5 Temmuz 2015 Pazar

Karşıyaka’da ilk eğitim ve öğretim kurumları - Yücel İzmirli



Karşıyaka’da ilk eğitim ve öğretim kurumları
Yücel İzmirli


Karşıyaka'da ilk kurulan öğretim kurumlanyla ilgili kaynaklar ne yazık ki çok sınırlı...O günleri yaşayan değerleri yitirdikçe gerçeğe ulaşmak da gün geçtikçe zorlaşıyor.

Değerli eğitimcilerin tuttukları günlük ve anılar, aldıkları notlar elimize geçtikçe yıkılan tarihi okul binalarına, o binalarda yaşanan anılara, çok değerli yönetici ve öğretmenlere büyük bir özlem duyuluyor.

İşte o değerli eğitimcilerden biri olan rahmetli Mestan Yapıcı hocamızın kaydettiği notlarından, öğreniyoruz ki eğitim ve öğretimin Karşıyaka'daki ilk yılları:

1897 yılında, Karşıyaka'da “Maarifi-i İslamiye Meclisi”adıyla bir kurul oluşturulur Amaçları, en kısa sürede, Soğukkuyu'da “İptida-i.Mektebi” açmaktır.
Halkın katkılarıyla bir yer bulunup kız ve erkek öğrencilerin oluşturduğu yüz yirmi öğrenci ve iki öğretmenle birlikte, eğitim ve öğretime başlanır. Bu Karşıyaka'daki ilk (iptida-i) okuldur.
1901 yılında, Bahariye Mahallesinde Kız okulu (İnas Mektebi) açılır ve Soğukkuyu'da daha önce açılan okul, erkek öğrencilere bırakılır.
İnas Mektebi binası, Karşıyaka halkının aralarında topladığı ikiyüz lira ile yapılmıştır.
Okul öğretmenlerinin, nakış ustasının ve bevvabenin (kadın hademe) maaşları, Donanmacı Mahallesindeki bir dükkanın geliriyle karşılanmasına karar verilmiştir.
1903 yılında, Dedebaşı Mahallesinde bulunan İptida-i Mektebinde birlikte ders gören kız ve erkek çocuklar için bir öğretmen daha atanınca 1904 yılında, yeni bir sınıf daha açılarak küçük yaştaki kız ve erkek öğrenciler, iki ayrı sınıfta okumaya başladılar.
Büyük yaştaki erkek çocuklar, Soğukkuyu'daki îptida-i Mektebine, büyük yaştaki kız öğrenciler de Bahariye İnas Okuluna gönderilmiş, Dedebaşı’ndaki bu iki sınıflı İptida-i Mektep de Bahariye İnas Okulu ile Soğukkuyu İptida-i Mektebinin bir şubesi haline gelmişti.
1906 yılında da Bahariye İptida-i Kız Okulu, Rüştiye İnas Okulunun alt katına taşındı.
Karşıyaka'daki kız ve erkek öğrenciler, rüştiye eğitimi için İzmir'e gidiyorlardı; lâkin 19. yüzyıl sonlarında, Karşıyaka'nın nüfusu artmış, ev sayısı da ikibinbeşyüze ulaşmıştı. Bu ihtiyaçtan ötürü, Karşıyakalılar Rüştiye İnas Mektebi için yer aramaya başlarlar. “Carlo Omiro” nun arazisi, okul binası için uygun görülünce de “Karşıyaka Maarif Komisyonu” oluşturulur.
Okul yapımı, üçyüzaltmışbeş lira bedelle ihaleye çıkarılır. Karşıyakalılar, bedelin yüzaltmışbeş liralık bölümünü karşılamak isteyince bir liralık, bir ve beş mecidiyelik yardım biletleri bastırılır. İlk bağışı da Uşakizade Muammer Bey ve oğlu Sadık Bey on Osmanlı lirasıyla yapar.
Toplanan paralar, komisyonun hesap işlerine bakan Tevfık Efendi tarafından, yüzde dört faizle bankaya yatırılır. “Sandık Eminliği” görevini yapan Vilayet Maarif İdaresiyle Karşıyaka Maarif Komisyonuna sürekli bilgi verilir.
Yardım çığ gibi büyür; hatta Karşıya­ka'da yaşayan gayr-i müslimler de bu coşkuya katılıp maddi destek sağlarlar.
Yeterli para toplanınca ihaleyi alan firma, kısa sürede inşaatı bitirerek 2 Aralık 1906 tarihinde “Rüştiye İnas Okulu” eğitim ve öğretime başlar.
1910 yılı Aralık ayında, eğitim ve öğretimi rahatlatmak amacıyla yeni bir Rüştiye Erkek Okulu (Rüştiye Zükur Mek­tebi) binasının temeli atılır.

Bu okulun en büyük özelliği, iptida-i (ilk) ve rüşti (orta) kısımlarının bir çatı altında olması ve sınıfların kırkar kişilik düşünülmesiydi. Bu amaçla yola çıkan okulun maarif komisyonu. Belediye Reisi Hacı Mustafa Efendinin başkanlığında, Mühendis Petro ile Belediye Azası Fazıl Bey, Vilayet Meclisi Azası Şakir Bey ile Jandarma Alay Emiri Galip Bey'den oluşuyordu. Bu okul binası da 1912 yılında tamamlanacaktı.


Karşıyaka Ortaokulunun
Kuruluşu

Karşıyaka Ortaokulu, 1932-1933 öğretim yılı başlarında, Karşıyaka'da Osmanzade'de Karşıyaka Orta Mektebi adı ile yalnız erkek öğrencilerle faaliyete geçmişti. (15 Ekim 1 932)
Sahildeki ilk bina, İngiliz James Lafonten’den, yıllığı yedi yüz sekiz liraya İzmir Valisi Kazım Dirik tarafından bizzat imzalanan bir sözleşme ile kiralanmıştı.
Tek katlı olan bu ev, okulun ihtiyaç­larına cevap veremeyince odalar birleştiri­lerek sınıflara dönüştürüldü.
Okulun fiziki yapılanmasında, Karşıyakalılar'm ve Cumhuriyet Halk Parti Nahiye Başkanı Tahir Bor Beyin büyük katkıları vardı.
Öğrenci sayısının artması, okul yönetimini yeni bir yer arayışına yöneltince okulun kurucu müdürü, büyük eğitimci Talat Sürenkök, gecesini, gündüzüne katarak bina arayışlarına başlamış; fakat sonuç alamamıştı.
O günlerde, Cumhuriyet Halk Parti Karşıyaka Örgütü, yeni bir binaya taşınınca Okul Müdürü Sürenkök, parti yönetim kuruluna başvurarak boşaltılan eski yerden yararlanma isteğini iletti.
Cumhuriyet Halk Parti Yönetim Kurulu, acilen toplanarak binanın, bir yıl süre ile ücretsiz olarak Karşıyaka Orta­okulunun hizmetine sunulmasına karar verince o zamanki adıyla Kamun Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Bey, eğitime sevdalı Karşıyakalılar'la kısa sürede parti binasının, okula dönüşmesini sağladılar.
İki binanın, yaklaşık iki kilometre mesafe uzaklıkta bulunmasının doğurduğu zorluklar, çekilen sıkıntılar, gün geçtikçe artıyordu. Evden bozma binalar da eğitim öğretim hizmetlerinin gereği şekilde yapılmasını engelliyordu.
1932-1933 öğretim yılının yönetici ve öğretmen kadrosu, Cumhuriyetimizin kuruluşunun onuncu yılını, büyük bir binada kutlamak istiyordu. Onlar, Kurtuluş Savaşını yaşamış, Atatürkçü, yurtsever, çağdaş, eğitim öğretim sevdalısı öğretmenlerdi.
İşte o ilk kadro:
Direktör: Talat Sürenkök
Yar. Direktör: yok
Sekreter: Cemal Güzen
Doktor: Op. Adil
Türkçe Öğretmeni: Müfide
Tarih, Coğrafya Öğretmeni: Talat Sürenkök
Tarih, Coğrafya Öğretmeni: Kemal Şakir (Kız Öğretmendeki görevine ilaveten)
Matematik Öğretmeni: Behice Artuner
Tabiiye Öğretmeni: Osman Aydın
Fransızca Öğretmeni: Emine Ozan (İzmir Ortadaki görevine ilaveten)
Türkçe ve Yazı Öğretmeni: Tevfik Durak
İngilizce ve Y. Bilgisi Öğretmeni: Vedide (Kız Öğretmendeki görevine ilaveten)
Jimnastik Öğretmeni: İzzet Çakın (Buca'daki görevine ilaveten)
Resim Öğretmeni: Rıza Bedir
Musiki Öğretmeni: Kemal Kuşcuoğlu
Askerlik Öğretmeni: Binbaşı Kamil
Karşıyakalılar'ın ve okul müdürünün girişimleri sonuç vermişti. Merhum Doktor Reşit Galip'in Milli Eğitim Bakanlığı zamanında, mülk sahibi Aydın saylavı (milletvekili), Dr. Mazhar Germen'den pazarlık sonucu on beş bin T.L. karşılığında, ilk devlet malı olan bina satın alınmıştı.
Binanın ilk sahibi Agop Kirkarcıyan adlı firari bir Ermeni tüccarıydı. Sonradan bu mülk, Dr. Mazhar Germen'e, Yunan işgali sırasında, Aydın'da yanan evine karşılık, hükümet tarafından verilmişti.
Okulun artık kendi binası vardı. Daha sonraları “Şube” olarak ünlenecek, büyük bir bahçe içinde, çam ağaçlarıyla çevrili, görkemli bir köşk olan bu binanın, okula dönüştürülmesi pek kolay olmadı.
Okul müdürü Sürenkök'ün başkan­lığında kurulan bir komisyon, büyük bir özveriyle çalışarak Kurtuluş Sokağı olarak bilinen 1737 Sokaktaki bu köşkü, o günün modem eğitim kurumu haline dönüştürmüş; hatta Yamanlar Suyunu da bağlatmıştı.
1936-1937 Öğretim Yılında, öğrenci sayısının bir hayli artmasının sonucu, yine aynı sokaktaki 55 No'lu Dame de Sion Fransız Okulunun eski binası, yıllığı yedi yüz liraya kiralandı.
Yapılış tarihi kesin olarak bilinmeyen bina, merkezi Paris'te bulunan Rahipler Cemiyetine aitti. ( O zamanda Türkiye'deki Rahipler Cemiyetinin temsilcisi Dimitri Guneras'ın verdiği bilgiye göre inşaatın 125 T.L.'ye mal olduğu söylenmiştir.)
Esas binaya, iki yüz metre uzaktaki bu şube binası, sınıf mevcutlarının normale dönmesini sağlamış, eğitim öğretim bir hayli rahatlamıştı.
Karşıyaka Ortaokulu, 'Karşıyaka'nın gözdesi olmuştu artık. Okula devam eden öğrencileri, halk onurla izliyor, öğrencilerde büyük bir gururla okullarına gidip geliyor­lardı. Hiçbir taşkınlık olmuyor, büyük bir disiplin içinde ders çalışılıyor, tiyatro çalışmalarına katılıp sporun her branşında etkin oluyorlardı.
Karşıyaka Ortaokulunun adı, sporda ülke sınırlarını bile aşmış, 1934-1935 yıllarında, atletizmde 800 metrede, iki yıl üst üste Balkan birinciliğini elde etmişti. Bu başarı, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen çeşitli kupa, plaket ve ödüllerle kutlanmıştı.
Kuruluşunda, tek bir sandalyesi, masası olmayan bir kurum, yoktan var etmeyi azmetmiş, yüce yönetici ve öğretmenlerle “Karşıyaka Ortaokulu” olarak sanki yeniden kurulmuştu.
Sıra yoktu... Sınıfta öğrcncilcr zaman zaman ayakta, zaman zaman da yere oturarak ders izliyordu. Okul Müdürü Sürenkök, Kız Öğretmen, Bölge Sanat ve Ticaret okullarından ya emanet sıralar ah yor ya da demirbaştan düşülmüş, hurda, işe yaramaz sıraları istiyor, tamir ettirip öğrencileri ayakta kalmaktan kurtarıyordu.
Bakanlığın, okul ihtiyaçları için gönderdiği ödenek, bir yıl için sadece 520T.L.' idi. Okul Koruma Demeklerinin, Aile Birliklerinin olmadığı bir dönemde, yönetici ve öğretmenler, Karşıyakalılar'la bütünleşerek tüm sorunları çözmeye çalışıyorlardı. Yıllar, Karşıyakalılar'ı eğitim seferberliğiyle kucaklaştırmıştı. Karşıyaka Ortaokulu ilk mezunlarını, 1932-1934 yılında vermişti.
Bu ilk mezunlardan, 127 No'lu Mehmet Deniz Lisesini, 124 No'lu Cemil de Maltepe Askeri Lisesi sınavlarını da kazanmışlardı.
O yıllarda, Karşıyaka'da lise olmadığı için ortaokul mezunlan, genellikle “Balıkesir Öğretmen Okulu”, “Kütahya Lisesi”, “İzmir Erkek Lisesi”, “Eskişehir Tayyare Okulu”, “İstanbul Öğretmen Okulu”, “Ziraat Okulu”, “Kuleli Askeri Lisesi”, “Fen Teknik Okulu” gibi okullara devam ederlerdi.
Karşıyaka Ortaokulu mezunları, eğitim ve öğretimlerini, Karşıyaka'da sürdürmek istiyorlardı. Bir başkaydı Karşıyaka sevdası... Bu sevdaya bir de aile ve arkadaş özlemi eklenince Karşıyaka'dan ayrılmak istemiyorlardı. Hedef Karşıyaka'da liseaçılmasıydı.
Karşıyakalılar, büyük bir coşkuyla aydınlığa koşuyordu. Atalarının izinde, bilim ve eğitimde, çağdaş uygarlık uzak değildi onlar için.
-2-

Çağdaş uygarlığa koşan ilk mezunlar, 1934- 1935 öğretim yılında, bir ilke daha imza atarlar. Okulun ilk andacı kabul edebileceğimiz bir anı defteri hazırlarlar. Bu defterdeki tüm mezunların, düşünüş ve görüşlerini, olanak olsa sizlerle paylaşmak isterdim. Öylesine içten, öylesine sevgi dolu ki... İşte bir örnek:

”142 Hüsnü Ayrılık ne acı değil mi?
Sevgili Okulum,
Acı!... acı!... hem çokacı!...
Üç seneden beri, anne sevgisiyle kucağında yaşadığım, şen, müteessir bazı anları geçirdiğim, hayatın zorluklarına göğüs germek için, her şeyle mücadele etmek için, lazım olan malumatın, bir kısmını aldığım bu okuldan, bu sevgili okuldan ayrılmak ne acı değil mi?
Ah kalemim sağlam olsa! Hayır yanılıyorum... Bugünkü bilgim, Ziya Gökalp olsa... AhmetHaşim olsa... olsa... olsa... olsa... Fakat heyhat! Hiçbir şey olmuyor... Bu güzel defterin içinde boğuluyor, 'imdat!' diye, cankurtaran arıyor, gene heyhat!... Duyan, gelen, imdadıma koşan olmuyor.
Evet anlıyorum... Zaten evvelden de anlamıştım. Yazıda, okumada, hayatta, her şeyde muvaffak olmak için çalışmalı, yardım beklememeli...
İşte ben de öyleyim... Hiç kimseden yardım, şefkat beklemiyorum. Fakat yardıma muhtaçlara, yardıma koşmaya hazır bulunuyorum ve ant içiyorum.
Okulum, candan sevdiğim okulum. Göz yaşlarımla senden ayrılıyorum...
14.11.1935
İMZA"

Yaklaşık yetmiş yıl önce, bir ortaokul mezununun duygu ve düşün­celerini, bu kadar net ifade etmesi, Ziya Gökalp ve Ahmet Haşim gibi Türk Edebiyatının ünlü isimlerinin, o günlerde ortaokullarda okutulması, eğitim kalitesinin ne kadar yüksek olduğunun bir ifadesidir. İşte 142 Hüsnü, bu kar- I maşık duygularla çok sevdiği okulundan ı ayrılıyor...
Böyle örnekler, o yılların anı defte­rinde o kadar çok ki... Sizlere bir örnek 1 daha vermeden geçemeyeceğim. Karşı- yakalılar'ın beyefendi kişilikleriyle yakından tanıdığı, K. S. K.'ye ve Türk Sporuna büyük hizmetleri geçmiş, Yıldırım ve Atakan Karakaplan kardeşlerin babası,

"277 Turgut KARAKAPLAN:
Sevgili Mektebim,
O kadar seviniyorum ki... j Sevincimden bazen kalbim duracakmış gibi hızlı hızlı çarpıyor. Çünkü artık korkmuyorum. Hayatta sıkıntı çekmemek için kısmen mühim olan bilgileri, feyiz ve irfanları, senin vasıtanla temin ettim. Hayatın bütün acılarını, zorluklarını
yenebilecek kudretin temelini, sen vazifen olduğu kadar attın. Ve tabii bundan sonraki mekteplerde bu temeli daha çok yükseltecek ve sağlamlaştıra­cak
Seviniyorum!,.. Çünkü hayata atılmak ve vatanıma hayırlı bir evlat olmak için aşılması lazım olan maniaların birisini daha atlattım.
Üzülüyorum!,.. Çünkü bilgi, feyiz ve irfan dolu olan yuvamdan ayrıldım. Beni metin ve bilgili yetiştiren müdür ve muallimlerime, sevgi ve şükranlar...
5.2.1936. Çarşamba
İMZA



1930'lu yıllardaki anı defterine baktığımda dikkatimi çeken önemli bir husus da tüm öğrencilerin el yazılarını, Başöğretmen Atatürküm'ün, o kara tahta başında, Latin harflerini tüm ulusa öğrettiği gibi aynı yazı karakteriyle okunaklı, işlek, güzel bir biçimde uygulamalarıydı. Karşıyaka Genç­liğinin, Atatürk'ün ilke ve devrimlerine, ne denli yürekten bağlı olduğunun bir göstergesiydi bence bu... Hele onaltı yaşındaki Turgut Karakaplan, vatanına hayırlı evlat olmak için ne kadar da güçlü bir yürek taşıyordu, andaçtaki diğer arkadaşlarının da kendilerini ifade ettiği gibi... Bütün Türk gençleri gibi...

