOSMOR VE KÜÇÜCÜK HARFLERLE
YAZILMIŞ.
YUKARISI
MOSMOR.
BENDEN BU KADAR.GÖRÜŞMEK
ÜZERE.
PROFESÖRLERİN BOLLUĞU.
UĞUR SÖZEN-1969-6 Ed. B
Bana
bak ayı, (Pardon (D) si düşmüş,)
Koskoca Dekan'a ziyarette miydikdik, yoksa boş geçen bir derste KEL'demiydik, med-cezirde kaldım. Ya da Karşıyaka Lisesinde nâmı mâruf, Kerime Hanımın (Nur içinde yatsın) felsefe dersindemiydik!!!. Biraz abondone olmuşum, karıştırmışım sanırım...
Sahi siz felsefe falan okumuşmuydunuz??? Bi de "ben hergün kitap okurum" diye sallayıp duruyordun. Ne zaman görsem hep aynı kitap!!! Ne zaman bitireceksin oğlum?
Benim parmağıma gelince ; Bize ilkokulda "Söz istemeden konuşmak,adab-ı muaşerete mugayırdır" diye öğretmişlerdi. Sanırım siz halâ o derse gelmemişsiniz... Ama üzülme sakın, öğrenmenin yaşı yok, gençsin, öğrenirsin...
Dikkat et, Dem Akademisinde Baykuş gibi tepende olucam.
Bakıcam, parmağın havada sen söz ister ve fakat hiçkimse seni takmazken nasıl yemek yiyeceksin? Çarşambaya imtihan var , hadi göreyim seni KOÇUM...
Karlis'in uçuk abisi, Neco.
Koskoca Dekan'a ziyarette miydikdik, yoksa boş geçen bir derste KEL'demiydik, med-cezirde kaldım. Ya da Karşıyaka Lisesinde nâmı mâruf, Kerime Hanımın (Nur içinde yatsın) felsefe dersindemiydik!!!. Biraz abondone olmuşum, karıştırmışım sanırım...
Sahi siz felsefe falan okumuşmuydunuz??? Bi de "ben hergün kitap okurum" diye sallayıp duruyordun. Ne zaman görsem hep aynı kitap!!! Ne zaman bitireceksin oğlum?
Benim parmağıma gelince ; Bize ilkokulda "Söz istemeden konuşmak,adab-ı muaşerete mugayırdır" diye öğretmişlerdi. Sanırım siz halâ o derse gelmemişsiniz... Ama üzülme sakın, öğrenmenin yaşı yok, gençsin, öğrenirsin...
Dikkat et, Dem Akademisinde Baykuş gibi tepende olucam.

Bakıcam, parmağın havada sen söz ister ve fakat hiçkimse seni takmazken nasıl yemek yiyeceksin? Çarşambaya imtihan var , hadi göreyim seni KOÇUM...
Karlis'in uçuk abisi, Neco.
Ölümünün 14.yılında özlemle
anıyorum...Adı anılmadığında ölürmüş insanlar...Onu yaşatmak için her sene
birşeyler çiziktiriyorum...
Gölgede kalan bir şarkısının sözlerini sizlerle paylaşmak istedim.
1990'da çıkardığı 24 AYAR MANÇO albümünde yer alan DUT AĞACİ adlı çalışması,
içimizi anlatır nitelikte...
Sevgiler.
BRBRS
Barbaros Karabulut – 03.02.2013
''
Bu sabah doğup büyüdüğüm mahallenin sokaklarında dolaştım
Çocukluğumu tekrar yaşamak istedim bu sabah
Ve bir an keşke bugün hiç olmasaymış diye düşündüm
keşke dün
dün kalsaymış
Şu sağdaki iki katlı ev Nezahat Hanımlarındı galiba
Yok yok bu Yekta Beylerinki olmalı,
Nezahat Hanımlarınkinin yanı top oynadığımız boş arsaydı
İyi ama nerde boş arsa
ya bakla tarlası
peki taş mektep
Nerdeler
kimler götürdü kimler çaldı o güzelim anıları benden
Birden Rıza Amcayı gördüm yine o dut ağacının altında oturuyordu
Koştum ellerine sarıldım önce tanımadı sonra Rıza Amcanın
Sımsıcak ellerinde çocukluğumu yeniden yaşamaya başladım
Tam karşımızdaki evin üçüncü katında otururlardı
Ondört yaşında boyanmaya başladığından mahalleli
Sonunu iyi görmezdi doğrusu bu kız çok tango olmuş derlerdi
Evlenmiş iki sokak öteye taşınmışlar
Eskisi gibi mi diye sordum
Eskisi gibiymiş biraz kilo almış o kadar
olsun
Kimbilir kilolu olmak bile ne yakışmıştır ona
zaten ne yakışmazdı ki
Rengini beğenmedim bugün Rıza Amca
Üstelik bayağı süzülmüşsün
Tabi gece hayatı içki sigara bakmıyorsunuz ki kendinize
İlahi Rıza Amca
Birlikler umumi katipliğinden emekli oluvereli
Gecesi gündüzü bu dut ağacının altında geçerdi
Son üç sadrazamı ve
Cumhuriyetten bu yana bütün başvekilleri
Sırasıyla ezbere bilir bize de saydırırdı çocukluğumuzda
Hala hatırlıyor musun diye sordu
Hatırlıyor muyum hiç unutmamıştım ki...