Karşıyaka'nın nüfusu hızla artıyordu. Karşıyakalı; okulun, öğretmenin, kısaca eğitimin önemini çok iyi kavramıştı. Analar, babalar tüm giderlerini kısıyor, söz çocukların eğitimi öğretimi olunca elde avuçta ne varsa hiç esirgemeden, eğitimin ve öğretimin hizmetine sunuyorlardı. Karşıyaka Ortaokulunun öğrenci sayısı, bini bulmuştu. Kurucu müdür, büyük eğitimci Talat Sürenkök'ten, 1939 yılında, bayrağı bir başka değerli yönetici, Sacit Öncel devraldı. Onu da aynı sorunlar bekliyordu. Okul binası, derslik sayısı yetersiz kalıyordu. Okul müdürü, saygın eğitimci Sacit Öncel, mezunların lise için sürekli İzmir'e gitmesine üzülüyor, Karşıyaka'da lise açmak, hayallerini süslüyordu. Ancak İstanbul'dan gelen bir haber, onu Karşıyaka'dan koparacaktı. Israrlara dayanamayan Sacit Öncel 1942 yılında, çok sevdiği okulundan ayrılarak İstanbul Işık Lisesi Müdürlüğünde göreve başlamak üzere yola çıktı. Karşıyaka Ortaokulu Müdürlüğü boşalmıştı. Ülke genelinde ünlenen bu okul müdürlüğü için yaklaşık kırk başvuru yapılmıştı. Bakanlık üst düzey yöneticileri, müfettişler dahi bu göreve talip olmuşlardı.

İşte ne olduysa Karşıyaka'da eğitimin, sporun, sanatın, halk evinin, kısaca yaşamın kaderini değiştirecek Anıt eğitimci Hilmi Ziya Apak, Karşıyaka Ortaokulu Müdürlüğüne, atanacaktı. Hilmi Ziya Apak'm, bu görev için başvurusu dahi yoktu. Karşıyaka Ortaokulu Müdürlüğüne atanması, beraberinde söylentileri de getirmişti. "Milli Eğitim Bakanı, Haşan Ali Yücel'in
yeğeni", "Hızlı C.H.P'li" gibi  Oysa Hilmi Ziya Apak, daha önce görev yaptığı, Turgutlu Ortaokulu Müdür­lüğünde çok başarılı olmuş, Turgutlu'daki bu okulun açılmasında, belediye reisinin isteksiz tavrı karşısında "Gerekirse cami avlusuna minder koydurur, bu okulu açtırırım. Öğrenciler yine de çok başarılı olur." diyebilen, eğitim aşığı, yiğit bir yöneticiydi. Başarıları, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, yakından izlendiğinden bu göreve, o layık görülmüştü.

Hilmi Ziya Apak, göreve başlar başlamaz, iki büyük hedef belirlemişti. Birincisi, mevcut ortaokulun, derslik sayısını çoğaltmak, İkincisi ki en önemlisi, Karşıyaka Lisesini acilen kurmaktı. Çok genç, idealist, mücadeleci kişiliğini, uykusuz gecelerle birleş­tirmişti.
İstanbul Üniversitesinin değerli öğretim üyelerinden, Hilmi Ziya Apak’m oğlu, Prof. Dr. Reşat Apak:
"Babam, Cumhuriyetimizin, Milli Eğitim ve Öğretim mücadelesinin, çağdaş birey yetiştirme çabalarının simgesi, unutulmaz Milli Eğitim Bakanları, Mustafa Necati ve Haşan Ali Yücel'in temel ilkelerinin, candan izleyicisi, yaratıcısı ve uygulayıcısıdır. En olumsuz koşullarda bile elindeki olanakları, en verimli biçimde kullanarak önündeki engelleri, ödünsüz aşarak öğrencilerini, en iyi şekilde yetiştirmeye çalışmış, tüm yaşamını, eğitim davasına adamıştır."diyerek anıt eğitimci, Hilmi Ziya Apak'ın yaşam felsefesini, kısaca özetlemiştir.
Son derece kibar, beyefendi, eğitimci, Atatürkçü kişiliğiyle tanıdığım Sayın Reşat Apak da babasının verdiği emekleri destekleyerek Karşıyaka Lisesi ve Karşıyaka Lisesi Vakfına, maddi, manevi katkılarını sürdürerek ikamet ettiği İstanbul'dan bile bu konudaki hassasiyetini ortaya koymaktadır.

1942 yılında, otuz iki yaşında, dünyası; eğitim ve öğretim olan Hilmi Ziya Apak, lise projesini hayata geçirebilmek için kısa sürede, kamu oyu yaratmıştı. O günleri, Karşıyaka Orta­okulunun ilk mezunlarından, Karşıyaka Liselilerinin onuru, Karşıyaka Spor Kulübünün on iki yıl formasını başarıyla taşıyan, K.S.K'yi ve Türk futbolunu Fransa'nın Rasing Kulübünde üç yıl temsil eden Karşıyaka'da futbolun simgesi olmuş, tam bir Karşıyaka beyefendisi Lemi Yerli'den dinleyelim: "1943'de, mezuniyet günlerine yakın okul müdürümüz Hilmi Bey, beni odasına çağırdı. Üzerinde, 'KARŞI­YAKA'YA LİSE İSTİYORUZ' yazılı iki beyaz kağıt verdi.
'Evladım! Bütün son sınıf öğrenci arkadaşlarına, imzalat. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Haşan Ali Yücel, İzmir’e gelecek. 'Dedi. Ben de bütün talebelere imza­lattım. Çünkü Karşıyaka'da lise olmadığı için bizler İzmir'deki ya Atatürk Lisesine ya da İnönü Lisesine gidecektik. Sadece biz mi?!... Menemen'den, Bornova'dan, Çınarlı’dan gelen arkadaşlar da aynı sıkıntıyı yaşaya­caklardı.

1945 yılı başında Milli Eğitim Bakam, İzmir'e geldi. Karşıyakalılar'ın lise ihtiyaçları, kendisine iletildiğinde çok yakından ilgilendi ve okulun yıl sonuna doğru, tam kadrolu, eksiksiz açılacağını bildirdi. Bu haber Karşıyaka'ya ulaştığında eğilim camiası ile Karşıyakalıların sevinci görülmeğe değerdi.

1932        -1936 ders yılı başında, bek­lenildiği gibi iki sınıf ile Karşıyaka Lisesi, Karşıyaka Ortaokulu'nun bünyesinde ilk eğitim öğretim yılına başladı. O yıllarda görevde bulunan. Vali Şefik Soyer'e, Milli Eğitim Bakanı Haşan Ali Yücel, açılışta bulunama- manın üzüntüsünü bildirerek şu telgrafı çekti.

"Adıma açtığınızı bildirdiğiniz yeni lisemiz, Karşıyakalılar'a kutlu olsun. İzmir'in değerli kültür yuvalarına, bir yenisinin katılmış olması beni sevindirdi. Size ve sayın İzmirli ve Karşıyakalılara sevgi ve saygılarımı sunar ve lisemiz mensuplarına başarılar dilerim. ”
1947    Eğitim öğretim yılında, İzmir Atatürk Lisesi (Birinci Erkek  Lisesi) ile İnönü Lisesinde (İkinci Erkek Lisesi) okuyan Karşıyakalı öğrencilerin, yeni açılan Karşıyaka Lisesinde okumak istemeleri üzerine, derslik sayısının yeterli olmadığı görüldü. 1922 yılında açılan Kız Muallim Mektebi, (Darül- muallimat) 1947 yılında, eğitim enstitüsüne dönüşünce enstitünün yetmişe yakın öğrencisi, Balıkesir Kız Öğretmen Okuluna gönderildi. Boşalan eski Kız Muallim Mektebinin, yirmi altı derslikli tarihi binasına, Sayın Hilmi Ziya Apak'ın girişimleriyle Karşıyaka Lisesi, yaklaşık bin öğrencisiyle yerleşti.
Bu lisede görev yaptığını belirle­yebildiğimiz ilk eğitimci kadro şöyledir. Okul Müdürü: Hilmi Ziya Apak Merkezin Müdür Muavini:
Şevki Dinçer Şubenin Müdür Muavini:
Emin Örenel Edebiyat Öğretmeni:
Ali Ölmezoğlu
Tarih Öğretmeni: Türkan Pekel Matematik Öğretmenleri:
Ferhat Sakızlı, Şefik Baran,
Nüzhet Özkaya Tabi iye Öğretmenleri: MevhibeTanaç, Hilmi ZiyaApak Tarih, Coğrafya Öğretmenleri: Kemal Batu, Fikret Arıkan Beden Eğitimi Öğretmenleri: Arif Güven, Emin Örenel
(Gelecek sayıda devam edecek.) Kaynakça:
Sayın Necdet Türelken arşivi Sayın Lemi Yerli arşivi ve Sayın Sadiye Tutsak'ın,
"İzmir'de Eğitim ve Eğitimciler" adlı araştırma kitabı.




-3-

Dergimizin birinci ve ikinci sayılarını okuyan Karşıyaka Ortaokulu ve Karşıyaka Lisesinin ilk öğren­cilerinden, öyle telefonlar aldım, öyle anılar dinledim ki... Özellikle öğretmen öğrenci ilişkilerindeki saygının boyut­ları, ilk eğitimcilerin ne denli birikimli, centilmen ve kaliteli olduğunun çok somut örnekleri ile karşılaştım... Düşün­dükçe ne günlerden ne günlere gel­mişiz...
Okul yaşamındaki başarılarını her zaman örnek aldığımız, Karşıyakalılık sevgisini; yaratıcı ve girişimci çaba­larıyla geliştiren; başarılı, K.S.K.’li ce­miyet adamı, örnek insan sevgili Necdet Türetken ağabeyimin zarif eşi Sayın Zühal Türetken, Karşıyaka Orta­okulunun ilk müdürü Talat Sürenkök ile okul koridorunun dar bir yerinden geçerken burun buruna gelir. Büyük eğitimci Talat Sürenkök, hemen kenara çekilerek:“Buyur hanım kızım, evladım Zühal! ...’’diyerek yol verir.
İşte böylesine bir yöneticilik anla­yışı... Başarı, birlik, bütünlük nasıl sağlanmasın... Nasıl unutulsun böyle eğitimciler... Işıklar içinde yatsınlar...
Hele Karşıyaka Liselilerin sevgi­lisi Şeref Horasanlı hocamız... Adı Kızılay ile özdeşleşen hocamız...
İnönü Lisesi [(İkinci Erkek Lisesi) 16.03.1942’de resmen İnönü Lisesi adını aldı.] yar.direktörü olarak 1939 yılı, eğitim öğretim kadrosunda yer alan Şeref Horasanlı, Karşıyaka Lisesinin eğitim ve öğretime başlamasıyla bu okula tayinini ister.
Tarih, coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi dersleri öğretmenliği yapan hocamız bir gün; Sayın Zühal Türetken ile otobüste karşılaşır. Otobüs bir hayli kalabalıktır. Şeref Horasanlı yerinden kalkarak: “ Kızım gel, buraya otur.” diyerek öğren­cisine yer verir.
İşte böyle... 1950’li yıllarda, öğret­men öğrencisine yer veriyormuş... Bugün ise...
Karşıyakalılarca ‘Kız Muallim Mektebi olarak bilinen Karşıyaka Lisesinin, ilk bina olarak kullandığı “İzmir Muallimat Mektebi” nden de kısaca konu edelim: 1909 yılında İzmir Maarif Meclisi, hanım muallim ihtiyacı olacağını göz önüne alarak hanım muallim yetiştirmek üzere, Darülmuallimat Mektebi açılması kararı aldı.
Maarif Müdürlüğü Başkanlığında, Karşıyaka Maarif Komisyonu Reisi ve Maarif Müfettişi İhsan Beyin olduğu bir komisyon; Karşıyaka’da Küçük Yaman­lar Dağının eteklerindeki bir bostan tarlasını, okul yeri olarak tayin edip 1913 yılında başlattıkları bu inşaatı; iki yıl gibi kısa bir sürede tamamladı. 1915-1916 öğretim yılında, mektebin ilk müdürü Salih Bey; beş muallim, kırk beş talebe ile okulun açılışını yaptı.
1916-1917 öğretim yılında, hanımlarının muallim olma isteği artınca seksen beş öğrenci kayıt yaptırmış; ama derslikler de çok az gelmişti. Okul yönetimi, ek dersliklerin yapılmasını talep edince vilayet bu isteği olumlu bularak bir komisyon kurup ek binanın yapımım sağladı.
İzmir Darülmuallimatta Salih Beyden sonra 1916 yılında Sabiha  Hanım ve daha sonraları da Makbule Hanım ve Zehra Arif Hanım görev yapmış; Yunan işgali ile Darülmuallimat 1921-1922 ders yılı başında, eğitim ve öğretimine ara vermek zorunda kalmıştır.
Kurtuluş savaşından sonra Kız Muallim Mektebi, tekrar eğitim ve öğretime başlamıştı.
Eğitim ve öğretime çok önem veren Gazi Paşa, eğitimin temel taşı olan öğretmenin, çok iyi yetişmesini istiyordu. Bu nedenle İzmir’e her gelişinde çok sevdiği Karşıyaka’ya uğrar, K.S.K.’yi ve Kız Muallim Mektebini mutlaka ziyaret ederdi.
14 Teşrinievvel 1925 yılında yaptığı ziyarette, Kız Muallim Mektebinin şeref defterine şu satırları yazmıştır:
“İzmir DarülmualIimatında geçirdiğim bu gecenin saatleri, halde değil, istikbalde bütün milletin yaşayacağı hayattan numune oldu...
Gazi Mustafa Kemal”
Atatürk; Kız Öğretmen Okuluna, I Şubat 1931 yılında yaptığı ikinci

Hele öğretmenlerimiz... Bilgileri, kültürleri ve kibarlıklarıyla bizlerin hep örnek aldığı kişilerdi. Sevgiye dayalı bir eğitim öğretim yaşadık. Unutmak mümkün değil Karşıyaka Lisesinin o güzel günlerini... Karşıyaka’da liseye yakın bir caddeye adı verilen ünlü matematik öğretmenimiz Cevdet Bilsay, çok güzel daire çizerdi. Ufak bir ipe tebeşiri bağlayınca anında düzgün bir daire çıkardı ortaya. “İşin püf noktasını gördünüz mü çocuklar?!... Her prob­lemin çözümünde de bir püf nokta her zaman bulunur.’’derdi.
Karşıyaka Lisesi, eğitim ve öğretimin yanında, 1950’li yıllarda Karşıyaka’nın kültür-sanat ve spor alanında başı çekerdi. Halkevindeki tiyatro çalışmaları, şiir ve bilgi yarış­maları, münazaralar halka açık yapılır; öğrenciler geleceğe yaşayarak hazır- 1 anırdı.
Spor alanında ise K.S.K’nin doğal alt yapısıydı. Ünlü Böğürtlen Şeşbeş’in genel kaptanlığını yaptığı 1952 İzmir liseler arası şampiyonu olan Karşıyaka Xisesinin futbol takımında kimler yok ki..

FOTOĞRAF - Karşıyaka Lisesi Futbol takımı :
Ayaktakiler (Soldan sağa): Beden Eğitimi Öğretmeni Refik Korkan- Mehmet Özküne (Aynı zamanda KSK A takım kalecisi)- Şinasi- Ali Ulvi Kiremitçiler (Ksk Genç Takım futbolcusu, daha sonraki yıllarda Kulüp Başkanı) - Özcan Öngen "Moto ” (KSK A Takım futbolcusu) - Erdoğan Hamurcu-Niyazi (KSK A Takımfutbolcusu) - Beden Eğitimi Öğretmeni Ali Rıza Bey.
Oturanlar (Soldan sağa): Kemal Örgev (KSK A Takım futbolcusu) - Erdoğan (KSK A Takım futbolcusu) - Nevzat (KSK A Takım futbolcusu) - Yılmaz ”Şele ” (KSK A Takım futbolcusu)- Böğürtlen Şeşbeş ( Genel Kaptan ve Okul-Kulüp işbirliğinin mimarı)



-4-

Karşıyaka'da İlk Eğitim ve Öğretim Kurumlan III. Bölümünün sonunda Karşıyaka Lisesinin ünlü mezunlarından Ali Ulvi Kircmitçiler'in anılarını aktarmış ve arşivinden iki fotoğraf ile 1950'li yıllara uzanmıştık.
Dergimizin üçüncü sayısının dağıtımının yapıldığı günün akşamında Ali Ağabeyim (Otuz yılı aşkın benim hep ağabeyim olmuş ve Ali Abi diyerek hitap etmişimdir ona. Bu bölümde izninizle ondan Ali Abi diye bahsederek yazımı sürdüreceğim.) evinden beni aradı. Her zamanki kibarlığı ve scvenciliği ile: “Evladım, Karşıyaka Karşıyaka Dergisi­ni aldım. Pek keyiflendim. Emeği geçenlerin el i ne, kalemine sağlık. İltifatların için de çok teşekkür ederim. Önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. 1952 yılında İzmir şampiyonu olan Karşıyaka Lisesi Futbol takımının fotoğrafını inceleyenler göreceklerdir ki okul takımının sekiz oyucusu KAF SİN KAF'ın ilk on birinin önemli oyuncuları idi.
Mehmet Özküzne, Orhan Erkmen, Özcan Öngen (Moto), Kemal Örgcv (Arnavut), Yılmaz (Şele), Erdoğan, Nevzat, Niyazi... Bu şu demektir ki; futbolun alt yapısı okullardır. Bu bilincin oluşmasına ve yayılmasına çalışmalı­yız.” Dedi. Bende: “Çok haklısın Ali Abicim.” diyerek yanıtladım.
Ali Ağabeyimle haftada bir gün ya telefonla konuşur ya da yaşam boyu çok sevdiği kahvesini yudumlamak üzere geldiği işyerimde söyleşirdik. Konu hep ayni olurdu. K.S.K. , Karşıyaka Lisesi, Karşıyaka Çarşısı, Karşıyaka'nın geneli... Arşivinden getirdiği yazı ve fotoğrafları güncel olaylarla bağdaştırır, olumlu olumsuz yönlerini yorumlardı. Kaf Sin Kaf ve Karşıyaka onun yaşam biçimiydi.
19 Ekim 2006 Perşembe günü, saat 13.00'te K.S.K'nin başarılı futbolcu­larından, Karşıyaka Belediyesinin eski başkan yardımcısı, değerli Kemal Canıvar ağabey telefonda; unutulmaz santrforlarımızdan Vural Olşen'i yitirdiğimizi, cenazesinin Osman Paşa Camii’nden bu gün öğle namazından sonra kalkacağını bildirerek Ali Ağabeye haber vermemi istedi. Hemen Ali Ağabeyimin evini aradım. Telefonu Sezgin Hanım açarak eşinin gece uyuyamadığını, geç yattığını, on dörtte uyandıracağım söyledi. Fakat önemliyse uyandırabilirim deyince “Üzücü bir haber ama...” Dedim. “Yok hemen uyandırayım o zaman.” diyerek telefonu kapattı.
Ali Ağabey, yarım saat içinde Osman Paşa Camiindeydi. Çok sevdiği futbolcusu Vural'a son görevini yerine getirip diğer eski dost ve vefalı futbolcularıyla caminin kapısından çıkarken bana dönerek:“Evladım, iyi ki haber verdin. Gelemeseydim çok üzülür­düm. Bazen bana haber vermediklerinde çok kırılıyorum. Kaf Sin Kafa emeği geçen herkesin benim gönlümdeki yerinin ne denli olduğunu sen bilirsin.” Dedi.
İki gün sonra 21 Ekim 2006 Cumartesi günü, saat: 19.00'da ev telefonum çaldı. Biricik oğlu Aytunç telefonda ağlıyordu... Yanm saat önce Ali Ağabey, yattığı öğle uykusundan uyanamamış, kalp krizine yenik düşmüştü. Oysa çok sağlıklı görünüyor, yaşamına özen gösteriyordu. Karşıyaka; çok sevilen, efsane başkan, Ali Ulvi Kiremitçiler’i kaybetmişti. Acı haber, tüm camiaya tez yayıldı o gece...
Kimse inanmak istemiyordu bu kötü habere. Ne oluyordu Kaf Kafa, arka arkaya bu kayıplar...
Ali Ağabey; önce insandı. Hani derler ya... Adam gibi adamdı. Bildiği doğrulan mutlaka söylerdi. Kimsenin arkasından konuşmazdı. Özbeöz

FOTORAF- Efsane Başkan Ali Ulvi Kiremitçiler çok sevdiği Kaf Sin Kaf’lı ve Karşıyaka Lise 'li dostlan ile bir gösteri maçı öncesi omuz omuza, öyle mutlu ki... (1988) Soldan sağa ayaktakiler; Ali Ulvi Kiremitçiler, Erhan Oztekin, Cihan Türsen, Orhan Erkmeit, Kemal Canıvar, Yücel İzmirli, Okan Karakoç, Musa Turhan ve Hüseyin Çam, oturanlar; Erdoğan Kantaroğlu, Mustafa Rüzgar, Engin Kanas ve Kenan Canıvar

Karşıyakalı'ydı. Onu tanıyanlar, KafSin Kaf sevgisini, aşkını çok iyi bilir. En güç koşullarda aldığı başkanlık döneminde, küme düşer dedikleri takımı, şampiyon yaparak birinci lige taşımıştı. Başkanlı ktan sonra da Kaf Sin Kaf sevdalısı Ali Ağabey, yönetimlerin her kademesinde, adeta bir nefer gibi çalışmıştı.
Onun bir sevdası da alt yapıydı. Esas mesleği madencilikti. Madeni  Karşıyakalı'ydı. Onu tanıyanlar, KafSin Kaf sevgisini, aşkını çok iyi bilir. En güç koşullarda aldığı başkanlık döneminde, küme düşer dedikleri takımı, şampiyon yaparak birinci lige taşımıştı. Başkanlı ktan sonra da Kaf Sin Kaf sevdalısı Ali Ağabey, yönetimlerin her kademesinde, adeta bir nefer gibi çalışmıştı.
Onun bir sevdası da alt yapıydı. Esas mesleği madencilikti. Madeni  kıyamayız. Maddi manevi o kadar çok emek vermişti ki o çok sevdiği Kaf Sin Kafa... Aklı fikri daima onun başarı­sında, yücelmesindeydi Ali Ağabeyin. Gece gündüz Karşıyaka'sını düşünür, notlar alır, dostlarıyla paylaşırdı. İşte kendi el yazısıyla bana ulaştırdıkla­rından biri...
kıyamayız. Maddi manevi o kadar çok emek vermişti ki o çok sevdiği Kaf Sin Kafa... Aklı fikri daima onun başarı­sında, yücelmesindeydi Ali Ağabeyin. Gece gündüz Karşıyaka'sını düşünür, notlar alır, dostlarıyla paylaşırdı. İşte kendi el yazısıyla bana ulaştırdıkla­rından biri...

Ali Ağabeyin önemsediği mesaj­ların bazılarını sıralayacak olursak bence en önemlileri şunlardır diye düşünüyorum:
Karşıyaka Spor Kulübünü ayakta tutan en büyük güç; taraftarıdır. Onları çok iyi motive etmek gerekir.
Minik, yıldız ve genç takımla­rın, tesis sorunu mutlaka çözülmeli. Astronomik transferler yerine çim sahalar yapılmalıdır.
Parayı akıllıca kullanmak, para aramaktan daha önemlidir.
Başarı; takımdaki yedi sekiz futbolcunun, kendi bahçemizden yetişmiş olmasına bağlıdır.
Yöneticilik, özveri isteyen güç ve riskli bir iştir. Siyasi, ticari, reklam amacıyla yöneticilik yapmayan her yönetici, eli öpülecek insandır.
Yönetici ve teknik adamlar, basın açıklamalarında çok dikkatli olmalıdır. Ağzımızdan çıkan sözün, geriye dönüşü yoktur.
Başarıya ancak inananlar
ulaşır.
“Ali Abi, Karşıyakalılar, senin bu isteklerini, dikkate alacaklar. Çünkü onlar seni kalplerine gömdü. Asla unutulmayacaksın! ”
Gerçek Kaf Sin Kaflı ve Karşıya­ka Liseli kardeşim; sevgili Sait Gürsoy, Yeni Asır Gazetesindeki köşe yazısında ne güzel demiş:
"           Değil parasını, servetini,
işini hatta hayatını kulübe verecek kadar büyük Karşıyakalı'ydı. İnanıyorum ki onu çok seven, eski rahmetli oyuncuları, cennette kendisini alkışlayarak karşı­lamıştır     
EFSANE BAŞKAN,
SEVGİLİ ALİ AĞABEYİMİZ! RAHATUYU...
CENNET,
MEKANIN OLSUN...



-5-
Karşıyaka Karşıyaka Dergimizin ilk üç sayısında, ilçemizdeki ilk eğitim, öğretim kurumlarının kuruluşlarını anlat­maya, belge ve fotoğraflarla destekle­meye çalışmıştım. Dördüncü sayımızda, Karşıyaka Spor Kulübünün unutulmaz başkanlanndan; Ali Ulvi Kiremitçileri kaybetmemiz nedeniyle Karşıyaka Lisesinin ellili yıllarını anlatmaya ara vermiştim.
Karşıyaka Lisesinin kuruluşundan ellili yılların sonuna dek, ne yazık ki belgesel nitelikteki kaynaklar çok az. En önemli kaynaklar, bu dönemlerde okumuş, mezun olmuş kişiler. Bu kişileri bir araya getirmek' tek tek ulaşmak bir hayli güç. İşte bu güçlüğü aşan, bu organizasyonu üstlenen, bunu görev bilen, kısaltılmışı ile İKLEV yani Karşıyaka Lisesi Eğitim Vakfıdır.
Karşıyaka Lisesinin tarihçesi içinde İKLEV'den de kısaca bahsetmek istiyorum. Çünkü: maziyi günümüze taşı­mada, büyük bir özveriyle çalışıp her yıl elli yıl önce mezun olanları bir araya getirerek öğrencilik anılarıyla geçmişi, onlara bir kez daha yaşatmaktadır.
Karşıyaka Lisesinin yardımsever, ünlü tarih öğretmenlerinden, her zaman rahmet ve saygıyla andığımız Fikret Sezer; yetmişli yılların başında, Karşı­yaka Lisesi Müdürlüğüne şartlı bir para bağışında bulunur. Bu paranın faiziyle Karşıyaka Lisesi mezunu üniversite öğrencilerine, burs verilmesini ister. Seksenli yılların ortalarında da hoca­mızın bu güzel çabasına, gönlü zengin okul öğretmenleri de her ay kendi maaşlarından, uygun gördükleri bir miktarı, Fikret Sezer'in bu bağışının üzerine ilave ederek daha fazla öğrenciye yardım olanağı sağlarlar. Fakat okul öğretmenleri, bu işlevin; daha etkin, daha sistemli olmasını arzulayınca 1995 yılında, Karşıyaka Lisesinin kuruluşunun ellinci yılı için kurulan komitede, gündemin ana maddelerinde biri, 'vakıf kuruluşu' olmuştur.
Komitede görev alan, dönemin Okul Müdürü Niyazi Evren, Sanat Tarihi Öğretmeni Nihal Âtaizi ve Resim Öğretmeni Nefise Yurtseven, Karşıyaka Lisesinin 1955 mezunlarından Necdet Türetken ile tanışırlar. Bu tanışma esnasında, 'Okul Kurucu Müdürü Hilmi Ziya Apak'ın, çok istediği, yaklaşık beş yıldır sürdürdüğü özverili vakıf kurma çalışmalarında, gösterdiği tüm çabaya rağmen bir türlü sonuç alamadığı için üzüldüğünü' anlatıp kendisinden yardım isterler. Karşıyakalılar'ın yakından tanı­dığı K.S.K'ye ve Karşıyaka Lisesine gönül vermiş, paylaşımcılığı ilke edinmiş Necdet Türetken de öğretmenlerin vakıf kurma çabalarına katılma isteklerini kabul eder. Ve hemen vakıf kurma işlemlerinel955-1956 mezunlarından Pınar Yurdun ile başlayarak Karşıyaka Lisesi’nin öğretmenlerinin de özverili çalışmaları sonucunda, 25 Nisan 1996'da İzmir Karşıyaka Lisesi Eğitim Vakfı kurulur.
Seksen dört kurucu üye, tarih öğretmeni Fikret Sezer'in başlattığı, eğitime hizmet görevini, şimdi yüz elli sekiz üyeli bir vakıf olarak başarı ile sürdürmektedir. Vakıf; öğrencilerine ve mezunlarına burs vermenin yanında, eski mezunlarını da bir araya getirerek hem okul tarihine ışık tutacak bilgi ve belge­lere kavuşuyor hem de geçmişe olan özlemleri gideriyor. Vakıf Kurucu Başkanı Necdet Türetken, daha sonraki başkanlar: İsfendiyar Yıldız ve Doğan Gençoğlu, geleneksel hale gelen ellinci yıl mezunları ile Karşıyaka Lisesini gelecek yıllara taşımaktadırlar.
Karşıyaka Lisesinin ellili yıllarında, geleceğin Türkiye'sinde söz sahibi olan bir çok değer mezun olmuştur. İşte, 1949- 1950 mezunlarından, 6 Fen A-1037 no'Iu Attila Karaosmanoğlu'nu yirmi sekiz yaşında Devlet Planlama Teşkilatı, 1971 yılında da Başbakan Yardımcılığı görevlerinde görüyoruz. Biz Karşı- yakalılar ve Karşıyaka Liseliler için ne büyük bir onur...
Yaşam öyküsünü ve mesleki dene­yimlerini, yeni kuşakların iyi yetişmesi için gerçekçi ve içten anlatımıyla aktardığı “İzmir karşıyaka'dan dün­yaya...” adlı kitabında, Karşıyaka'da eğitim ve öğretimini sürdürdüğü; Aydoğ- du ve Ankara İlkokulları, Karşıyaka Ortaokulu, Karşıyaka Lisesi öğretmen­lerini, her zaman gerçek bir saygı ve şükran hissi ile andığını belirtmekte, nedenini de “          Beni dünyanın en iyi, en  meşhur okullarının mezunları ile reka­bete hazırlamıştı, "diyerek açıklamak­tadır.
Gerçekten, ellili yılların Karşıyaka Lisesi öğretmen kadrosu müthişti. Öğretimin yanında, eğitime büyük önem veriyorlardı. Öğrencilerin çok çalışkan olmalarından, yaramazlıklarına dahi göz yumup derslerde .tartışma ortamı yara­tarak öğrencilere farkında olmadan öğrenmeyi sağlıyorlardı.
Karşıyaka Lisesinin ünlüler ünlüsü öğretmenlerinden biri de Karşıyaka Bahçelievler'de bir caddeye adı verilen matematik öğretmeni Cevdet Bilsay'dır. İşte bu ünlü hocamızı, Sayın Attila Karaosmanoğlu'ndan dinleyelim;

".i...Lise birinci sınıftan itibaren, bizleri Fransız bakalorya imtihanlarında sorulan sorularla imtihan eder, cevapları birkaç dakika içinde bulmamızı bekler; problemin güçlüğüne bağlı olarak ilk beş ve on dakika içinde, tam not verirdi.

Yıl 1947. Lise birinci sınıf mate­matik sınavında, Fransız olgunluk sınav soruları, başka bir deyişle lise bitirme sınav sorulan ve de beş, on dakika içinde yanıtlanmasının istenmesi... Belli ki büyük usta Cevdet Bilsay, kısa sürede doğru karar verme yetisinin geliştiril­mesini amaçlıyor. İşte Türk Milli Eğiti­minin yüz akı öğretmenleri idi Karşıyaka Lisesinin bu şanlı öğretmenleri...
O yıllarda, Karşıyaka Lisesinin sosyal, kültürel ve sportif etkinlileri; Halkevi ve Cumhuriyet Halk Partisi işbirliği ile Karşıyaka Halkevi’nde, Karşıyakahların beğenisine sunulurdu.
Bu etkinlikler, 'Dil- Edebiyat Komitesi' tarafından yürütülürdü. Dil- Edebiyat Komitesi; genellikle, Karşıyaka Lisesinin sevilen Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerinden olan ve de Karşıyakalılar'ın Demokrat İzmir, Ege Ekspres gazetelerindeki 'av sohbeti yazarı' olarak tanıdıkları Tevfık Durak'la Halkevi ve C.H.P. yöneticilerinden oluşurdu.
Ellili yıllara ilişkin bir duygusal gece de 02. 12. 2006 tarihinde, Çeşme Ontur Otelde yaşandı. 286 no'lu 6 Fen B- 1956 mezunu, İstanbul Barosu Avukat­larından Ayhan Çip, gönderdiği mektu­bunda, o geceyi; öylesine içten, öylesine sevgi dolu anlatıyor ki... Mektubunu aşağıda aynen yayınlıyorum:

“Duygu seli içersinde gece akıp gidiyordu. Hepimiz, eski dostlar şarkısı­nın nağmelerine eşlik ediyorduk. Gözle­rim koca salonda elli yıllık geçmişimizi eğiten, geliştiren, yönlendiren, bizleri, beni ben yapan, yapı taşımızdan birileri olan, sevgili öğretmenlerimizden kimse­cikler yoktu. içim sızladı... yüreğim dağ­landı, kanadı...
Bizler elli yıl önce, gençfidanlardık. Eğer onlar, bilgi birikimleri ve analık, babalık güdüleriyle bizleri hayata karşı hazırlamasalardı, nasıl direnip ulu çınar­lar olabilirdik?!
Dünyaya açılan pencerelerim, ufuk­larımı geliştiren, sevgili eğitmenlerim, öğretmenlerim; Belkıs, Saime, Nevin, Şadıman, Ahmet, İlhami, Sururi, Neriman, Turan,Şeref,Şerif Öğretmenlerim...
Nerelerdesiniz?!!! Daha nice öğretmen­lerim, nerelerdesiniz?!
Salondaki yuvarlak masama, anılar yolculuğundan geri döndüm ve masamdaki bana eşlik eden, bizlerden sonra sîzlerin yetiştirdiği, lisemizde görev almış, sevgili eğitimci arkadaş­larıma, “iyi ki varlardı“ “iyi ki varsınız!” diye kadehimi kaldırdım. Aramızda bulunmayan, değerli öğretmenlerimiz, ışıklar içinde, mutlu ve huzurlu yatın.
Sevgili öğretmenlerim! Yüreğim sizlerle dolu. Geçmişime ve geçmişimdekilere ve şu anda yaşayanlara sevgi ve saygılarımla... ”
Ayhan Çip



-6-

Karşıyaka Lisesi'nin ellili yıllarını anlatmaya bu sayımızda da kaldığımız yerden devam edelim. O dönemin ünlü bir ismi de Karşıyaka Ortaokulu, Karşıyaka Kız Öğretmen Okulu, Karşıyaka Lisesi Matematik Öğretmeni ve Müdür Yardımcısı, “Hoca­ların hocası” Halim Erker hocamızdır.