Bilekten bağlı açık sandaletler giyerdi
Nedense pek derin bir iz bıraktı
Bende bu sandaletler
Bir de kol altları genişçe oyulmuş pembe bulüzü
İlk sigarasını yakışımı hatırlıyorum da
Ne gururlanmıştım yarabbim
Nasıl bakmıştı gözlerime yıllar yılı bu bakışlarla yaşadım
Onlarla uyudum onlarla uyandım şimdi kim bilir
Hangi eller yakıyordur sigarasını
Oysa bu dut ağacının altında
Söz vermiştim
söz söz söz !
Hep lafta kaldı be Rıza Amca
Yıkmadık ev bırakmadılar mahallede
evlerle beraber bahçeler de yok oldu
Bir şu dut ağacı kaldı onu da kesmeseler bari
Birden gözleri parladı
sahi sen televizyona filan çıkıyorsun dedi
Tabi ya seni dinlerler bir seferinde
Söyle çık pat pat söyle
Şu dut ağacını kesmesinler de
Aslında dizlerinde derman olsa nafa vekilini bile çıkarırdı
Rıza Amca gençler ne güne duruyordu ki
Söz verdim Rıza Amcaya
Dut ağacını kestirmeyeceğime söz verdim
Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki
Yarını bugünden kurtarmak için hayatımda
İkinci kez söz verdim
Birinciyi tutamamıştım ama
İkinciyi tutacağıma söz vermiştim ...
Gölgede kalan bir şarkısının sözlerini sizlerle paylaşmak istedim.
1990'da çıkardığı 24 AYAR MANÇO albümünde yer alan DUT AĞACİ adlı çalışması,
içimizi anlatır nitelikte...
Sevgiler.
BRBRS
Barbaros Karabulut – 03.02.2013
''
Bu sabah doğup büyüdüğüm mahallenin sokaklarında dolaştım
Çocukluğumu tekrar yaşamak istedim bu sabah
Ve bir an keşke bugün hiç olmasaymış diye düşündüm
keşke dün
dün kalsaymış
Şu sağdaki iki katlı ev Nezahat Hanımlarındı galiba
Yok yok bu Yekta Beylerinki olmalı,
Nezahat Hanımlarınkinin yanı top oynadığımız boş arsaydı
İyi ama nerde boş arsa
ya bakla tarlası
peki taş mektep
Nerdeler
kimler götürdü kimler çaldı o güzelim anıları benden
Birden Rıza Amcayı gördüm yine o dut ağacının altında oturuyordu
Koştum ellerine sarıldım önce tanımadı sonra Rıza Amcanın
Sımsıcak ellerinde çocukluğumu yeniden yaşamaya başladım
Tam karşımızdaki evin üçüncü katında otururlardı
Ondört yaşında boyanmaya başladığından mahalleli
Sonunu iyi görmezdi doğrusu bu kız çok tango olmuş derlerdi
Evlenmiş iki sokak öteye taşınmışlar
Eskisi gibi mi diye sordum
Eskisi gibiymiş biraz kilo almış o kadar
olsun
Kimbilir kilolu olmak bile ne yakışmıştır ona
zaten ne yakışmazdı ki
Rengini beğenmedim bugün Rıza Amca
Üstelik bayağı süzülmüşsün
Tabi gece hayatı içki sigara bakmıyorsunuz ki kendinize
İlahi Rıza Amca
Birlikler umumi katipliğinden emekli oluvereli
Gecesi gündüzü bu dut ağacının altında geçerdi
Son üç sadrazamı ve
Cumhuriyetten bu yana bütün başvekilleri
Sırasıyla ezbere bilir bize de saydırırdı çocukluğumuzda
Hala hatırlıyor musun diye sordu
Hatırlıyor muyum hiç unutmamıştım ki...
Bilekten bağlı açık sandaletler giyerdi
Nedense pek derin bir iz bıraktı
Bende bu sandaletler
Bir de kol altları genişçe oyulmuş pembe bulüzü
İlk sigarasını yakışımı hatırlıyorum da
Ne gururlanmıştım yarabbim
Nasıl bakmıştı gözlerime yıllar yılı bu bakışlarla yaşadım
Onlarla uyudum onlarla uyandım şimdi kim bilir
Hangi eller yakıyordur sigarasını
Oysa bu dut ağacının altında
Söz vermiştim
söz söz söz !