O yılları ilk ağızdan, yaşayan büyük eğitimciden dinlemek için, 23 Aralık 2006 tarihinde telefon ile aradım. Uzun süredir yurt dışında olduğu için görüşmemiştim. Özlemiştim. Gelmek istediğimi söyleyince; “Yücel'cim Yılba­şı ve Bayram tatili için Karşıyaka'da olmayacağız, kızım çağırdı onun yanına gideceğiz. Ocak ayının ilk haftasında mutlaka bekliyorum.”dcdi.
17 Ocak Salı günü, saat 14.30' da Yalı Caddesi'ndeki evinin kapısında sevgili Tufan kardeşimle birlikte zile bastık.
Kapıyı, öğrencilerine 'okul arka­daşım' diyen, doksan iki yıla meydan okuyan, yüzündeki gülümsemesi hiçbir zaman eksik olmayan, her zamanki kibarlığı ve beyefendiliği ile Halim Hocamız açtı. Elini öpüp kucaklaştık. Bizi salona aldı.
Karşıyaka bahardan kalma pırıl pırıl günlerinden birini yaşıyordu. Karşıyaka Vapur İskelesi, İzmir Kordon- boyu sanki ayağımızın altındaydı. Kısa bir süre sonra salona, Karşıyaka Orta- okulu'nun, güzelliğini hiç yitirmeyen, zarif mi zarif, hocamızın hayat yoldaşı, diğer bir büyük eğitimcisi Fatma Erker Hocamız girdi.
Bir anda, karşımızdaki bu değerli iki eğitimciyi yaşama bağlayan en büyük unsurun, yüzlerindeki gülümseme ve birbirlerine duydukları sevgi olduğunu fark ettim.
Tufan, usulca kulağıma eğilerek: “Yücel ağabey, inanamıyorum. Karşı­yaka'yı ilk kez, en yaşlı bir Karşıyakalı- dan dinleyeceğim, çok heyecanlıyım.” deyince, aynı heyecanı benim de duyduğumu söyledim.Ortam ısınmaya başlamıştı:
-Tatiliniz nasıl geçti hocam? Umarım yorulmamışsmızdır.
-Yok. evladım, uçakla gidip geldik. Kızım İnci, Viyana'da; onun yanın­daydık.” deyince bir kez daha şaşırdım.
Yaşama böylesine sımsıkı bağ­lanmak...
Bu arada biricik kızları 'İnci Birsel'in, 'Yemek Oskarı' olarak anılan Gourmand Yemek Kitapları Ödülleri yarışmasında, 'My Cooking Notebook' adlı ilk yemek kitabıyla 2006'nın 'en iyi ilk yemek kitabı' ödülüne değer görül­düğünü söylediklerinde, Fatma Hoca’mın ve Halim Hoca'mın gözleri mutluluktan parıldıyordu.
Yaşlandıkları hiç belli değil, hala eğitiyorlar, hala öğretiyorlar, hala örnek oluyorlardı...
Günlük yaşamla ilgili her konuyu, her haberi, konuşabiliyorsunuz, gazete­ler, yeni çıkan kitaplar, dünyadaki geliş­meler... Engin deneyimlerini, öylesine kibarca, aktarıyorlardı ki... Farkında ol­madan çok şey öğreniyordunuz. Eğitimin sırrı burada olsa gerek...
Fatma Hocam'a Karşıyaka dediğim de balkondan dışarıya eski maviliğine kavuşan, körfeze dalıp gitti bir süre... İrkilip:
-Size bir fotoğraf göstereyim.
-Yıl 1938... Karşıyaka Yalısı... Ve bir atlı tramvay... Üzerinde Karşıyaka'nın en güzel, en zarif kızlarından 'Fatma Usmen'...
Salonda yıllar geriye saymaya başlamıştı. Sorular arka arkaya sıralanı­yordu ki Halim Iloca'm koltuğundan kalkıp masasına yöneldi. Tıpkı yıllar öncesindeki karatahtaya yönelişindeki gibi seri... Elindeki üç matematik kitabıyla gelip Tufan ile aramıza oturdu hocamız. Karşıyaka Liselilerin ortaokul yıllarından çok iyi hatırlayacağı o kapa ğında büyük bir daire içinde pergel olan orta birinci, ikinci, üçüncü sınıf mate­matik kitapları... Ünlüler ünlüsü dört yazar: Halim Erker, Şerif Egeli, Saim Eğilmez, Remzi Baykal...
Bu kitaplardaki meşhur havuz problemleri ile matematiği sevdi öğrendi, tüm Türkiye'nin ellili, altmışlı yılla­rındaki öğrencileri... Bu kitapların birer de defterleri vardı. Karşıyaka Çarşısı'nın o yıllarındaki sevimli kitapçısı İhsan amcadan matematik kitabımızı alırken yanında da o sınıfa ait aritmetik ve geometri defterini de almış olurduk. O defterlerin eğitimimize katkısı öylesine büyük olmuştu ki...
hattımı aşmamayı, o yıllarda sizin kitaplarınızdaki problem çözme defter­lerinde, ayırdığınız yerlere sığdırabilme çabasına borçluyum. Ayağımızı, ömür boyu yorganımıza göre uzatmayı, siz öğrettiniz bize sevgili hocam. Benim hiçbir zaman kıcdi kartı borcum olmadı sayenizde. Hep haddimi ve hattımı bildim. Eminim ki aynen benim gibi okuttuğunuz tüm öğrencileriniz de...
Şimdi daha da mutlu olmuştu Halim Hoca'm. Bu konuşmanın üzerine, başladı özgeçmişini anlatmaya:
-Artık eski olduğum ortaya çıkıyor. 6 Ocak 1915 Manastır doğumluyum. 1935 İzmir Erkek Öğretmen okulu, 1937 Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik bölümün mezunu olarak, İzmir’de ikinci lise olarak anılan Namık Kemal Lisesi’ne atandım. Bu okulda tanıştığım ve bana büyük bir sevgisi olan Sacit Öncel Karşıyaka Ortaokulu Müdürlüğüne ata­nınca, gel seni muavin yapacağım dedi. Muavinlik büyük paye. İkinci lisedeki görevimi bırakıp 1939-1940 ders yılının ortasında Karşıyaka Ortaokulundaki görevime başladım. Çok iyi bir yönetici kadromuz vardı. Aynı okulda Tabiat Bilgisi öğretmeni olan Fatma Hanım'la tanışıp evlendik.
Askerlik görevimi Erzurum’da yaptıktan sonra İzmire döndüm. O dönemin İzmir Milli Eğitim Müdürü, İzmir Muallim Mektcbi'nden hocam Reşat Tardu'ya başvurdum: ’’Hocam, ben Fatma Hanım'la nişanlandım. Yakında evleneceğim. Başka bir yere gitmem güç olacaktır.” dedim. Reşat Tardu da: “Sen yarın git, Kız Muallim Mektebi'ndeki görevine başla.” Dedi.
Kararnamem bir hafta sonra geldi ve 1945 yılında, Karşıyaka Kız Muallim Okulu'nda matematik öğretmenliğine başladım ve 1949 yılına kadar devam ettim. 1949-50 ders yılından itibaren de Karşıyaka Lisesi'ne geçtim. Burada 1958 yılına kadar yönetici ve öğretmen olarak hizmet verdim. 1958 yılında, dört arka­daşımla birlikte, Numune Kız Koleji'ni kurduk. Çiftefırınlar'ın karşısındaki bu okulun da on sekiz yıl müdürlüğünü yaptım. I977'de okulun kapanmasıyla kırk iki yıldır, çok severek ve şerefle yap­tığım hocalık mesleğimi tamamladım. Ha... O yıldan bu yana ne yaptım?... Tabii ki bilirsiniz Halim Hoca boş durmaz. Yaşlıya bakım için sosyal dayanışma ve mutlu emeklilik vakfı diye bir teşek­külümüz var. Bu vakfın, aynı zamanda başkanıyım. Urla'da aldığımız elli iki dönüm arazide, binalar kuruldu. Yakında işletmeye açılacak. Bu arada kitaplarımla da meşgul oldum. İlkokul kitaplarım geçen yıla kadar basıldı. Anlayacağınız hiç emekliliği düşünmedim.
Karşıyaka Lisesi'nde görev yap­tığım yıllarda özellikle müdürümüz Hilmi Ziya Apak zamanında Halk Eğitim Meıkezi'nde sık sık konferanslar olurdu. Atatürk İnkılapları üzerinde en çok çalışıldığı bir dönemdi. Öğretmen arka­daşlarım öğretmenlik vazifeleri dışında  topluma yararlı olabilecek faaliyetlerin gayreti içindeydi.
Öğretmenlik mesleğimin önemli bir kısmı otuz sekiz yılı Karşıyaka' da geçti. 1940 ile 1950 yıllarına kadar olan yıllarda pek varlıklı bir aile topluluğu yoktu. Ama çocuklarına değer veren aile­ler vardı. Ekseriyetle çocuklarının oku­ması için gayret sarf ederlerdi. Hocalarda çocukların okuması için ellerinden gelen yardımı esirgemiyorlardı. O yokluk içer­sinde varlık yaratan bir kadroydu. Karşıyaka münevverlerinin yetişmesinde etken olmuştur 1939-1940 yıllarının kadroları.
O zamanın velileri, öğrencinin değil öğretmenin yanındaydı. Çocuğa seni hocana emanet ettim, okula emanet ettim, sen ondan yararlanmalısın derlerdi. Şimdi öyle mi? En küçük bir hadisede çocuğu değil hocayı suçlu bulan bir tutum içersinde. Bu eğitimi aksatan ve eğitim­den elde edilmesi gereken neticeyi baltalayan bir davranıştır. Hoca ne kadar hatalı davransa dahi o hatasını düzelte­bilecek iyi bir yönde yerine getirebilmesi mümkün olur.
Bugünün eğitimi ile dünün eğitimi arasında insan yetiştirme bakımından bir fark yok. Amacı iyi insan yetiştirmek. Çevresine uyumlu ve yararlı olabilecek birisi. Yalnız bugün teknoloji bakımından meseleler çoğalmıştır. Öğretmen yetişti­ren nüvelere çok önem vermelidir. Çünkü evladını emanet ettiğin kişinin iyi yetiş­miş olması meseleyi büyük çapta çözmüş olacaktır. Bizim dönemimizde muallim mektebine girmek için üç aşamalı imtihan oluyordu. Bugün ise....?”
Üç saat ne çabuk geçmişti. Ne Tufan ne de ben anlamamıştık. Anladı­ğımız bir şey varsa aldığımız mesajlardı;
Eğitim için çalışın, Ülkeniz için çalışın, ulusunuz için çalışın, insanlık için çalışın. Hiç mazeret üretmeden kaç yaşınızda olursanız olun, çalışın, çalışın, çalışın,...

-7-

İlk altı bölümde, Karşıyaka Ortaokulu ve Karşıyaka Lisesi'nin nasıl bir mücadeleyle ku­rulduğunu anlatmış, üç değerli yöneti­cimizi;
Talat Sürenkök'ün (31 Ağustos 1932 -11 Ağustos1939),
Sacit Öncel'in (18 Eylül 1939 - 11 Eylül 1942),
Hilmi Ziya Apak'ın (19 Eylül 1942 - 16 Aralıkl950) tarihleri arasında görevde olduğunu belirtmiştik.
Karşıyaka Lisesi'nin 1945- 1950 yıllan, Karşıyaka Ortaokulu'nun (Şu- be'nin) binasında geçmiş; 1950 yılından itibaren de Kız Muallim Mektebi'nin tarihi binalarına, tamamen taşınmıştır.
1945- 1950 yıllan arasında, gözden kaçan bir husus, İzmir'in ilk kız eğitim enstitüsü olan 'İzmir Eğitim Enstitü- sü'nün, Karşıyaka'da, 'Karşıyaka Kız Muallim Mektebi'ne dayalı olarak 1947- 1948 öğretim yılında açılmasıdır. Bu okul müdürlüğüne 'Kız Muallim Mektebi' müdürü Mustafa Rahmi Balaban atanmıştı. Bergama'nın Balaban köyünden olan, babacan tavırlı, değerli eğitimci Balaban, branş olarak eğitim psikolojisini seçmiş ve bu dalda İsviçre'nin Lozan Üniversitesi'nde öğre­nim görmüştü. Yurda dönüşünde de bu yemlikleri, 'Kız Muallim Mektebi' ve 'İzmir Eğitim Enstitüsünde uygulayarak çağdaş Türk öğretmeninin yetişmesinde büyük hizmetleri olmuştur. 1950 yılında kız eğitim enstitüsünün binalarının tamamen Karşıyaka Lisesi'ne devredil­mesinin ardından büyük eğitimci Bala­ban emekliliğini istemiş ve bir yıl sonra da yaşama veda etmiştir. Türk Milli Eğitimi'nin temel taşı olan bu büyük eğitimciler, sadece eğitim öğretimde değil, yazdıkları ders kitaplarıyla Türkiye'deki tüm okullara uzanmışlardır. Kısaca, cumhuriyetin yeni insanlarını yetiştirmişlerdir.
Kız Muallim Mektebi ( Darul-mu- allimat) eğitim ve öğretimini sürdürürken Türkiye’nin ortaokul sayısı hızla artmaktaydı. Öğretmen açığı büyüyordu. Bu açığı kapatmak amacıyla Karşıyaka Kız Muallim Mektebi'ne dayalı olarak açılan eğitim enstitüsünde (toplu ders öğretmenleri) yetiştiriliyordu. Fen grubu ve sosyal grup öğretmenliği olarak iki branş vardı. Bu branşlardan mezun olan öğretmenlerden fen grubu öğretmenleri; matematik, fizik, kimya, tabiiye, biyoloji 1 derslerine; sosyal grup öğretmenleri ise Türkçe, edebiyat, tarih, coğrafya, yurttaşlık bilgisi derslerine girebi­liyorlardı. Kız Muallim Mektebi'nde görevli öğretmenlerin bir çoğu, aynı zamanda İzmir Kız Eğitim Enstitüsünde de görevlerini sürdürüyorlardı. Daha sonralan Karşıyaka Lisesi'nde de görev yapan unutulmaz öğretmenlerden Halim Erker; bu eğitim enstitüsündeki öğren­cilere, matematik dersinin; Süeda Hamın ve Belkıs Zincirkıran Türkçe ve edebiyat j derslerinin; Mürşide Plevneli ise fen j derslerinin nasıl uygulanacağını, öğret- J men adaylarına öğretiyorlardı.
Biz Karşıyakalılar, eğitim kadrosu! açısından da öylesine şanslıydık ki öğret-1 men yetiştiren öğretmenlerden, dersi öylesine öğreniyorduk ki bizden küçükler, dersleriyle ilgili herhangi bir soru yönelttiklerinde, öğrendiklerimizi adeta bir öğretmen edasıyla onlara öğretmekten büyük bir keyif alıyorduk. (O dönemlerde özel dersler, özel ders­haneler hiç yoktu. Hiçbir öğretmenimiz de ne kendi öğrencisine ne de başka bir okulun öğrencisine parayla ders vermezdi.) Haşan Tahsin Abakan gibi usta matematikçiler, sabahın ilk saat­lerinden, akşamın geç vakitlerine kadar yılmadan usanmadan, öğrencilere ücretsiz kurslarla matematik öğretirlerdi. Bu elleri öpülesi öğretmenlerimiz nerelerdesiniz?!...


FOTOĞRAF-  Ayaktakiler: (Soldan Sağa) Cevat Korkut (Coğrafya öğretmeni) -Reşit Gürol (Meslek dersleri öğretmeni)- Celal Uzel (Resim)- İlhan Tınaz (Fizik)- Zeki Öner (Meslek Dersleri)- Halim Erker (Matematik- Md. Yard.)- Nazım Ekren (Matematik)- Salahattin Özyar (Kimya)- Oturanlar: (Soldan Sağa) Süeda Hanım (Edebiyat) Bclkıs Zincirkıran (Edebiyat)- Seher Sönmez (Tarih)- Hamide Duru (Biyoloji- Md. Baş Yard.)- Mustafa Rahmi Balaban (Müdür)- Sulhiye Dönmez (Biyoloji- Md. Yard.)- (İsmini ve branşını bulamadık.)- Mürşide Plevneli (Tabiiye)
(Değerli hocam Halim Erker'in arşivinden yararlandığımız bu resimdeki değerli eğitimcileri, teker teker yitirdik. Allah uzun ömürler versin, Halim Hoca'mız canlı kaynak olarak geçmişe ışık tutuyor. Bu tarihi resmi de Karşıyaka Lisesi müzesine hediye etmiştir.)

1950 yılında Karşıyaka Kız Muallim Mektebi kapanınca mevcut öğ­renciler, Edime Kız Öğretmen Okulu'na gönderildiler. Aynı yıl, İzmir Kız Eğitim Enstitüsü öğrencilerinin de bir bölümü, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ne, bir bölümü de Balıkesir Eğitim Enstitüsü'ne nakledildiler.
1950 yılının Kasım ayında, anıt eğitimci Hilmi Ziya Apak'ın Balıkesir Lisesi'ne tayini çıktığında; büyük müca­delelerle kurduğu, evladı gibi gördüğü Karşıyaka Lisesi'nden ayrılması onu çok üzmüştü. Bu ayrılışı, rahmet ve saygıyla andığımız hocamız şöyle anlatmıştı.
Cumhuriyet Halk Partisi 1950 seçimleriyle iktidardan düşünce Karşı­yaka Halk Evi'nde vatandaşlar arasında, ayırım gözetmeden yürüttüğüm hizmet­lerim, Demokrat Parti yöneticileri tarafından C.H.P. propagandası olarak algılandığından Balıkesir'e tayinim çıkarıldı. ”
Apak, yeni görev yerine, görkemli ve hüzünlü bir törenle Karşıyakalıların gözyaşları içinde, Karşıyaka Tren İştasyonu'ndan uğurlandı
Hilmi Ziya Apak'tan sonra 20 Kasım 1950 tarihinden itibaren, Karşıyaka Lisesi'nin ünlü fizik öğretmeni Cemil Bayar, okul müdürlüğüne atanır.
Cemil Bayar'ın tek hobisi işi; yani yöneticiliği ve çok sevdiği fizik öğret­menliğiydi. Öğrencilerini ve okulunu çok seviyordu.
Görev süresince pazar, tatil, bay­ram seyran demez, mutlaka okula gelir; etrafı dolaşır; aksaklıkları yerinde görmek ister; nöbetçilerin, yardımcı hizmetlilerin gönlünü alır ve huzur içinde evine dönerdi.
Son derece disiplinli, bir yönetici olan Cemil Bayar, dürüstlükten asla ödün vermezdi. Okul öğretmen kadrosuyla fırsat bulduğu akşamlarda, dışarıda yemek yemekten büyük keyif alırdı. Aşa­ğıdaki resimde, onu Türkiye'nin ve Karşıyaka Lisesi'nin ünlüler ünlüsü matematik öğretmeni Cevdet Bilsay ile yemekte görmekteyiz.
Karşıyaka Lisesi'nden sınıf arka­daşım, sıra arkadaşım, K.S.K'nin milli yelken sporcusu, tenis şubesi eski başkanı sevgili Güçlü Bayar; .babası, öğretmeni, müdürü Cemil Bayar'ı; bakın nasıl anlattı:
“Babam Cemil Bayar, son derece şejkatli ve sevgi doluydu. Bize en büyük mirası dürüstlüğü olmuştur. Müdürüm olarak ciddiyeti ve disiplini, neredeyse eve kadar taşırdı. Öğretmen olarak da bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum;
Lise birinci sınıftayız... Fizik hocamız babam... Anfi şeklindeki fizik laboratuarında yine deney yapıyor... Deney konusu ise siren sesinin nasıl oluştuğu... Buda; kolla çevrilen, üzerinde muhtelif delikler olan yuvarlak metal bir levhanın altından lastik bir boru ile tazyikli hava üflenirken çıkardığı sesti.
Hocamız, bir ara arkası sınıfa dönük, büyük bir ciddiyetle deneyi yaparken bizlerde arkada kağıttan uçaklar yapıp birbirimize atıp eğleni­yorduk. Fakat nasıl olduysa benim attığım uçaklardan biri, havada süzülüp delikli levhanın deliklerinden birinin içine girmez mi?! Başladı kağıttan uçak, metal levhayla birlikte dönmeye... Önce çok şaşıran babam, son derece öfkeli bir şekilde dönerek:
“Hangi eşş      eşşek attı bunu? 
diye haykırdı.
Bütün sınıftan kahkaha tufanı
kopunca hangi eşş      eşşeğin attığını da
anladı tabii... Hiçbir şey olmamış gibi dönüp deneyine devam etti. Ancak bu komik olayın, akşama trajikomik bir hale dönüşmemesi için de ben, üç gün eve gitmeyip teyzemlerde kalmıştım. ”

16 Ağustos 1954 yılına kadar Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü'nü yaklaşık dört yıl yaparak emekli olan bu büyük eğitimciyi de genç sayılacak yaşta, 1984 yılında ne yazık ki yitirdik.
Nur içinde yat hocam. Biz Karşıyakalılar ve öğrencilerin seni asla unutmayacağız.