Hep lafta kaldı be Rıza Amca
Yıkmadık ev bırakmadılar mahallede
evlerle beraber bahçeler de yok oldu
Bir şu dut ağacı kaldı onu da kesmeseler bari
Birden gözleri parladı
sahi sen televizyona filan çıkıyorsun dedi
Tabi ya seni dinlerler bir seferinde
Söyle çık pat pat söyle
Şu dut ağacını kesmesinler de
Aslında dizlerinde derman olsa nafa vekilini bile çıkarırdı
Rıza Amca gençler ne güne duruyordu ki
Söz verdim Rıza Amcaya
Dut ağacını kestirmeyeceğime söz verdim
Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli öylesine ağırdı ki
Yarını bugünden kurtarmak için hayatımda
İkinci kez söz verdim
Birinciyi tutamamıştım ama
İkinciyi tutacağıma söz vermiştim ...
o kadar az dut
ağacı kaldı ki Karşıyaka’mızda
ikisi hala durur
bizim eski evin önünde karşımızda
dut vermez,
ama olsun.
gölgelik olur
caddeye,
serinlik verir,
sıcaklık verir, güzellik verir…
oturur bazen
mahallenin Rıza amcaları altında.
Ama bir tane de
var arka bahçede
dut verir,
bereket verir, dişilik verir, diğer verdiklerinin yanında,
dişi duttur o
hele bizim
ki! “başparmak gibi koskocamandı derler” dostlar
ilk yediklerinde.
ama kimse bilmez
ki öndekilerin kıymetini
kesiverince
onları,
arkadaki dişiler
de vermez olur .
kesmeyelim
bari onları kalanları…
24 AYAR da yer
alan “Bugun Bayram” gibi oldu içim.
Çok teşekkürler
BRBS kardeşim, bu duyguları uyandırdığın için…
Saygılarımla,
FKTY – Feyzullah
Oktay
Sabah sabah... Böyle demiş Feyzullah
kardeşim...
o kadar az dut ağacı kaldı ki
Karşıyaka’mızda
ikisi hala durur bizim eski evin önünde
karşımızda
dut vermez, ama olsun.
gölgelik olur caddeye,
serinlik verir, sıcaklık verir, güzellik
verir…
oturur bazen mahallenin Rıza amcaları
altında.
Sevgili Feyzulah..
Sevgili Barbaros benim de maruzatım var
dut ağaçları
üstüne...
Benim
çocukluğumda bir dut ağacı vardı,
Musavvat'ın
sonunda... Atom Gevrek fırın'ının karşısında...
Belki
babam...Belki de dedem yaşında....
Altında taş
duvarlı koca su kuyusu...Üstünde yeldeğirmeni...
Mahallenin
çocukları üstünde adeta ibadet ederdi...
Her
Mayıs-Haziran'da, mutlaka ziyaretine giderdi...
Onlarca yıl bende
yaptım kutsal görevimi....
Son gidişimde 45
yaşımda koca adamdım...
Yanıma da Gazi
lisesi öğretmenlerinden 3-5'
arkadaşımı aldım...
Ulu Dut'un
ikramı.. Ekşili.. mis gibi hakiki Karadut'tu...
Tek kusuru
kan-revan içinde kalan vücuttu...
Bir kere
tadanlar, ne ağacı, ne Karadutu unuttu...
Birgün
Koca..Koca.. Cahil Cahil adamlar...
Asırlık
Karadutu da... Bahçesini de talan ettiler....
Şimdi yerine...
Bahriye Üçok Bulvarında...
Altında Aydoğan
Optik'in olduğu apartmanı diktiler....
Karşıyaka'mızın
belleğini yok ettiler....
O karadutun
kokusu izleri... O çocuklarda 69 yıldır silinmedi
Hatırlayan var
mı?.. "Yıkılsın" diyen zavallılar kimdi....
Erdal ÖNAL(1964)
3 Şubat 2013 05:40 tarihinde Hayat mercen <hayatmercen@gmail.com> yazdı:
"Gece en karanlık ve en ebedi olduğu
zaman gün ışığı en yakındır",demiş Halide EDİP ADIVAR.gerçekten de şu an
bakınca
gökyüzüne ne kadar haklıymış görüyorum. Gece,sessizlik,derslerim ve elimde kahve fincanıyla ben...
Gecenin beş buçuğu,daha doğrusu sabahın. Günün aydınlanmasına yarım saat veya bir saat ya var ya yok. Ancak öylesine zifiri bir karanlık var ki.
gökyüzüne ne kadar haklıymış görüyorum. Gece,sessizlik,derslerim ve elimde kahve fincanıyla ben...
Gecenin beş buçuğu,daha doğrusu sabahın. Günün aydınlanmasına yarım saat veya bir saat ya var ya yok. Ancak öylesine zifiri bir karanlık var ki.
Neyse konuya döneyim ben. Sadece Halide Edip ADIVAR'ın bu anlamlı sözünü
hatırlatmak ve sizlerle paylaşmak istedim.Karlis grubunun en küçük üyesi olarak
hepinizin ellerini saygıyla
öpüyorum.Hayat MERCEN
öpüyorum.Hayat MERCEN
Çok
meşgulsün biliyorum.
Duygularıyla boğuşmak bile,
Ne çok vaktini alır insanın,
Senin yaşında...
Hele, çalışan,düşünen bir kafası varsa,
Senin gibi,
24 saat da yetmez insana...
Medenî cesaretine ne demeli ?
Bişey dememeli, şapka çıkarmalı en iyisi,
Bunca, yaşını başını almış Karlis'li arasında,
Dikkat edin, ben de geliyorum ardınızdan,
Diyorsun aslında.
Ee, artık seni tanıma vaktidir,
Güzel yüzüne, nârin gönlüne dokunma vaktidir,
Çukulat kafede, ilk toplantımızda,
Davet etsem,
Bulunur musun aramızda ?
Necat Kuymulu.
6 Ed.A 1961.
Duygularıyla boğuşmak bile,
Ne çok vaktini alır insanın,
Senin yaşında...
Hele, çalışan,düşünen bir kafası varsa,
Senin gibi,
24 saat da yetmez insana...
Medenî cesaretine ne demeli ?
Bişey dememeli, şapka çıkarmalı en iyisi,
Bunca, yaşını başını almış Karlis'li arasında,
Dikkat edin, ben de geliyorum ardınızdan,
Diyorsun aslında.
Ee, artık seni tanıma vaktidir,
Güzel yüzüne, nârin gönlüne dokunma vaktidir,
Çukulat kafede, ilk toplantımızda,
Davet etsem,
Bulunur musun aramızda ?
Necat Kuymulu.
6 Ed.A 1961.
Sevgili Levent,
Tam nerelerdesin, hiç sesin çıkmıyor içerikli
bir gönderim olacaktı ki, Ersin Doğer ziyaretinde seni görebilme ve gülen
yüzünle Karlis e olan nazik ama çok etkili sitemlerini dinleme şansını elde
ettim. Özellikle lisemizin İmam Hatip okulu olması konusundaki görüşlerine ben
de sana kesinlikle katılıyorum. Katılıyorum ama gerçek durumu da yaşıyorum
işte. Maalesef bazı konularda sesimizi yeterince güçlü duyuramıyoruz. Bundan
sonrası için senin uyarıların sayesinde daha başarılı olabilirsek ne mutlu
bize. İşin daha kötü tarafı ne biliyormusun? Şu dönem jenerasyonlar
örgütlü olarak demokratik haklarını arama konusunda daha da kötüler bizden.
Babana Mektup isimli yazını buruk bir
keyifle okudum. Ragıp Hoca nın huzur içinde uyuduğuna inanıyorum. Öğrencilerine
ve oğluna bakınca nasıl bir değer olduğunu tahmin edebiliyorum. Benim
burada asıl dile getireceğim konu senin gerçekten yazı dilini son derece ustaca
kullandığını bir kez daha hatırlatmak. Ben, Sevgili Ersin ile ....dik yarıştırmaya
kalkıyorum"
yanlış anlaşılmaz inşallah, noktalı yere iki harf daha gelecekti", ancak bu işi sen çok
daha ustaca yaparsın. Adamı Rektör yaptım, Dekan yaptım, benim görevim bitti.
Gel sen de, örneğin "Salı Sallaması" gibi bir isim altında Karlis e renk
kat. Dili fazla uzayanlar olursa, usta bir cerrah olduğunu hatırlatırsın hem.
Bak, ne kadar da hoşgörülüyüm değil mi?
Önceki yazımda isteği üzerine Ersin i
tahrik etmiştim. Bakalım Pazar a neler döktürecek? Şimdi de seni tahrik
ediyorum ki Salı yı doldur.
İmza: Hepimiz Leventiz Platformu adına Mustafa
2009/11/5 Cengiz Kanat -cengizkanat@gmail.com ;
Sevgili
Uğur Kardeşim..
O sözünü ettiğin 4-İ sınıfında ben de vardım. Cebir Dersine giren Zafer Bey'in
vefat ettiğini inan bu yazında duydum. Üzüldüm .Anımsadığım kadarıyla aynı
zamanda üniversite de inşaat mühendisliği veya mimar mühendisliği gibi bir
bölümde öğrenciydi de.
Sayende o günlere gittim.Sizin Aksoy mahallesinde okulun dışında gerçekten
güzel bir grubunuz vardı.