-8-

Karşıyaka Lisesi’nin Cemil Bayar'dan sonraki müdürü altın çerçeveli gözlükleriyle anımsayacağımız tarih öğretmenlerimizden Muhittin Demiray'dır.
18 Kasım 1954'de başladığı gö­revini 12 Kasım 1957'ye kadar sür­dürmüştür.
Rahmet ve saygıyla andığımız Muhittin Demiray müdürümüzü birlikte görev yaptığı ve yaşamını şu anda Yeni Foça'da sürdüren, sağlıkla 82 yaşını kutlayan değerli öğretmenlerimizden Mehmet Büyükçam'dan dinleyelim: Müdürümüz Muhittin Demiray, son derece kibar, sessiz, sakin, izzetinefis sahibi bir yöneticiydi. Özellikle iş disiplinini her şeyin üzerinde tutardı. Yöneticilik, karakterine pek uygun değildi. Bu nedenledir ki kendi isteğiyle idarecilik görevinden istifa ederek aynı okulda öğretmenlik görevine dönmüştür. Üç yıl daha tarih öğretmenliğini sürdürerek Karşıyaka Lisesi'nden emekli olmuştu. Emekli olduktan sonra da Karşıyaka'dan hiç ayrılmamış, keyifli bir emeklilik sürdürmüştür. ”
Muhittin Demiray'ın istifasıyla boşalan Karşıyaka Lisesi Müdürlüğüne 30 11 1957 tarihinde, çok değerli bir yönetici olan Reşat Postacıoğlu atanır. Son derece disiplinli, sert görünümü altında pamuk gibi bir yüreğe sahip, babacan, büyük eğitimci Reşat Posta- cıoğlu, Türk Milli Eğitimi'ne verdiği büyük hizmetler ile her zaman övgü ve özlemle anılmaktadır.


Fotoğraf - Müdürümüz Reşat Postacıoğlu, başyardımcısı Orhan Edgüer ile Karşıyaka Lisesi'nin eğitim ve öğretimini
Hafta sonu bir törende Karşıyaka Lisesi'nin ünlüler ünlüsü İngilizce Öğretmeni Abdülhakim Arval 'solda gözlüklü' bizlere hem İngilizce'yi hem de hayatı öğretmiştir. Sağ tarafta diğer ünlü bir hocamız Biyoloji Öğretmeni Kazım Alkan görülmektedir.

İzmir hatta Türkiye genelinde, en üst düzeye taşımışlardır.
Pazartesi ve cumartesi günleri (O yıllarda cumartesi günleri de eğitim ve öğretim yarım gün olarak sürdü­rülüyordu.)
İstiklal Marşımız'ı ve okul mar­şımızı söylemek için şu anda Anadolu Ticaret Meslek Lisesi'ne terk edilen tarihi binamızın önünde toplanırdık. Orta ikinci sınıflar en önde, ( Orta birinci sınıflar da Şube'de eğitim ve öğretimlerini sürdürü­yorlardı.) arkaya doğru büyük sınıflar dizilirdi. Ders öğretmenleri de tam kadro öğrencilerin önünde yerlerini alırlardı.
Tarihi binamızın önünde, önce başmuavinimiz Orhan Edgüer görü­nürdü. O sırım gibi boyu, dimdik duruşuyla uzun süre kımıldamayan vücudu ile başını sağdan sola ağır ağır çevirerek bakar, hiç konuşmazdı. Bizler, o bakışların ne demek olduğunu çok iyi anlar, adeta yerimize çakılırdık. Büyük bir sessizlik oluşunca müdürümüz Reşat Postacıoğlu, elleri arkasına bağlanmış vaziyette her zamanki ciddi, sert yüz ifadesiyle öne çıkar, on-on beş saniye bekler ve “Esefle müşahade ederek belirteyim ki... diyerek konuşmasına başlayınca sözün gerisini aşağı yukarı tahmin edebilirdik. Ya tuvaletlerde sigara içenler ya da ders saatlerinde Küçük Yamanlar'a, Karagöl'e kaçanların kulak­larını çınlatırdı. Başarılı öğrencileri de büyük bir mutlulukla, çeşitli hediyelerle
ödüllendirirdi. Çok şeylerin bakışlarla öğretildiğini, değerli müdürümüz Reşat Postacıoğlu ile başmuavinimiz, ünlü tarih öğretmenimiz Qrhan Edgüer'den öğrendi bizim kuşağımız.
Ünlü müdürümüz Reşat Postacıoğlu, görev yaptığı iki yıllık sürede, Karşıyaka Lisesi'ni disiplini ile ön plana çıkararak 30 Kasım 1959'da başka bir üst göreve atanmak üzere müdürlük göre­vinden ayrılır.
Osmanlı döneminde ve özellikle Cumhuriyet döneminde, Türkiye'nin öğretmen eğitimi açısından en önemli kentlerinden biri olan İzmir'de, İzmir Kız Eğitim Enstitüsü açılmasına karar verilir. Bu görev için en uygun isim Reşat Postacıoğlu'dur. Kurucu müdür olarak atandığı Buca'daki Rees Köşkü'nde dokuz öğretmen ve altmış kız öğrenciyle geleceğin öğretmenlerini yetiştirmeye başlar. Bu yeni görevine giderken Karşıyaka Lisesi'den edebiyat öğretmeni Belkis Zincirkıran ile resim öğretmeni Şeref Bigalı gibi iki büyük eğitimciyi de yanına alarak geleceğin aydınlık ve özverili öğretmenlerini yetiştirirler.
Genç yaşta yitirdiğimiz bu büyük eğitimciyi öğrencileri hiçbir zaman unutmazlar ve kurucusu olduğu İzmir Eğitim Enstitüsü bahçesine büstünü dikerler.
Reşat Postacıoğlu'nun İzmir Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü’ne atanması nedeniyle boşalan Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü'ne 14 Aralık 1959'da Atatürk Lisesi Başmuavini Haiit Nafiz Edgüer atanır. Okula atanmadan, ünü öğrenciler arasında çok kısa sürede yayılır. O dönemin yöneticilerinde disiplin ön koşul idi. Bizlere dürüstlüğün, doğruluğun en büyük erdem olduğunu öğretti bu değerli eğitimciler.
Edgüer müdürümüz, yaklaşık on üç yıllık yöneticilik döneminde baş yar­dımcısı Vassaf Vergin ile birlikte, Karşıyaka Lisesi'ni kültür, sanat ve spor etkinliklerinde, başarıdan başarıya koşturmuşlardır.
Sizlere 1960 ve 1962 yıllarında o dönemin ünlü edebiyat öğretmenlerinden İbrahim Öztürk'ün sahneye koyduğu Cevat Fehmi Başkut'un 'Paydos' ve 'Göç' oyunlarının davetiyelerinin birer örnek­lerini sunuyorum.
Oynayanları dikkatle okuduğu­muzda, Muallim Murtaza'yı oynayan o günlerin lise son sınıf öğrencisi Ertam Özen'in, şimdilerde İzmir C.H.P. ikinci bölge millet vekili adayı olduğunu; Karşıyakalılar olarak hepimiz biliyoruz. Ayşe'yi oynayan Bilge Şen’in oyunculuğu hiçbir zaman bırakmayıp televizyonda bir çok dizide evlerimize konuk olduğunu; İbrahim'i oynayan Attila Karabece'nin kaliteli futbolculuğunu, tiyatro oyunculuğu ile birleştirerek çok yönlülüğünü ortaya koyduğunu; Muhittin'i oynayan Metin Altıok'un bir şiir serüveninin kahramanı olarak şiir sevenlerin kalbinde yaşadığını, ne yazık ki Sivas Madımak Oteli yangınında ağır yaralanarak ölen, ünlü bir şairimiz, aynı zamanda da felsefe öğretmeni olduğunu hemen anımsayacağız. Diğer oyuncular da başarılarını yaşam boyu sürdür­müşlerdir.
Karşıyaka Lisesi bu dönemin sportif yarışmalarının her branşında da çok başarılı bir dönem geçirmiş, özellikle beden eğitimi öğretmenleri Refik Korkan, Abdurrahman Cankurt yalnız okulun değil, tüm Kaşıyakalıların tanıdığı ve sevdiği birer eğitimci olmuştur.
Resimde beden eğitimi öğretmeni Abdurrahman Cankurt'u öz çocukları kadar sevdiği öğrencileri ile bir başarı sonrası aldıkları kupalarıyla görmek­teyiz.
Halit Nafiz Edgüer müdürümüz, Karşıyaka Lisesi müdürleri içinde, en uzun süreyle görev yapan müdür olarak okul tarihindeki yerini almış, 14 Aralık 1959'da başladığı yöneticilik görevini, 3 Temmuz 1972'de noktalayarak emekli olmuştur. Sonraki yaşamını da Karşı­yaka'da geçiren Edgüer müdürümüzü kaybettiğimiz gün, cenazesinde öğren­cilerini görememek kendisini bir hayli üzmüştür sanırım.

-9-

Karşıyaka Lisemizde en uzun süre ile (12 yıl 7ay) yöneticilik yapmış olan rahmet ve saygı ile andığımız Halit Edgüer müdürümüzden sonra çok değerli bir başka eğitimci Erol Kaya, vekaleten göreve getirilir. Çok ilginçtir, sanırım örneği de çok azdır. Sayın Kaya'nın bilgi ve isteği dışında, okul öğretmenleri topluca Milli Eğitim Bakanhğı'na telgraf çekerek okul müdürlüğüne asaleten Erol Kaya'nın atanmasını isterler. Bakanlık bu isteği olumlu bulur ve okul öğretmenlerinin isteği ile otuz yedi yaşında ki bu genç yönetici, 1972 tarihinde Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü'ne atanır.
Erol Kaya, göreve gelişinin birinci yılının sonunda, Karşıyaka'da Akşam Lisesi ihtiyacının belirlenmesi üzerine, 1973 yılında Karşıyaka Lisesi bünyesinde, ilk 'Karşıyaka Akşam Lisesi'nin açılmasını sağlar. Aynı çatı altında; iki lise, yaklaşık yüz öğretmen, iki bin beş yüz öğrenci ve anarşik olayların liselere girmeğe başladığı yıllar... İşte bu süreci, şimdilerde sevgili eşi ile birlikte mutlu bir emeklilik yaşamı sürmekte olan, değerli müdürümüz Erol Kaya'nın kendisinden dinleyelim:
Bu süreçte öğretmen, yönetici, öğrenci ve veli işbirliği içinde tam anlamıyla ekip çalışması yapmamız, başarımızı çok olumlu etkiledi. Mezun öğrencilerimizin tamamına yakını üniversiteye kaydoldu.
Özellikle anarşik olayların # artıp okullara girdiği, bazılarının öğrencilerce işgal ve tahrip edildiği, polisin panzerlerle kimi okullara girdiği bu dönemde, Karşıyaka Lisesi'nde tek bir olayın bile yaşanmaması, ekip çalışmasının, tarafsız davranışımızın, okul aile birliği ile koruma derneğimizin her zaman takdirle andığım başarılı çalışmalarının, verimli sonucuyla
sağlanmıştır   
70’li yıllar, tarihi binalarımıza da veda ettiğimiz yıllardır. 1913 yılında dönemin maarif müdürü Namık Bey'in önerisi ile beş bin liralık tahsisat ile yaptırılan üç ana bina kömür sobasıyla ısıtılıyordu. Mazotlanmış tahta zemin­de, yürüyüş sırasında gıcırtılar artmış, duvarlarda açılmalar başlamıştı. Karşı­yaka Lisesi'nin altmış yıldır yükünü çeken, binlerce öğrencinin yetiştiği bu yorgun binalar, tehlike arz ediyordu. Bağdadi yapı çökme tehlikesi ile karşı karşıya idi. Yetkililer yıkım kararını vermişlerdi. Önce 1972 yılında, arka bina elveda diyerek tarihe gömüldü. Ki o bina ne anılarla doluydu. Alt katı, bir zamanların hem yemekhanesi, hem kantini, aynı zamanda bitirme ve bütünleme sınavlarının uygulandığı sınav salonuydu. Münazaralar da burada yapılırdı. Tartışma konularına hazırlan­mak için ünlü yardımsever tarih öğretmenlerimizden Fikret Sezer'in ba­bası, büyük eğitimcilerden Hoca Mithat Efendi'nin, Karşıyaka! il ara bağışladığı kütüphaneye gidilir, günlerce, uzun uzun araştırmalar yapılırdı. Öğretmenlerden oluşan jürinin önünde, neredeyse tüm öğrencilerin izleyici olarak katıldığı, tezahürattan okulun inlediği, bugün televizyonlarda bile örneğine çok az rastlayabileceğimiz kalitedeki münaza­ralardı bunlar. Üst katında fizik, biyoloji laboratuarları ve müzik odasının bulun­duğu bina işte bu binaydı..
1978 yılında yıkılan, okul müdü­rünün odası ile son sınıf öğrencilerinin dersliklerinin bulunduğu ana binamızın önünde, etrafı güllerle donanmış, o yıllara kadar hemen hemen her öğren­cinin başında bir fotoğraf çektirdiği, bir fıskiyeli havuzu vardı. Burada ilk aşklarını filizlendiren, gençlik yıllarının en güzel günlerini geçiren öğrenciler, bu binanın yıkılışına, adeta bir yakınlarını yitirmişçesine üzüldüler. Bu konu yerel basında da geniş yer bulmuştu. Bu olayı Ege Ekspres Gazetesi de birinci sayfadan vermişti.
60'lı yılların hemen başında Karşıyaka'da Kız Lisesi'nin açılması sonucu Karşıyaka Lisesi kız öğrencileri, yeni açılan Karşıyaka'nın bu ikinci lisesine geçirilmiş Karşıyaka Lisesi de  'Karşıyaka Erkek Lisesi' olmuştu. Ancak nüfusun ve Karşıyaka'ya göçün hızla artması, genişleyen yerleşim alanları, Karşıyaka Lisesi'ni tekrar karma okul olmaya zorlamış, Erol Kaya müdürümüz de Karşıyakalıların bu ihtiyacını göz önüne alarak konuyu öğretmenler kuru­luna taşımıştı. Kurulun oybirliği ile almış olduğu, 'lisenin kuruluşundaki gibi kız- erkek öğrencilerinin bir arada eğitim ve öğretimlerini sürdürmeleri' kararı, İl Milli Eğitim Müdürlüğüne 'olur' için sunul­muş, üst makamlarca da uygun görülen bu karar, Karşıyaka Lisesi'ni eski günlerine taşımıştı. Okulda; sabah lise, öğleden sonra ortaokul, akşam da 'Akşam Lisesi' kısaca üçlü bir öğretim başlamış; okul müdürü Erol Kaya, sabah 7.30 da başladı­ğı görevinden, gece 22.00 de ancak  ayrılabilir olmuştu. Bıkmadan, usanmadan, hiç şikayetçi olmadan, büyük bir zevk ve heyecanla görevini sürdürmüştü. Çünkü Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü yüce bir görevdi, severek yapılabilirdi ancak. Okul mevcudu küçük bir ilçe nüfusu gibiydi. İstekler, sorunlar bitmek bilmiyordu. Önceki ünlü müdürlerimizden Reşat Postacıoğlu'nun yöneticilik izlerini gördüğüm, bu vefakar müdürümüz Erol Kaya 'herşeyim' dediği öğretmen kadrosu ile Karşıyaka Lisesi'ni başarıdan başarıya taşıdı. Aşağıdaki resimde 1971-1972 Eğitim Öğretim yılı kadrosunu, şu anda ayakta kalan tek tarihi binamızın, iç merdivenlerinde görmekteyiz.
Okul müdürümüz Erol Kaya, Türkçe ve Edebiyat öğretmeni olup hele bir de yazarsa tabii ki sanat ve kültür çalışmalarına ayrı bir önem verilir. Erol Kaya müdürümüzün, ’Ortaokullarda Kompozisyon', 'Kolay Dilbilgisi', 'Güzel Konuşma ve Yazma' adlı kitapları okullarımızda yıllarca ders ve yardımcı ders kitabı olarak okutulmuştur. Tiyatro çalışmaları için de temsil koluna her türlü olanağı sağlayan yönetim, 11 Mayıs 1973 tarihinde Elif Sineması'nda, 'Cimri' oyununu sahneye koyar. Karşıyakalılar tarafından dakikalarca ayakta alkışlanan oyun , istek üzerine günlerce halka ve diğer okul öğrencilerine sergilenir.
Meslek yaşamı başarı ve ödüllerle dolu olan Erol Kaya müdürümüz, zor bir dönemde görev yapmış, en azından üzerindeki 'Akşam Lisesi' Müdürlüğü görevinin alınmasını istemiş, olumlu bir cevap alamaması üzerine, 26 Ekim 1972 tarihinde başladığı görevinden istifa etmek zorunda kalmış, bakanlıkça istifası kabul edilmemesine karşın bir aylık bekleme süresi sonunda görevini Baş Muavin Sadullah Oktay'a devrederek 3 Eylül 1977 tarihinde görevinden ayrılmıştır.
Şair ruhlu, çalışma düzeni ve iş ahlakı ile örnek, sevgi dolu, içten dost Erol Kaya müdürümüz; şimdilerde hayat yoldaşı, en büyük desteği olan sevgili eşi ile Karşıyaka'da sağlıklı, mutlu, sakin bir emeklilik yaşamı sürdürmektedir...