Sait sanırım bizim bir altımızdaydı. Çekingen bir şekilde muhabbetlere pek
katılmazdı.Özellikle yaz akşamlarında sokak muhabbetleri bir alemdi.Semavi
adında sanırım denizde boğulan bir arkadaşımız da vardı. Nur içinde
yatsın. Şener ERBÜTÜN ise gerçekten sevimli ve katlanılacak
yaramazlıklar yapardı.Bizim o grubun pek çoğu ile Şube'den -Karşıyaka
Ortaokulu'ndan da bir birlikteliğimiz var.-..Şener'de bir hatıra defteri varmış
ortaokul yıllarında yazdıklarımızı bize gösterecekti---Laf aramızda Ne güzel
kızlar vardı Aksoy'da..-- O defter Vehbi MOĞOL'un eline geçerse onu
fotoğraflayıp, ve de o fotoğrafları scanner' la tarayıp bize iletmez mi....
Ne
güzel olurdu...
Bu
vesileyle Sadık ÖZEN öğretmenimi, -ki daha sonra öğretmenlik yıllarımda da
karşılaştım kendisiyle- de şükranla yad ediyorum.
Karlis'e
pek ortak olamıyorum diye kızmayın lütfen. Ama inanın çok ama çok iyi bir
izleyiciyim. Bazı gereksiz mailler zamanımızı alıyor. Bunu bazı arkadaşlar
yazmışlar. İnanın bazıları kendilerinin bile okumadığı mailleri bize gönderiyor
diye düşünüyorum. Haksızlık bu...
Ben
ünlü yazarların köşe yazılarını gazetelerden izliyorum...Ama Uğur arkadaşımın
bu iletisinden aldığım nostaljik hazzı bulamam... Hiç tanımadığım halde Melda
Ablamızın -Ne güzel kızmış ama---o yıllara ait fotoğrafı ne güzel..
Bir de Sınıf Maçları yapardık.. O toprak sahada..sayende işimiz iyiydi..
4/İ den sonra 5 Edebiyatta bizler KAYA ile,- Kaya bizden en az 5 yaş
büyüktü...Rahmetli eskrimci Baha AKALINLI ile, güreşçi Levent KAHRAMAN, Şükrü
Ne bileyim Basketçi SAVAŞ, OĞUZ..Voleybolcu iMAM..ve daha niceleri..
Yahu düşünüyorum da Sadık Hoca ne takımlar çıkarıyordu.. Futbol, Voleybol,
Basketbol, Eskrim, Güreş. Masa tenisi.. Nejat vardı galiba ÖZİŞBAKAN... Hele
atletizm..Her alanda da iddialıydı. Ve herkesin yapacağı bir spor bulurdu.. Nur
içinde yatsın...
Yeniden o
güzel, o onurlu, yani o EN LEYLİM, o en delikanlı günleri anımsattığın
için teşekkür ediyorum.
Bütün
Karlis ailesine .......Selamlar
Cengiz
KANAT
K.E.L.1973
6 Ed. .
22.01.2013
Sevgili Cengiz,
Sizin sınıfta mıydı Levent Kutlu? Gitar çalardı KEL orkestrasında. Çok yetenekli ve iyi biriydi. Davulcu Orhan'dı. Bas gitarı da Levent Senyay (?) çalardı. Hep merak ederim bu arkadaşlar ne yaptılar hayatta diye.
Ümit Uyar
6 Fen A 1973
Sizin sınıfta mıydı Levent Kutlu? Gitar çalardı KEL orkestrasında. Çok yetenekli ve iyi biriydi. Davulcu Orhan'dı. Bas gitarı da Levent Senyay (?) çalardı. Hep merak ederim bu arkadaşlar ne yaptılar hayatta diye.
Ümit Uyar
6 Fen A 1973
05 Kasım
2009 05:26 tarihinde ugur güler <k.ugur.50@hotmail.com> yazdı:
Lise yılları sanırım çoğumuzun hala unutamadığı tatlı anılarla doludur.
Geçen günkü resmi görünce o yıllar gözümün önüne geldi, aslında o kadar çok anılarımız varki, içimden bazılarını
yazıp anlatmak geldi.
Resimdeki arkadaşlarım hepsi yaşıtım, kimiylede aynı sıraları paylaştık, hepsini çok iyi tanıyorum.
Mesela Ali Vehbi Tuncerin ki aynı mahallede oturuyorduk, nadiren bizle beraber top oynayıp çogunlukla seyrettiğini
bizler saatlerce oynamamıza ragmen onun o yaşta iki dizindende menisküs olduğunu..))
Ülkü hanımın Kimya dersinde ben can kulağıyla derse dalıp dinlerken Şenerin nerden bulduysa toplu iğneyi bacagıma
batırmasıyle benim sırayla beraber ayaga kalkmamdan dolayı kopan gürültü ve ilk defa sınıftan atılmam...))
Rahmetli Sadık hocadan çok korkardık o zamanlar 4 İ de okuyoruz.Sınıf maçları oynuyoruz ve o yönetiyor..