-10-

Yetmişli yıllarının sonunda, Karşıyaka Lisesi müdürü Erol Kaya, görevinden ayrılınca 13 Eylül 1977 tari­hinde başmuavin Sadullah Oktay okul müdürlüğü görevine atanır.
Sadullah Oktay da Cumhuriyet döneminin ilk öğretmenlerinden olan ve efsane milli eğitim bakanımız Haşan Ali Yücel'in takdirname ile ödüllendirdiği babası Mehmet Arif Bey gibi öğretmen­lik mesleğini seçmişti.
İlk görev yeri olan Torbalı'dan, Bayraklı Ortaokulu'na geçen Sadullah Bey, buradaki müdür yardımcılığı göre vinden.sonra Karşıyaka Lisesi'ne resim ve sanat tarihi öğretmeni olarak atanır.
Rahmet ve saygıyla andığımız büyük eğitimci Turgut Karadadaş da altmışlı yılların başında Bayraklı Ortaokulu müdürüydü. Yaşamını eğitim ve öğretim hizmetlerine adayan, gerçek bir Atatürkçü olan değerli eşi Rukiye Karadadaş ile Bayraklı Ortaokulu'nu başarıdan başarıya taşımışlardı.
O yıllarda Bayraklı Ortaokulu, Karşıyaka Lisesi'nin ikinci bir şubesi gibiydi. Hemen hemen tüm mezunlan lise öğrenimleri için Karşıyaka Lisesi'ne kay­dolurlardı. İşte bu okulda görev yapan öğretmenlerin bir çoğunu da daha sonraki yıllarda, Karşıyaka Lisesi'nde görev ya­parken görmekteyiz.
Sadullah Oktay döneminde Karşı yaka Lisesi sevinci ve hüznü bir arada yaşadı. Erol Kaya zamanında yapımına başlanan yeni okul binası bitmiş, çökme tehlikesi gösteren tarihi ana binamız da yıkılmıştı.
Otuzlu yıllarda, bir tek ortaokulu olan Karşıyaka'nın çevresindeki ortaokul sayısı artmış, mezunlarının liselere yerleştirilmesi sorun haline gelmişti. Ege'nin gözde bir lisesi olan Karşı yaka Lisesi'ne ilgi bir hayli artmış, bunun sonucu artan sınıf mevcutlan eğitim öğretimi olumsuz yönde etkilemeye başlamıştı. Yeni yapılan bina, bu sorunları çözecek nitelikteydi; ama ne var ki bu dönemde anarşik olaylar artmıştı. Okul yönetimlerinin işleri çok zordu. Karşıyaka Lisesi yönetici yönün-den çok şanslıydı. Başansız tek bir okul müdürü bile olmamıştı. Sadullah Oktay da yardımcıları, öğretmenleri, öğren-cileri ve velileriyle bütünlüğü sağlamış, okulda tek bir olay dahi çıkmamıştı.
Sadullah Oktay, öğretmen arka­daşlarının büyük bir bölümüyle ailecek görüşür; müdür-öğretmen ilişkisini, ağabey- kardeş ilişkisine taşırdı. Onun için de her öğretmen bir yönetici gibi okulu sahipleniyordu. Öğrencilerine babacan tavrıyla yaklaşır, özellikle ekonomik durumu iyi olmayan öğren­cilere, maddi manevi katkılarda bulu nurdu.
Sadullah Oktay'ı bir de Karşıyaka Lisesi mezunu olan büyük oğlu Feyzullah Oktay'dan dinleyelim:
“ Karşıyaka Lisesi'nde öğretmenim de olan babam, benim için çok özeldi. Yeri geldiği zaman arkadaş gibi olur, özellikle öğretmenlerin ders programlarının yapımında, kendisine yardım etmemden büyük keyif alırdı. Bilgisayarın olmadığı o yıllarda, çarşaf gibi masaya serilen haftalık ders programlarının başında, öğ­retmenlerin özel durumlarını yerine getir­mek amacıyla saatlerce uğraşır, en iyi haftalık ders programını yapmaya çalışır­dı.
Babam çok iyi bir çevreci, doğa aşı­ğıydı. Ondan aldığım kültür ve eğitim sayesinde, tarihsel dokuyu korumayı, kent kültürünü, kısaca kent duyarlısı olmayı öğrendim. Doğduğum ev olan, dedemden yadigar Zübeyde Hanım Caddesi'ndeki evimizi babam hiçbir zaman satmayı, rant sağlamayı düşünmedi. Hep bakımını ve onarımmı yaptı. Sümbülleriyle ünlü gü­zel evimizi hep korudu. Ben ve kardeşim de onun bu sevgisini yaşatmak adına söz konusu evi 'Sadullah Oktay Müze Evi' ola­rak hep yaşatmak arzusundayız.”
Yoğun çalışma temposu, Sadullah Oktay'ın sağlığını bozmuştu. Emekliliğini istemeye karar verip 29 Aralık 1978 tarihinde görevinden ayrıldı. 7 Kasım 1986 da yitirdiğimiz bu değerli müdürü­müzü, her zaman sevgi, rahmet ve saygı ile anacağız.
Karşıyaka Lisemizde Erol Kaya ile başlayan başmuavinlerin okul müdürlüğü görevine atanması Sadullah Oktay müdürümüzden sonra da sürdü ye okul müdür başyardımcısı İsfendiyar Yıldız okul müdürlüğü görevine atandı.
1977 yılında Erol Kaya döneminde, Karşıyaka Lisesine matematik öğretmeni olarak atanan İsfendiyar Yıldız'ı, okul müdürü Erol Kava Bir gün odasına çağırır, ~ytkılan tarihi binadaki bu ilk buluşmada genç öğretmene Erol Kaya : “Bir şey mi istediniz?” diye sorar.
Genç adam kendini tanıttığında ise “ Pardon! Ben sizi öğrenci sanmıştım. Buyurun oturun.” der ve müdür yardım­cılığı görevini önerir. Bu görevi kabul eden İsfendiyar Yıldız, bir süre sonra da başmuavin Ercan KÖylü'nün istifa etmesi sonucunda, müdür başyardımcı lığı görevine getirilir.
Okulların yeni eğitim öğretim yılına hazırlanma dönemidir. Karşıyaka Lisesi'ne hemen hemen her gün öğretmen atanmakta, bunun sonucu ders programları değişmekte, yeni binaya taşınma hazırlıkları hızlanmaktadır. Okul müdürü Sadullah Oktay'ın rahat­sızlığı nedeniyle bütün yük; bu genç, dinamik okul müdür başyardımcısına kalmıştı. O günleri birlikte yaşadığımız sevgili kardeşim İsfendiyar Yıldız'dan dinleyelim;
“1978 sonbaharında Sadullah Oktay görevden ayrılınca müdür vekili olarak okulu yönetmeye başladım. Bu arada yeni binamız bitmiş, valilik çok kısa sürede yeni binaya taşınmamızı, boşaltacağımız tarihi binada da 'Karşıyaka Ticaret Lisesi'nin eğitim ve öğretimini sürdüreceğini bildirmişti. Yardımcı arkadaşlarla hemen bir toplantı yaparak cuma akşamı taşınmaya karar verdik. Geceleri de çalışarak pazar akşamı geç vakitlerde taşınma işlemini bitirip pazartesi sabahına lisemizi eğitim öğretime hazır hale getirdik.
Dönemin milli eğitim müdürü Sayın Şükrü Saltuk, boş olan okul müdürlüğü için dilekçe vermemi istedi. Önce şaşırdım ve tereddüt ettim. Çok gençtim, okulda Sadık Özen, Halil Bozkurt gibi öğretmenlerim ve müdür­lüğümü yapmış Erol Kaya vardı. Onların müdürü olacaktım, nasıl olurdu? Çok hızlı  karar vermem gerekiyordu.
Karşıyaka'yı, Karşıyaka Lisesi'ni çok seviyordum. Yöneticilik görevi de zevkli geliyor, yeni yüzler tanımam, değişik sorunlarla karşılaşmam, benim için yeni deneyimler oluyordu. Hemen dilekçemi verdim. Çok kısa sürede de
onayı geldi. Yardımcı arkadaşlarımla her hafta sonu mutlaka toplanır, eğitim- öğretim işlerinin nasıl yürütülmesi gerektiğini değerlendirir, yeni gelen yasa, yönetmelik, bakanlık emirlerini duyurur, okulumuza da sıçrayan öğrenci olayla­rıyla ilgili ne gibi önlemler alacağımızı saatlerce tartışırdık. Amacımız, gençleri toplumdan soyutlamadan yanlışlarını göstermek, demokratik bir ortamda onları geleceğe hazırlamaktı. Okulda seçimle oluşturulan 'öğrenci yönetim kurulu' ile iletişim kurarak sorunları çözmemiz kolaylaşıyordu. Bunların sonucunda Kar­şıyaka Lisemiz ülke genelinde en başarılı ve huzurlu liseler arasına girmişti.”
1977-1978 öğretim yılında, Karşı­yaka'nın iki lisesi, Karşıyaka Erkek Lisesi ve Karşıyaka Kız Lisesi'nin karma okullara dönüştüğü yıllardır. İsfendiyar Yıldız: 'Kız ve erkek öğrencilerin ayrı okullara gitmeleri eğitim-öğretim anla­yışına uygun düşmüyor.' diyerek, kız lisesi müdürüyle de görüşüp acilen iki okulun öğretmenler kurulunun toplanmasını önerir. Toplanan kurullarda, oybirliği ile Karşıyaka'nın seçkin bu iki lisesinde kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim ve öğretimlerini sürdürmeleri kararını alarak bakanlık onayına sunulur. Okulun adı da 'Karşıyaka Lisesi' olarak tekrar iade edilir.
Lise kurucu müdürümüz anıt eğitimci Hilmi Ziya Apak, emeklilik yıllarında sık sık okula gelerek okul müdürleri ile görüşür, bilgi ve biri­kimlerini söyleşi aralarına sıkıştırır, okulun ihtiyaçları ile ilgilenir, maddi-manevi destek verirdi. İsfendiyar Yıldız da bu kaynaktan beslenen müdürlerimizdendi. Hatta fikirlerini çok beğenen Hilmi Ziya Apak müdürümüz. 'Çok başarılı olacağına inanıyorum. Ülkenin sizin gibi değerli yöneticilere çok ihtiyacı var.' diyerek kendisine büyük bir güç vermişti.
yılında milli eğitim komis­yonunda bulunan İsfendiyar Yıldız, Karşıyaka Lisesi'nin öğretmen kadrosuna, branşlarında çok başarılı bir çok öğret­menin atamasını yapmıştı. Bunun sonucu, öğrencilerin çalışma azmiyle de üniversite sınavlarında başarı sıralama­sında, Karşıyaka Lisesi Türkiye genelinde ilk elli içine girmişti.
Araştırmaya ve bilimsel çalışmaya her zaman değer veren İsfendiyar Yıldız, yöneticiliğinin yanında branşı olan matematik derslerinde öğrencilerine: “Matematik doğru düşünmeyi öğretir, insanı dogmalardan kurtarır. Sizlere iki kere iki dört eder, desem de bana inanmayın, araştırın gerçeği siz bulun belki yanlış söylemiş olabilirim” der, onları düşünmeye yönlendirirdi.
Demokratik, çağdaş bir eğitim için mücadele veren İsfendiyar Yıldız, 1979- 1980 öğretim yılı başladıktan sonra yapılan ara seçimler sonucu Milli Eğitim kadrolarındaki değişikliklerden etkile­nenlerden oldu. Mesleki yaşamı başarı­larla dolu olan sevgili arkadaşım, önce Kütahya'ya, eş durumundan da Altındağ Ortaokulu'na atanarak 26 Şubat 1980 tarihinde Karşıyaka Lisesi'ndeki görevin­den ayrıldı. Fakat hiçbir zaman Karşı­yaka'dan, Karşıyaka Lisesi'nden kopmadı. Karşıyaka Lisesi Eğitim Vakfı kuruculuğu yanında, vakıf kurucu başkanımız Necdet Türetken'den sonra vakıf başkanlığı görevinde de bulundu. Halen vakıftaki aktif çalışmalarını sürdürmektedir. Öğretmen olan sevgili eşi Aysu Hanım ve çok başarılı iki oğlu ile Karşıyaka'da mutlu sağlıklı yaşamını sürdürmekte olan İsfendiyar Yıldız'a sonsuz teşekkür­lerimizle...

-11-

İlk on bölümde, Karşıyaka Lisesi'nin kuruluşundan, yetmişli yılların sonuna değin; kurucu müdürümüz Hilmi Ziya Apak ile sonraki okul müdürlerimizi, okulumuzun fiziki yapılanmasını, o dönemlere ait etkin­liklerimizi aktarmaya çalıştım.
İsfendiyar Yıldız'ın görevinden başka bir okula nakledilmesinden sonra okul müdürlüğüne 23.5.1980 tarihinde Sadık Özen atanır.
Karşıyakalıların ve Karşıyaka Liselilerin yakından tanıdığı, bildik bir isimdi, beden eğitimi öğretmeni “Sadık Hoca”. Altmışlı yılların ortalarına doğru İzmir Namık Kemal Lisesi'nden atan­mıştı Karşıyaka Lisesi'ne. Öğretmenlik 19 Mayıs törenleri için aylarca I önceden öğrencilerini bayrama motive I eder; “En başarılı okul Karşıyaka Lisesi 1 olacaktır, biz Karşıyakalıyız” diyerek | büyük bir ciddiyet içinde bayrama hazırlardı onları.
Sadık Özen öğretmenliğinin yanı­nda, çok iyi bir dalıcı idi. Yazlarını geçirdiği Yeni Foça’da onu denizde su üstünde görmek neredeyse imkansız gibiydi. Vurduğu balıkları anlatırken mutluluğu kısık gözlerine yansırdı.
Çok yönlü bir sporcu olan Sadık Özen, okul dışı zamanlarında hakemlik yapardı. Futbol sahalarında, spor salonlarında, atletizm pistlerinde... Hemen I hemen her branşta hakemlik lisansı vardı.  Onun yönettiği en kolay müsabakalar ise  KSK maçları idi. Zira oyuncuların büyük  bir bölümü Karşıyaka Lisesi'nden  öğrencileriydi. Kimse kararma itiraz  edemez, ters dahi bakamazdı.
Öğrencisi olduğum Sadık Hoca'm ile Karşıyaka Lisesi'nde meslektaş olarak çalışma mutluluğuna eriştim. Sadece ben değil, Karşıyaka Lisesi mezunu sınıf arkadaşlarım, matematik öğretmeni Ergun Aksan, tarih öğretmeni Avni Ataş, İngilizce öğretmenleri Musta­fa Us ve Sedat Taştemel, Edebiyat öğret­meni merhum Tezel Tumin de onun öğrencileri idi. Öğretmenimiz, meslekta­şımız, şimdi de müdürümüz olmuştu... Dönem itibari ile 1980' de okullarda öğrenci olayları sona ermiş ya da çok azalmış; yöneticilik daha rahat bir görev olmuştu.
Karşıyaka Lisesi; yeni, modem binasında artan öğrenci ve öğretmen sayısı, ikili öğretimi ile İzmir'in en yoğun lisesi konumuna gelmişti.
Meslek yıllarının sonuna doğru aldığı okul müdürlüğü görevinden, Sadık Özen 26.2.1982 tarihinde emekliliğini isteyerek ayrıldı. O sportmen, çok sağlıklı görünen hocamız, ne yazık ki hastalığını yenemedi ve genç sayılacak bir yaşta aramızdan ayrıldı.
Sadık Özen'den sonra on aylık bir süreyle Karşıyaka Lisesi'ne müdür ata­ması yapılamadı. Bu arada Bayraklı Ortaokulu ve Lisesi müdürlüğünden tanıdığımız Rukiye Karadadaş müdür vekilliği görevini başarı ile sürdürerek, 27.12.1982 tarihinde yeni müdür Önder Aydoğdu'nun atanması sonucu eski görev yeri olan Gazi Lisesi'ne döndü.
Karşıyaka Lisesi müdürlüğüne at­anan Önder Aydoğdu, İzmir Milli Eğitim camiası tarafından bilindik bir isimdi. İzmir Maarif Koleji (Bornova Anadolu Lisesi) öğretmenliği, Atatürk Lisesi Müdürlüğü, Yabancı Diller Yüksek Okulu Müdürlüğü görevlerinden sonra Eylül 1976 tarihinde İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü görevine atanmıştı. Bu nedenle İzmir'in eğitim sorunlarını çok iyi biliyordu. 5.12.1977 tarihine kadar sürdürdüğü bu onurlu görevinden girdiği yurt dışı sınavını kazanması sonucu Al­manya Eğitim Müşavirliğinde'ki görevine atanması ile ayrıldı.. Bu görevi ile de yurt dışında uygulanan eğitim öğretim sistemlerini yakından tanıma fırsatını buldu; 1980 yılında tekrar Türkiye'ye dönen Aydoğdu, önce kadrosunun bulun­duğu Atatürk Lisesi'ne daha sonra da Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü'ne atandı.
Yirmi beş yıl öncesinin Karşıyaka Lisesi'ni, bir de Önder Aydoğdu müdü­rümüzden dinleyelim:
“'Seksen öncesi İzmir okullarında, ciddi bir derslik eksiği vardı. Sınıf mevcutları merkez okullarında bile altmışı yetmişi bulmuştu. Öncelikli işim, büyük ihtiyaç duyulan semtlerde beş yeni lise ile on ortaokul açmak oldu. Diğer bir sorun anarşik olayların okullara sıçramış olmasıydı. Öğretmen arkadaşlarımı, öğrencilerimi mümkün olduğu kadar çatışmalardan uzak tuttum. Tarafsız bir tutum ve sağduyuyla ülke genelinde öğrenci olaylarının en az görüldüğü ilin İzmir olmasını sağladım, yardımcılarım ve okul müdürü arkadaşlarımla birlikte. Karşıyaka Lisesi'ne atandığım zaman, büyük bir mutluluk duydum. Tarihi bir okulda görev yapmanın heyecanı ile önce bütün okulu dolaştım. Bina çok yeni olmasına rağmen, güzelim spor salo­nunun parkelerinin sökülmüş, soyunma odalarının işlerliğini yitirmiş, duvarlar yazı ve resimlerle çirkinleştirilmiş, sınıflarda ise sıraların eksik ve eski olduğunu gördüm.
Eğitim ve öğretimde de sıkıntılar vardı. Türkiye'de bir çok okul öğretmen­sizlik nedeniyle büyük çaresizlikler içindeyken Karşıyaka Lisesi'nde öğret­men yığılması vardı. Özellikle Türkçe, İngilizce, Matematik öğretmenleri; haftada üç, dört saat derse giriyorlardı. Seçmeli derslerde İngilizce'ye öncelik vererek hem öğretmen arkadaşlarımın daha fazla derse girmelerini sağladım. Hem de öğrencilerin yabancı dil konu­sunda ki noksanlıklarını gidermiş oldum. Benim yöneticilik anlayışım, karşılıklı güven, sevgi ve saygıya dayanıyordu. Öğretmen arkadaşlarım derslerde, eğitsel kollarda, açılan kurslarda canla başla çalışıyorlardı. ÖSS ve ÖYS sınavlarında öğrencilerimiz büyük bir başarı yakalayarak Türkiye on altıncısı olmuştu.
Spor salonumuz yenilendi. Öğren­cilerimizin, KSK sporcularının ve diğer okul öğrencilerinin hizmetine sunuldu. Lisemizin bu çok yönlü başarısı kayıt dönemlerinde okulumuzda yığılmalara neden oldu. Derslik sıkıntısı baş gösterdi. Yapılacak tek şey, Halk Eğitim Merkezine tahsis edilen pavyon binasının geri alınmasıydı.  bu konuda çok olumsuzdu. Bin bir güçlükten sonra ancak bakanlık oluru ile binamızı geri alabildik. Bu alış şekli de vilayetle okul yönetimi arasında bir burukluğa neden oldu.
Okul kütüphanesini tekrar elden geçirdik. Sayın Kenan Evren'in direktif­leri ile Genel Kurmay Başkanlığı kana­lıyla binlerce kitap kütüphanemize kazan­dırıldı.... ’’
Karşıyaka Lisesi; kuruluşundan beri olduğu gibi seksenli yıllarda da KSK' nin doğal altyapısı olma görevini sürdür­müştür. Futbol takımının başarısının yanında, basketbolda da okul takımı büyük başarılara ulaştı. Bunda okulun spor salonunun olması, İhsan Fidan, Seval Çalı gibi basketbol sevdalısı, özverili beden eğitimi öğretmenlerinin Karşıyaka Lisesi'nde görev yapmış olmaları en büyük etkendi. Okul-kulüp işbirliğinin en güzel uygulandığı yıllardı bu yıllar. Zira, kulüp ve okul yönetimlerinde, teknik kadrolarda, Karşıyaka’nın iklimini çok iyi bilen, bu sisteme inananlar vardı.
Suat, Cihangir, Kemal, Cüneyt, Türker, Ozan, Tufan gibi basketbolcular Karşıyaka Lisesi'nden yetişip, KSK forması ile İzmir'e Birinci Lig Basketbol şampiyonluğunu ve Cumhurbaşkanlığı kupasını getiren unutulmaz sporcular olmuştu.
Okul müdürü Önder Aydoğdu'nun Karşıyaka Lisesi'nden ayrılışı da -eğitim­ciye yakışır olmuştu. Emekli olmaya karar veren Aydoğdu müdürümüz genel denetim ister. Sonrasını Önder müdürü­müzden dinleyelim:
“Bakanlıktan gelen teftiş ekibi denetimini bitirip tüm yönetici ve öğretmenlerle kapanış toplantısı yaptı.
Toplantı öncesi şahsıma çok mültefıt ve takdirkar davranılmıştı. Ancak toplantıda sayın başkan, klasik müfettiş söylemini sürdürdü. Oysa teftişin amacı; rehberlik olup başarıyı sahiplerine ulaştırarak onları daha da yüreklendirmek olmalıydı. Sayın başkanın konuşmasından sonra söz alarak Almanya ve diğer gelişmiş ülkelerde, teftişin nasıl yapıldığını örnek­lerle anlattım. Türkiye'ye dönüşümde memleketimde de bu gelişmeleri bulaca­ğımı sanmıştım. Ne yazık ki duyduklarım umudumu yok etmişti bir anda... Çok ama çok üzülmüştüm...
Emekli olacağımı önceden bilen iki yüze yakın öğretmen arkadaşım, ayakta dakikalarca alkışladı. Bir yönetici için bundan büyük onur olur mu?... O günün sıcaklığını ve gururunu yüreğimde hala duyuyorum... ”
Karşıyaka Lisesi'nde 27.12.1982 tarihinde göreve başlayan Önder Ay- doğdu müdürümüz de 2.7.1985 tarihinde emekliliğini isteyerek okulumuzdan ay­rıldı. Emeklilik döneminde de eğitime ve öğretime hala hizmetlerini sürdüren sayın müdürümüze, sağlıklı ve mutlu yaşam dileklerimizle teşekkürlerimizi sunu­yoruz.

-12-

Önder Aydoğdu'nun emekli olarak okul müdürlüğü görevinden ayrılmasından sonra üç ay kadar vekaleten yönetilen 'Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü' görevine, 16 Ekim 1985 tarihinde Atalay Demirel atanır.
Karşıyaka'nın en eski eğitim kuramlarından biri olan Fevzi Paşa îlkokulu'nda aynı isim altında 1.Kasım. 1977 tarihinde bir ortaokul açılmasına karar verilir. Bu okulun müdürlük görevine de Şemikler Lisesi Müdür Yardımcısı Atalay Demirel getirilir.
Fevzi Paşa Ortaokulu Müdürlüğü görevinde sekiz yıl kalan Demirel, o sırada boş bulunan Karşıyaka Lisesi Müdürlüğüne talip olur. Bakanlıkça da uygun görülmesi üzerine büyük bir istek ve heyecanla yeni görevine başlar.
Sevgili Atalay Demirel’in atan­dığı Karşıyaka Lisesi, 1985-1986 öğretim yılında, adeta küçük bir ilçe gibiydi. İki yüze yakın öğretmeni, dört bin öğrencisi vardı. İki yıl sonra da öğretmen sayısı üç yüz elliyi bulacaktı. Bu kadronun içinde bakanlık müfet­tişliği, çeşitli il ve ilçelerde okul müdürlüğü görevinde bulunmuş Ali Gediz, Muammer Gezginci, Yücel İzmirli, Mustafa Yüksel, Mehmet Günaydın, Mümtaz Saraçoğlu, İbrahim Davran, İshak Cemaloğlu gibi isimler vardı.
Atalay Demirel, sık sık yöneti­cilik yapmış olan bu meslektaşları ile toplantılar yaparak, okulun genel işleyişi ve eğitim öğretimdeki kaliteyi arttırma yöntemlerini tartışarak, ulaşılan çağdaş eğitim çözümlerini uygulamaya koyuyordu.
Okul mevcudunun dörtbinin üzerine çıkması nedeniyle sorunlu öğrencilerde de bir artış gözleniyordu. Rehberlik öğretmenini, müdür yardım­cılarını yanına alan Demirel, zaman zaman bu öğrencilerin evlerine habersiz giderek; onların anne ve baba­lan ile tanışıp ders çalışma ortamlarını yerinde gözlemleme fırsatı buluyordu. Bu arada öğrencinin özel durumlarını saptayan Atalay Demirel, okul-aile işbirliği ile öğrencinin bu sorunlarını kolayca çözüme ulaştırabiliyordu.
Bir yıl gibi bir sürede Atalay Demirel prensiplerini ortaya koymuştu. Özellikle disiplin açısından öğrenciler biraz sıkılsa da veliler çok mutlu görünüyordu.*
1986-1987 öğretim yılı başında teftiş kurulundan gelen bir telefonla okulun genel denetiminin yapılacağı, bu nedenle öğretmenlerin, haftalık ders programlarının hazırlanması istenir.
Oysaki okul bir yıl önce Önder Aydoğdu zamanında genel denetim geçirmiştir. Bu olağan bir uygulama değildi. Genel teftişlerin arasında bu denli kısa sürenin olması düşündürücü idi. Perşembe günü denetimin yapılacağının bildirilme­sinden sonraki pazartesi günü 07.30 da dört bakanlık müfettişi okula gelip okulu; bodrum katından, çatı aralarına, arşivine kadar denetlerler. Her taraf pırıl pırıldır... Eğitim öğretim; yasa, yönetme­lik, bakanlık emirleri doğrultusunda, usulüne göre yapılmaktadır. Teftiş ekibi teşekkür ederek ayrılır. Heyecanlı bir bekleyişten sonra iş anlaşılmıştır. Bu denetim Atalay Demirel'i görevden almak için yapılmıştır... Ne var ki gelen müfettişler, tıkır tıkır işleyen bu eğitim kurumunda, Atalay Demirel'i görevden alacak bir açık bulamamışlar, taltif ederek okuldan ayrılmışlardır.
Atalay Demirel döneminde, eğitim öğretimdeki başarı da hızla yükselişe geçmişti. Bu başarıda da ortaokul diploma notu esas alınarak oluşturulan seviye sınıflarında görev yapan öğ­retmenlerin özverili çalışmaları asla yadsınamaz. Mesai saatleri dışında hiçbir karşılık beklemeden üniversiteye hazırlık çalışmaları yapan, günlerce değişik sorular hazırlamak için gecesini gündüzüne katan gerçek eğitimcilerle Karşıyaka Lisesi sanki ellili, altmışlı yıllarını yeniden yaşıyordu.
Ö.S.S. sistemi örnekleri, yıl içinde son sınıf öğrencilerinin tüm sınavlarında uygulanmaya başlanmış, bunun sonucu genel liseler sıralama­sında Karşıyaka Lisesi dört yıl üst üste, beşincilik ile onunculuk arasında başarı elde etmişti.
Eğitim öğretimin yanında sosyal ve sportif başarılar da arka arkaya gelmeye başlamıştı. Sevgili Demirel bu başarılarının nedenini şöyle açıklıyor;
“Görev süremde en büyük şansım, çok disiplinli ve deneyimli bir öğretmen kadrosunun olması ile hiçbir zaman saate bakmadan çalışan memur ve yardımcı hizmetlilerine sahip olmamdır. Ayrıca okulun kadrolu elemanıymış gibi her zaman yanımızda olan koruma derneği ve aile birliği üyelerinin özverili çalışmaları ve destekleri bir başka şansım olmuştu. ”
Yirmiiki yıldır geleneksel hale gelen lokma günü kutlamalarına da 1986 yılında başlanmıştır. Bir gün, okul müdürü Atalay Demirel'le odasında sohbet ederken, diğer liselerin her yıl kutlanan özel günleri olduğunu, Karşıyaka Lisesi'nin de böyle bir günü­nün olmasının anlamlı olacağını düşün­dük. İş, adının konmasına kalmıştı. İlk aklıma gelen Karşıyaka'mızın ünlü lokma tatlısı olmuştu. Atalay Bey de bu öneriye sıcak bakınca böylece “Lokma Günü”müz doğmuş oldu.
İlk lokma gününe öylesine büyük ilgi oldu ki, bahçedeki etkinliklerden sonra spor salonunda yapılan şöhretler futbol müsabakasını izlemek isteyenler salona girememişti. Hele eski mezun­ların anlattıkları anılar ile atılan kahkahalar, hep birlikte söylenen okul marşı, hemen arkasından çekilen 'kaf sin kaf herkesi çok mutlu etmişti.
Çağdaş eğitimin öncülerinden olan Karşıyaka Lisesi, 13 Kasım 1986 tarihinde yabancı dil laboratuarına kavuşmuştu. Yabancı dil öğretiminde son teknolojiye hemen uyum sağlayan öğretmen ve öğrencilerin mutluluğu görülmeye değerdi doğrusu. Açılışı, günümüzün Milli Savunma Bakanı, o günün İzmir Valisi Sayın Vecdi Gönül yapmıştı.
Karşıyaka Lisesi, kuruluşundan günümüze değin Türk sporuna birçok sporcu kazandırmıştır. Her dönemde K.S.K.'nin alt yapısı gibi çalışmış, okul- kulüp işbirliği son yıllara dek sürmüştür.
Özellikle bu dönemde yetişen basketbolcular ile voleybolcular milli takıma kadar yükselmiş, hatta onlardan biri olan Özlem Özçelik (İşseven) uzun yıllar voleybol milli takımımızın kap­tanlığını yapmıştır. Onun yeteneklerini ortaya çıkaran Turan Hoca ile Beden Eğitimi Öğretmeni Özcan Çalış, Karşıyaka'da voleybolun sevilmesi için uzun yıllar çalışan gerçek eğitim­cilerdi.
Sporda bir başka başarıya Türkiye liseler arası penaltı yarış­masında ulaşıldı. Türkiye İkincisi olan ekibin penaltıcısı Süreyya Pusat aynı zamanda K.S.K.'nin alt yapısının da başarılı sporcusu idi. Kaleci İsmail’in ise üstün yeteneklerine rağmen sporculuk yaşamı kısa sürdü.
Okul müdürü Atalay Demirel döneminde bir de “Karşıyaka Lisesi” J adı ile okul öğretmenleri ve öğren­cilerince yayına hazırlanan beş yıl süre ile dergi çıkarılmış, okullar arasında , çeşitli alanlarda yapılan yarışmalarda I ödül alan yapıtlar, eski mezunların anıları, okulun tarihçesi bu dergide ı yayınlanmıştı.
“24 Kasım Öğretmenler Günü” etkinlikleri tüm ilçeye yayılmış, “Karşıyaka Emekli Öğretmenler Der­neği” aracılığı ile sadece lisemizin öğretmenleri ve emeklileri değil Karşı­yaka'da yaşamlarını sürdüren tüm emekli öğretmenlerin katılımı ile kutla­malar gerçekleştirilmiştir.
Hilmi Ziya Apak ve Halit Edgüer müdürlerimizden sonra en uzun süreyle  (sekiz yıl) Karşıyaka Lisesi Müdür- , lüğü'nde bulunan, özverili ve disiplinli , çalışmalarıyla görev yaparak iz bırakan  Sevgili Atalay Demirel müdürümüz de 21 Ekim 1992 tarihinde İzmir Fen Lisesi Müdürlüğü görevine atanarak i Karşıyaka Lisesi'nden ayrılmıştır.
2003 yılma kadar Milli Eğitim'de yönetici olarak görev yapan Atalay  Demirel, Cumhuriyet İlkokulu'ndan emekli olan sevgili eşi Gülşen Hanım’la Karşıyaka'da emekliliğin keyfini çıkar­maktadırlar.

-13-

İlk on iki bölümde, Karşıyaka Ortaokulu'nun kuruluşunda, büyük emekleri geçen okul müdürleri Talat Sürenkök ve Sacit Öncel ile Karşıyaka Lisesi'nin unutulmaz kurucu müdürü Hilmi Ziya Apak1 tan başlaya­rak görev yapan, birbirinden değerli müdürlerimizi tanıtıp kendi dönemle­rine ait kayda değer görünen çalışma­larını aktarmaya çalışmıştım.
Karşıyaka Karşıyaka'nın özellik­le Kız Muallim Mektebi ve Karşıyaka Lisesi mezunu okuyucuları ile görev yapan okul müdürlerinin ellerindeki bilgi, belge fotoğraflarını benimle paylaşarak çok daha ayrıntılı bir 'Kız Muallim Mektebi ve Karşıyaka Lisesi Tarihi'nin ortaya çıkmasına yardımcı oldukları için kendilerine ne kadar teşekkür etsem azdır.
Bu sayımızda, doksanlı yıllarda görev yapan diğer bir müdürümüz Niyazi Evren'i ve dönemini tanıya­cağız.
1950 Denizli doğumlu Niyazi Evren müdürümüz, 1972 yılında Balıkesir Necati Bey Eğitim Enstitüsü FKB bölümünden mezun olarak öğretmenlik mesleğine başlamış; uzun yıllar Ege'nin çeşitli il ve ilçelerinde yöneticilik yaptıktan sonra Gürçeşme Lisesi Müdürlüğü görevinden, 4 Mart 1993 tarihinde Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü görevine atanmış, daha koltuğuna oturmadan ünlü bir konuğa ev sahipliği yapmıştır.

Fotoğraf : Okulumuz Mezunu Yıldırım Aktuna Şeref Defterini İmzalarken

Bu ünlü konuk, dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'dır. Sayın bakanın Karşıyaka Lisesi mezunu olduğunu öğrenen Evren müdürümüz, önce şaşınr, sonra nasıl farklı bir liseye atandığının heyecanı ile hemen arşivden diploma defterini getirtir. Mezuniyet notlarının fotokopisini çekerek bakana sunar. Gerçekten de mesleki ve siyasi yaşamı başarılarla dolu olan, her zaman rahmet ve saygıyla anacağımız lisemizin bu ünlü mezununun, öğrenciliği de çok başarılı geçmiş, tüm notlan on üzerinden dokuz ve ondu.
O yıllarda Karşıyaka Lisesi, kredili sınıf geçme sisteminin ilk uygulandığı okullardan biriydi. Okulun fiziki yapısı ve öğretmen kadrosu bu sistem için uygun görülmüştü. Öğrenci sayısı 4300 civarında, s'adece lise birinci sınıfa kaydolan öğrenci sayısı da bin iki yüzdü. Okul yönetmek bir ilçeyi yönetmek gibi bir şeydi.
1932-          1994 öğretim yılından itibaren, yıllardır lisemizin bünyesinde bulunan ortaokul kısmının, kademeli olarak kapatılması karan alınır. Bu karar özellikle sınıflardaki öğrenci sayısını azaltmış, bunun sonucu olarak da okuldaki haşan oranının artmasına vesile olarak o yıl, üniversite 'Öğrenci Seçme Smavı'nda, Türkiye birincisi Karşıyaka Lisesi'nden çıkmıştır. Bu öğrencimiz, İbrahim Ethem Özden'dir.
Karşıyaka Liselilerin yakından tanıyacağı öğrencilerine bir anne şefkati ile yaklaşan başarılı matematik öğret­menlerimizden Sayın Ayfer Özden ile spor aşığı Fransızca öğretmeni merhum Ali Riza Özden’in oğludur.


Fotoğraf : Ayaktakiler (Soldan-Sağa): Okul Müdürü Niyazi Evren, ilçe Milli Eğitim Şube Müdürü Ali Özçınar, İl Milli Eğitim Müdürü Turgut Akan, İlçe Milli Eğitim Müdürü mezunlarımızdan Muammer Gezginci. Oturanlar: Dönemin Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna ve İzmir Valisi Kutlu Aktaş

1994-1995 öğretim yılında, eski mezunların “pavyon” dedikleri, soba ile ısındıktan, anılarla dolu bina, ana binadan döşenen kalorifer tesisatıyla ısınma sorununu da yıllar sonra çözmüş oluyordu.
Karşıyaka Lisesi'nin iki yüz elli kişilik öğretmen kadrosu, kurul toplantılarını okulun spor salonunda yapıyor; genellikle ısınma ve ses düzeni, toplantıları olumsuz yönde etkiliyordu. Bu sorunu da Niyazi Evren müdürümüz özel dershanelerden sağladığı destekle okulun bodrum katını çok amaçlı salona dönüştürerek çözüme kavuşturmuştu.
Karşıyaka Lisesi Eğitim Vakfı'nın kuruluşu da Evren müdürü­müz döneminde olmuş; büyük eği­timci, kurucu müdürümüz Hilmi Ziya Apak ile mezunlanmızın en büyük isteği gerçekleşmişti. Bu çalışmalarda vakıf kurucu başkanı ve Karşıyaka Liselileri bir araya getirmekte büyük paya sahip, değerli büyüğüm Necdet Türetken'in geceli gündüzlü çahşma ları da asla unutulmayacaktır.