Hani derler ya çaylak diye öyleyiz yani. Güzel hareketlerden sonra kulakları çınlasın Çiğli de otururdu Kaya ile karşı karşıya kaldım.Onada bir bacak arası yapıp sol ayagıma ters gelmesine ragmen sag taraftan güzel bir şutla gol yaptım.
Neticede o sınıfta çoğu okul takımında oynuyordu.Sevindik tabi ama Sadık hoca sert bir düdükle beni yanına çagırdı.
Eyvah dedim ugur şimdi baltayı taşa vurdun, aslında sevinci abartmamıştım ama...Korkarak yanına gittim, elini uzattı
öp bakayım dedi...)) öpmezmiyim... megerse Okul takımına seçilmişim...
Sonraları onunla İzmir dışına okul takımıyla Ispartaya gittik, gerek yolculukta gerek otelde hep beraber aslında onun
ne kadar iyi bir insan oldugunu gördük.
Ben mahalle takımlarının katıldığı Asım liglerinde oynadım. Orda karmaya yani ilk 11 e seçilmeme ragmen diğer 10 kişiyi
KSK genç takımına davet ettiler beni almadılar.Bende okuldan bir arkadaşımın illaki Altayın seçmelerine gidip katılalım
ısrarı ile maalesef Altayın genç takımına seçildim. KARŞIYAKALI olup da dışlanmak beni çok üzmüştü.
İşte o Sadık hoca bizim çok maçlarımızı yönetti...İnanın insanın babası olsa bir futbolcuyu bu kadar kollamazdı.
Bana toz kondurmadı ve her maçta hep kolladı...Allah rahmet eylesin...
Sevgili Zafer Öztekin hocamızda hatırlarsınız, Cebir ve Geometri ye girerdi.Onunlada çok anılarımız vardır, Afyon a
gitmiştik yarı final maçın da yenik duruma düştük. Bize çok kızmıştı felaket bagırıyordu...çok geçmeden üç gol atıp
öne geçtik ama bende çok sinirlenmiştim..son golden sonra çizgiye gidip daha atalımmı diye bagırdım...
Bana hiç bakmadı, sesini çıkarmadı başını öne egdi...
Onada rahmetler diliyorum ikiside nur içinde yatsınlar....
Sevgili
Karlisliler,
1)
Karlis'de iki haftadır süren Ege Üniversitesine "rektör" arama
geyiğinin bir an önce sona erdirilmesi için savcılığa başvurup bir yasak kararı
çıkarmak istiyorum yoksa Kamil Kumanlıoğlu ile bendeniz
dekanlıkdan da olacağız bu gidişle. Ne güzel bir deyimdir şu "ŞEYH UÇMAZ
MÜRİTLERİ UÇURUR". Şaka bir yana sizin bende gördüğünüz
marifetleri ben niye kendimde görmüyorum? Tüm bu iltifatlar bana Mustafa
Karluk'un bir komplosu gibi geliyor. Hayırlısı ile 3 seneyi başım gözüm sağken
bitireyim, bir emekliliğimiz görelim başka bir şey istemem rabbimden.
Atakancığım fakültenin önünden geçerken bana bir uğra ağzına acı biber
süreceğim. Seni öpüyorum.
2)
Vehbiciğim geçen hafta yolladığın rakı iletisindeki rakı tarihi tümüyle
palavra, Belgesiz, dip notsuz, kaynaksız. Bunu sen hazırlamadın biliyorum. Rakı
tarihi en az bilinen ve gerçekten karanlıkta kalmış bir konudur. çünkü müslüman
ve içki düşmanı bir coğrafyada bu konu tümüyle mahçup, tehlikeli ve ayıplanacak
bir konudur. Hatta bana göre tümüyle "hamr" kavramının, yani mayalı
içkiyi tarif eden Arapça kavramın "hülle" ile, yani damıtma işlemi ile
aşılma gayretinden başka bir şey değildir. Bence rakı Türk içkisi değil, daha
ziyade müslüman içkisidir. Keşke bu konuda 7. ve 8. yüzyıllarda bu hüllenin
tarihine ilişkin bilgi ve belge bulsam da sizi ikna edebilsem.
3) Size
bir soru. " MÜTEAHHİTLER Mİ TÜRK MİLLETİ İÇİN VARDIR YOKSA TÜRK
MİLLETİ Mİ MÜTEAHHİTLER İÇİN Mİ?". Karşıyaka'nın sokaklarında bir taş
döşeme furyası gidiyor ki sormayın gitsin. Yerleştirilidikten 1 hafta sonra
parçalanan parçalar, taşların arasındaki derzlerin içlerine girsin ve onları
sağlamlaştırsın diye yolun ortasına yığılan ve tanrı tarafından derrz aralarına
girmesi beklenen kum yığınları. Tüm bu işlerin sonunda belediye görevlileri
gelip kesin kabul yapmıyorlar mı? son 20 yılda yerel yöneticiliğin neden
bu kadar revaçta olduğunu daha iyi anlıyorum şimdi. Bir üniversite
profesörünün hayatı boyunca görmediği ülkeleri bilgilerini ve görgülerini
arttırmak için belediye kaynakları ile gezen belediyecileri görünce neden hala
o bilgi ve görgülerini kente aktarmayıp kendilerine sakladıklarını anlayamıyorum.
4)
Fırat'a; 30 yıldan beri üniversitede Yunan ve Roma haykeltraşlığı üzerine ders
veren bir adem olarak Türk heykeltraşlığı üzerine bir kaç keliMe de ben
söyleyecektim ama BU akşam bir randevuya yetişmem gerek, inşallah haftaya.
Ersin
Doğer 69
13.01.2013
Cevap:
Güzel
yazıları için Sayın Dekanımıza teşekkürler. Teşekkürler de.......Sormayın
arkadaşlar; Foça tekne turu dönüşünde:'' Ben de O taraflara gidiyorum seni de
bırakayım Bergama Yol çatısına kadar..''
diyen Sayın Hocamız tamamen Makedonya göçmeni olan köyümüzden. Yeniköy-şimdi Yenikent oldu adı ya geçerken ( Vehbi iyi bilir. Sosyoloji Öğretmenimiz-rahmetli olduysa nur içinde yatsın-Demografi
ödevi vermişti ve birkaç sınıf arkadaşımızla sayfalar tutan bir tarihçe hazırlamıştık.. neyse) evet köyümüzden geçerken hızlıca bir tarih dersi verdi..Biz o güne kadar 1400'lü yıllarda Karaman dan kalkıp oralara gittiğimizi sanıyorduk. Oysa Hocam:'' Siz daha az vergi vermek için Osmanlı tebasına geçmişsiniz, şaraptan da vazgeçmediğiniz için yumuşak geçiş anlamında şarabı seven tarikatlarla içli dışlı
olmuşsunuz.'' deyivermez mi? Birkaç gün sarsıldım.. Hani ya biz Altay'dan gelen erlerdik.. Hani biz bir yaz günü uçmuştuk Tuna dan Mohaç Ovasına.. Ak Tolgalı Beylerbeyi haykırıp duruyordu...
Sonra halen 85 yaşında olan Anneme çaktırmadan sordum:'' Anne be! bizim dedelerimizden tarikatçı olanlar var mı be '' Yarısı Melami çıktı.. Göç yollarında neler geldi kim bilir başlarına..Var bişeyler
dedim kendi kendime.. Sonra..Muhteşem Süleyman dizisini gözlerim ısırınca baktım ki Herkes içiçe girmiş..İnsan ol yeter dedim..
Birkaç saatlik bir tekne yolculuğu.. Ardından kısa bir kara yolculuğunda gerçekten dolu dolu konulara değinen Sayın Hocamızdan öğreneceğimiz çok şey var.. Randevusuna yetişmek için yarım bıraktığı
konuları dört gözle bekliyoruz..
Sayın Hocam. Pazar'a KARLİS'e randevunuz var.. Saygılarımla..
Cengiz KANAT 1973 6 Ed.
diyen Sayın Hocamız tamamen Makedonya göçmeni olan köyümüzden. Yeniköy-şimdi Yenikent oldu adı ya geçerken ( Vehbi iyi bilir. Sosyoloji Öğretmenimiz-rahmetli olduysa nur içinde yatsın-Demografi
ödevi vermişti ve birkaç sınıf arkadaşımızla sayfalar tutan bir tarihçe hazırlamıştık.. neyse) evet köyümüzden geçerken hızlıca bir tarih dersi verdi..Biz o güne kadar 1400'lü yıllarda Karaman dan kalkıp oralara gittiğimizi sanıyorduk. Oysa Hocam:'' Siz daha az vergi vermek için Osmanlı tebasına geçmişsiniz, şaraptan da vazgeçmediğiniz için yumuşak geçiş anlamında şarabı seven tarikatlarla içli dışlı
olmuşsunuz.'' deyivermez mi? Birkaç gün sarsıldım.. Hani ya biz Altay'dan gelen erlerdik.. Hani biz bir yaz günü uçmuştuk Tuna dan Mohaç Ovasına.. Ak Tolgalı Beylerbeyi haykırıp duruyordu...
Sonra halen 85 yaşında olan Anneme çaktırmadan sordum:'' Anne be! bizim dedelerimizden tarikatçı olanlar var mı be '' Yarısı Melami çıktı.. Göç yollarında neler geldi kim bilir başlarına..Var bişeyler
dedim kendi kendime.. Sonra..Muhteşem Süleyman dizisini gözlerim ısırınca baktım ki Herkes içiçe girmiş..İnsan ol yeter dedim..