Fotoğraf :Soldan-Sağa: Yücel İzmirli, Necdet Türetken, Niyazi Evren, Nihal Ataizi, Nefise Yurtseven ve Gürcan Turna

Öğrenci mevcudunun artması, derslik sıkıntıları yanında, su sıkıntısını da beraberinde getirmişti. Bilinçli kullanılmayan suyun tüketim bedelini, okul yönetimi ödemekte zorlanıyordu. Çözüm artezyen kuyusunun açılması idi. Bunun için de öğrencilerden, evlerindeki eski kağıt ve gazetelerin okul müdürlüğüne teslim edilmesi istenildi. Tüm öğrenciler bu kampanyaya büyük bir zevkle katıldı. Toplanan ürünler satılıp elde edilen meblağ ile yüz beş metre derinlikten su çıkarıp öğrencilerin hizmetine sunuldu. Bu gün de okulun su ihtiyacı ücretsiz olarak sağlanmaktadır.
Karşıyaka Lisesi, 1993 yılındaki ÖSS Türkiye birinciliğinden sonra da başarılarını sürdürdü. Lisemizden bir mezunu, hep ilk on içinde görmek mümkün oldu. Bunda okul yönetimi ile özveriyle çalışan, mesai saatleri dışında da öğrencilerini sınavlara hazırlayan öğretmenlerimizin büyük emekleri olmuştur.
Niyazi Evren müdürümüz, eğitim öğretime verdiği değer kadar okulun tarihine de sahip çıkmış, 1945 kuruluş yılımızdan 1996 ya dek sağlam kalabilen okul araç ve gereçleri ile tarihi eşyalan belirleyip bir sınıfta toplayarak müze görünümü yaratmıştır.
Kurucu Müdürümüz Hilmi Ziya Apak' ın adı, okul kütüphanesine verilerek değerli eğitimci yaşarken de anılmış ve duvara tabelasını bizzat kendisi çakmıştır.
Emekli olmuş Karşıyaka Lisesi öğretmenleri, her yılın 24 Kasımında olduğu gibi okula davet edilerek eski günler yad edilmiş, deneyimlerinden yararlanılarak onur belgeleri verilip gönülleri alınmaya çalışılmıştır.
Kimler yoktu ki o gün; lisemizin ünlü baş muavinlerinden Orhan Edgüer, Haşan Tahsin Abakan, Beden Eğitimi Öğretmeni Abdurrahman Cankurt, Fransızca Öğretmenleri Ali Rıza Özden ve Emine Ozan, Matematik Öğretmenleri Şefik Baran, Namık Çetin, Huriye Omaç, Fen Bilgisi Öğretmeni Nuri Özyıldız, Fizik Öğretmeni Haşan Yaşar, Almanca Öğretmeni Muazzez Pekön ve daha niceleri... Müdürlüğü'ne atandığı günden, emekli olduğu 15 Temmuz 1999 tarihine kadar büyük bir özveriyle çalışan Niyazi Evren müdürümüz yaptığı hizmetlerle meslektaşları ve öğrencileri tarafından her zaman sevgi ve saygıyla anılacaktır.
Komşu ilçemiz Çiğli'de, eşi ve çocukları ile mutlu ve sağlıklı bir emeklilik yaşamasını diliyorum. Sevgili Niyazi Evren kardeşime.

-14-

15 Temmuz 1999 tarihinde emekli olarak görevinden ayrılan Niyazi Evren müdü­rümüzün yerine uzunca bir süre atama yapılamadı. Bu sürede geçmiş yıllarda da olduğu gibi deneyimli Müdür Baş­yardımcısı Ahmet Ceylan tekrar okul müdür vekilliği görevine getirildi ve görevini başarı ile sürdürdü.
Yaklaşık bir yıl süren vekalet dö­neminden sonra 05 Haziran 2000 tarihinde Hüseyin Çam okul müdürlüğü görevine atandı.
Bu isim, Karşıyaka Lisesi için tamdık bir isimdir. Türkçe ve edebiyat öğretmem olan Hüseyin Çam, 23 Ocak 1984 tarihinde Karşıyaka Lisesi'ne ilk atandığında otuz yaşında, genç bir eği­timciydi. Kısa bir süre sonra müdür yardımcılığı ile Karşıyaka Lisesi'ndeki yöneticilik yaşamına başlamış, okul arşivini ele alarak yaptığı düzenleme­lerle tarihi kayıtların günümüze kadar sağlıklı bir biçimde gelmesini sağla­mıştır.
Bu dönemde diğer bir önemli çalışmada, okulun bodrum katında bulunan resim atölyesinin bir bölü­münün öğretmenler odası olarak resim öğretmenleri için düzenlenmesidir. Bunun sonucu “Zemin Grubu” adı veri­len bir ressamlar topluluğu oluşmuş, bu grubun İzmir, İstanbul ve Denizli'de aç­tığı resim sergilerinin, Karşıyaka Lise- si'nin adının duyurulmasında büyük katkısı olmuştur.
Öğretmen olarak geldiği Karşı­yaka Lisesi'nde önce müdür yardım­cılığı görevine, daha sonra da 5 Ekim 1992 tarihinde müdür başyardımcı- lığına atanan Hüseyin Çam, okul müdür vekilliği görevinde de bulunur. Özellikle bu dönemde halk oyunları yarışmalarında büyük başarılar elde edilir.
Yöneticilik yaşamına bir sürede İzmirFen Lisesi'nde müdür başyardım­cısı olarak devam eden Hüseyin Çam, Karşıyaka'dan kopmak istemez ve 25 Nisan 1994'te ilçemizdeki Mürşide Altınçubuk İlköğretim Okulu Müdür­lüğü görevine atanır. Altı yıl hizmet verdiği bu okuldaki görevinden sonra o sırada boş bulunan Karşıyaka Lisesi müdürlüğü görevine talip olur. Başara­cağına inanmaktadır, tamdık bildik bir kurumdur Hüseyin Çam için Karşıyaka Lisesi. Öylede olur. Otuz yaşında öğretmen olarak geldiği Karşıyaka Lisesi'ne, bu kez kırk altı yaşında müdür olarak dönmüştür.
Hüseyin Çam’ın müdürlük göre vine başladığı 5 Haziran 2000 tari-hinde, büyüyen ve hızla gelişen Karşı-yaka'da, okullar eğitim bölgelerine aynlmıştı. Karşıyaka Lisesi'nin bulunduğu birinci bölgedeki toplam sayısı otuzu bulan genel lise, meslek lisesi ve ilköğretim okulunun koordinatörlük görevi de Karşıyaka Lisesi Müdürü Hüseyin Çam' a verilmişti.
Sosyal ve sportif etkinliklere ağırlık verilen bu dönemde, Karşıyaka Lisesi Hentbol Kız Takımı, Türkiye üçüncülüğünü; kız basketbol takımı da İzmir birinciliği başarılarını elde etmiştir
Sevgili Hüseyin Çam müdürümüzün en önemli bir girişimi de yirmi yılı aşkın süredir ödeneksizlik nede­niyle yapılamayan okul binasının onarımı, boyanması, spor salonunun bakımı, bahçe düzenlenmesi, okulu çevreleyen ihata duvarlarının yenilen­mesi ve çok büyük ihtiyaç duyulan hah sahanın yapılması için İzmir Büyük- şehir Belediyesi ile yaptığı işbirliğidir.
Özellikle eğitime yaptığı katkı­larla İzmirlilerin gönlünde ölümsüz­leşen Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Ahmet Piriştina'yı Karşıyaka Liseliler her zaman saygı ve rahmetle anacaktır.
Hüseyin Çam müdürümüz görev yaptığı sürede, önceki yöneticilerimiz gibi, lise geleneğine değer vermiş, mezunlar ve görev yapmış tüm emekli eğitimcilerle yakından ilgilenmiş, bıraktığı olumlu izlerle isteği üzerine 31 Temmuz 2002 tarihinde emekliye ayrılmıştır.
Hüseyin Çam'ın emekliye ayrıl­masından sonra yöneticilikte, özellikle müdür vekilliğinde her zaman başarılı olan Müdür Başyardımcısı Ahmet Ceylan'a tekrar görev verilir. Bu defa ki vekalet nedense bir hayli uzun sürer, yaklaşık iki yılı bulur. Ahmet Ceylan ve arkadaşları eğitim ve öğretimin aksatılmadan yürütülmesi için sanki okul müdürü varmışçasına yoğun bir çalışma içine girerler. Başarı da bu süreyi tamamlarlar.
15 Nisan 2004 tarihinde Balçova Salih Dede Lisesi'nin kurucularından olup ve on dört yıl bu okulun yöne­ticiliğini yapmış olan Ege Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu İlyas Babayiğit, Karşıyaka Lisesi Müdürlüğü görevine atanır.
İzmir’in köklü, Karşıyaka’nın en eski lisesinin tarihsel kimliğini, mezun­larının birbirlerine, okullarına ve gele­neklerine olan bağlılıklarını, İlyas Babayiğit okul müdürlüğü görevine atanmadan önce araştırıp öğrenmişti. Sorumluluğunun ne denli büyük olduğu­nun bilinceydi.
İlyas Babayiğit göreve başladı­ğının ilk haftasında tatlı bir sürprizle karşılaşır. Gelin bu rastlantıyı kendisi­nden dinleyelim:
(Karşıyaka Lisesi Eğitim Vakfı Başkanı İsfendiyar Yıldız telefonla beni arayarak; “Yeni seçilen Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak'ı kutlamaya gideceğiz, siz de gelir misiniz? "Dedi.
Bende; ‘‘Tabii gelirim, "dedim.
Belirtilen saatte belediyede başkanlık katının bekleme bölümünde buluştuk. Bir süre sonra vakıf yönetim kurulu üyesi Doğan Gençoğlu geldi, tanıştık.
"Yücel Bey de gelsin, başkanın yanına öyle geçeriz, "denildi.
Der demez de Yücel Bey salona girdi, onunla da tanıştırıldım. Başkan beyin yanındaki misafirin görüş­mesinin uzaması üzerine sohbete başladık. İlk kez tanıştığım vakıf yöneticileri kendi aralarında konuşu­yorlar ben de dinliyordum. Yücel Bey, ara sıra bana dönerek hangi okuldan geldiğimi, branşımı, evli olup olmadı­ğımı sorup gene kendi aralarında konuşmalarına devam ediyordu. Sanırım sıkılmamam için Yücel Bey sorularını sürdürüyordu. Nereli olduğumu sordu.
Yozgat. "dedim.
Yücel Bey biraz gülümseyen bir yüzle;         
“Neresinden? ” diyerek soruları­na devam ediyor, ben de arkasından ne gelecek diye yavaş yavaş meraklanı­yordum.
“Çayıralan, "dedim.
“Çayıralan Ortaokulu'nda oku­dun mu? Hangi yıllarda öğrenciydin? ”
“Evet okudum. 1968-1970yılları arasında... ” cevabım, ikimizi de belli etmesek de heyecanlandırmıştı.
“Öğretmenlerinin isimlerini ha­tırlayabiliyor musun ? ” dedi.
Ben de saymaya başladım. “ Türk­çe Öğretmeni Fatma Tekin, Fen Bilgisi Öğretmeni Kamuran Kabaca, İngilizce Öğretmeni Yücel İzmirli... ” der demez, Doğan Bey ve İsfendiyar Yıldız, kahka­halarla gülmeye başlayıp bir taraftan da; “Yücel İzmirli karşında, deminden beri konuşuyorsun. ” demez mi?
Çok şaşırmıştım. Yıllar sonra karşılaştığım hocamla ayağa kalkıp birbirimize sarıldık. Sevincimi ve heye­canımı anlatamam. Otuz beş yıl sonra öğretmenimle karşılaşmıştım, o ana kadarda tanıyamamıştım. Çünkü benim tanıdığım, bildiğim Yücel İzmirli, koyu renk takım elbiseleri içinde, yeşil gözlü, yakışıklı bir İngilizce öğretmeniydi. O yıllarda küçük yerlerdeki orta dereceli okullarda her branştan öğretmen olma­dığı için mevcut öğretmenler ve ilkokul öğretmenleri bilgi birikim ve beceri­lerine göre ek ücretle boş bulunan derslere girerlerdi. Yücel Hocamız da böylece benim İngilizce hocam olmuştu. Çok doğal olarak yıllar insandan fiziksel anlamda bazı şeyleri alıp götürüyordu. Ancak tüm sevenciliği ve sempatikliği ile hocam karşımda idi. Hocamla yıllar sonrası böyle bir ortamda karşılaşmak beni son derece sevindirdi ve rahatlattı.)
Değerli öğrencim İlyas Babayiğit'in kaleme aldığı bu duygulan ve sevinci benim için de büyük mutluluk. Mezunu ve emeklisi olmaktan her zaman onur duyduğum, tarihsel kimliği ve manevi yönü benim için çok önemli olan okulumun müdürlüğünü, bir öğrencimin başarı ile götürmesi beni gururlandırıp mutlu ediyor. Öğretmen­liğin güzelliği de burada olsa gerek. Yetiştirdiğin öğrencilerin başarılarını görüp duygulanıyor, yıllarını eğitime vermekten onur duyuyorsun!... Çok değerli öğrencim İlyas Babayiğit de kendisi gibi değerli öğrenciler yetiş­tirip emek verdiği gençleri bir gün en umulmadık bir anda görecek; belki ilk bakışta onlar da tanıyacaklar ya da tanımayacaklar...
Ama önemli olan o öğrencinin gönlünde taht kurduğunu görmesi, hissetmesi onu mutlaka duygulandırıp mutlu edecek, 'İyi ki öğretmen oldum' dedirtecektir.

-15-

Şimdiye kadar Karşıya­ka'daki ilk öğretim eğitim kurumlarından 'Soğukkuyu İptidaisi', Bahariye Mahallesi'ndeki kız ilkokulu 'İptidai İnas Mektebi', 'Rüştiye İnas Ortaokulu', 'Rüştiye Zükur Ortaokulu', 'Karşıyaka Ortaokulu', 'Karşıyaka Lisesi'nin açı­lışlarını, ağırlıklı olarak da Karşıyaka Ortaokulu ile Karşıyaka Lisesi'nin, özellikle okul müdürlerinin kısa özgeç­mişlerini vererek dönemlerine ait iz bırakan çalışmalarını aktarmıştım.
İzmir'in ilk karma lisesi olan Karşıyaka Lisesi Kurucu Müdürü Hilmi Ziya Apak'tan günümüz Okul Müdürü İlyas Babayiğit'e kadar geçen altmış üç yıllık sürede, deneyimli yönetici ve öğretmenlerle eğitimin olmazsa olmaz kuralları olan; sorgula- yıcılığı, araştırıcılığı, yaratıcılığı ilke edinerek uygulamış ve bunun sonucu olarak binlerce dünü değil, geleceği düşünen mezunlar vermiştir. Bu nedenle Karşıyaka Lisesi'nde öğretmen olmak da öğrenci olmak da büyük bir şanstır, büyük bir onurdur.
15 Nisan 2004'de göreve gelen Okul Müdürü İlyas Babayiğit kısa sürede Karşıyaka Lisesi'ni alışageldi­ğimiz başarılarına kavuşturmak için yardımcıları ve öğretmen arkadaşla­rıyla yoğun bir çalışma içine girmiştir.
Karşıyaka Lisesi 2005-2006 öğretim yılında Anadolu Lisesi olmuş, bu tarihe kadar sportif başarılan ile öne çıkarken şimdi buna bilimsel yarış­malar ve projelerdeki başarılan da eklenmiştir. Artan tempo ile disiplin içinde çalışmalar devam ettikçe Karşı­yaka Lisesi çok kısa bir sürede Türkiye genelinde büyük başarılara imza atacak adından sıkça söz ettirecektir.
Bu başarılardan bazılarını sıralayacak olursak;
“Türkiye Başarı Kurulu”nca “Mustafa Necati” başarı ödülü, Liseler arası bilgi yarışması ilçe birinciliği, il beşinciliği, AB bilgi yarışması ilçe birinciliği, il dördüncülüğü,
Felsefe olimpiyatlarında Türkiye kırk beşinciliği,(Ilgın Özmen)
TÜBİTAK proje yarışmasında matematik dalında sergilenmeye değer proje, (M. Halit Erdik)
Dokuz Eylül Üniversitesi proje yarışmasında fizik dalında sergilen­meye değer proje, (Sena Çelen)
Uluslararası Bilim Olimpiyat­larında biyoloji dalında sergilenmeye değer proje, (Eşref Oztosun)
Bu başarıların yanında okulun iziki yapısında da önemli değişiklikler olduğunu görmekteyiz. Fizik, kimya, biyoloji, bilgisayar laboratuvarlan son sistem teknolojik donanımları ile yenilenmiş, tüm idare ve öğretmenler odalarına modern bir görünüm kazan­dırılmış, bilgisayar eksiklikleri gideril­miştir. Optik okuyucuları, projeksiyon makineleri, fotokopi makineleri, akıllı tahta ve çalışma odalarına alınan klimalar ile Karşıyaka Lisesi çağdaş bir eğitim öğretim kurumu görünümü kazanmıştır.
Karşıyaka Lisesi'nin büyük çoğunluğu tarihi değeri olan kitaplar içeren kütüphanesi, bu dönemde elden geçirilmiş; antik değeri olan kitap dolaplarının, aslına uygun olarak bakımı ve tamiri yapılmıştır.
Okul müzesi yeniden düzenlen­miş, emekli öğretmenlerin ve mezunla­rın bağışladığı belge ve fotoğraflarla da zenginleşmeye devam etmektedir.
(Müzenin geliştirilmesi için ellerinde “Kız Muallim Mektebi7 ve “Karşıyaka Lisesi " ile ilgili birtakım anı değerinde belge ve fotoğraf bulunan Karşıyaka Lisesi mezunu olan, bu okulda görev yapan öğretmenle rimizden ya da okuyucularımızdan bir ricada bulunmak istiyorum.
Bu anılar mülkiyet içgüdüsüyle onların büyük bir onurpayıdır ve saklan­ması gerekir. Ne var ki çocuklarımız ya da torunlarımız ne kadar sahiplenip saklayabileceklerdir. Günün birinde kaybolup çöpe gitmeden, gelin bir kam­panya başlatalım. Bu tür tarihi değeri olan vesika, mektup, fotoğraf, eşya ne varsa Karşıyaka Lisesi Müzesi'ne, okul müdürlüğünce hazırlanacak bir tuta­nakla teslim edelim ve ilgililer de bağışçıyı bir onur listesinde belirtsinler. Böylece anılarımız, Karşıyaka Lisesi Müzesi'nde, gelecek kuşaklara ulaşsın. İleride Karşıyaka ve Karşıyaka Lisesi ile ilgili tarih yazacaklara değerli bir kaynak, kaybolmayacak bir miras bırakalım.)
Bir başka önemli etkinlik, Kurucu Müdür Hilmi Ziya Apak adına düzen­lenen ve geleneksel hale gelen “Hilmi Ziya Apak Şiir, Kompozisyon