Birkaç saatlik bir tekne yolculuğu.. Ardından kısa bir kara yolculuğunda gerçekten dolu dolu konulara değinen Sayın Hocamızdan öğreneceğimiz çok şey var.. Randevusuna yetişmek için yarım bıraktığı
konuları dört gözle bekliyoruz..
Sayın Hocam. Pazar'a KARLİS'e randevunuz var.. Saygılarımla..
Cengiz KANAT 1973 6 Ed.
M.Karluk-10.01.2013
Sevgili Dostlar,
Ne güzel yuvarlanıp gidiyorduk işte. Önceleri
her gün hatta günde birden fazla girdiğim mail ortamında "Aman, çeşitli
konuları araştırayım, espriler bulayım da haftalık yazımı yazayım, ne de olsa
kemikleşmiş bir okuyucu kitlem var." düşüncesi ile bulutların üzerinde gezindiğim aylar geride
kalmıştı. Çünkü bana bilgisayarda ayrılan süre dolmuş oluyordu. O zamanı
da Ahmet Çanga gönderileri ile geçiriyordum. O da ne! geçtiğimiz Pazar günü bir de
baktım ki; "Pazar Musahabesi". Vay canına bu da nereden çıktı şimdi durup
dururken diye bir yandan düşüncelere dalarken, öte yandan da, "Acaba okuyan ve geri
dönüş yapan olacak mı?" diye meraktan
kıvranmaya başladım. P.tesi, Salı, Çarşamba hep kontrol ettim gönderileri. E
yuh artık, Ne kadar da çok testi meraklısı varmış bizim grupta yaa! diye de
şaştım kaldım.
Aslında yazıyı ve ekini ben de bir kaç
kez hatim ettim."Bir kerede anlayamadığım için tabiiki, yoksa yazarının bir
suçu yok." Doğrusu hakkını vermek
lazım. Adamın bir standardı var. O standart da "Mükemmellik".
Son Musahabeyi okuyunca kendimle bir
kez daha gurur duydum. Koltuklarım kabardı, Neden mi?
Neden olacak Ersin DOĞER diye her
kesimden beğeni alan yıllanmış bir arkadaşım var. Üstelik Prof., üstelik Dekan,
üstelik şair ve yazar, ve de ciddi ciddi benimle "Hangimiz daha uzağı ıslatacağız?" yarışı yapıyor. E bu da beni fazlasıyla gururlandırıyor
tabii ki.
İnsanlar öylesine özlemişler ki Ersinim
Doğerim in yazılarını KARLİS in hemen her kesiminde yankı buldu, tıklanma
rekorları kırdı. Üstelik tüm Aydınlar, Emekçiler, Sosyalistler, Öğrenciler,
Akademisyenler, Ulusalcılar, Emekliler, Testiciler, HekiMühendisler,
sıraya girdiler yazıya bir nebze olsun atıfta bulunabilmek için. Gel de
onurlanma şimdi.
Yalnız benim açımdan bir sorun var
ortada: "Ya bu adam 2013 boyunca böyle devam ederse...."
Neyse, işin en güzel yanı şu ki. Gurubumuza
Sevgili rektörüm sayesinde accaip bir renk geldi. Bundan böyle, renklerin
çeşitlilik arzetmesi en büyük dileğim. Yalnıızz ben Karlis teki uzun boylu
arkadaşlarımın dikkatini çekerim. Galiba önümüzdeki Pazar Menemen in Develeri
ve k...nı yalama mı, yağlama mı her neyse o konu gündeme gelecek Pazar
Musahabesinde. Selvi boylular dikkatli okusun. Ayrıca Serhat kardeşimden hemen "Pazar Muhasebesi" isimli yanıtını
da bekliyoruz..
Ersin Doğer Dekanım ın "Testi"
ekini okuyunca, son okuduğu kitabı da tahmin ettim. Bence "Gri nin
Elli Tonu" isimli edebi başucu kitabından pasajlar okuduktan sonra
klavyenin başına oturmuş. Hayalinde oluşan görüntü Menemenlilik damarlarını
kabartmış ve "Testi" oluvermiş. Konunun yazıya dökülmesi de tahrik in
boyutunu gösteriyor. Bir de
"Mustafam, Beni tahrik et" demiş. Ne haddime kardeşim.
Şimdii, diyeceksiniz ki, "Kardeşim sen her
gönderinde mutlaka Karşıyaka dan söz ederdin. Hani hiç sesin soluğun çıkmıyor,
Ne oldu ki böyle dut yemiş bülbüle döndün?" . Evet haklısınız bu günlerde dünyanın gözü Suriyede
herkesin merak ettiği tek konu var: Eset, Ne zaman gidecek Sizce, Gider
mii? Gitmez mi?
İmza: Bir Ersin Doğer Vantilatörü!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder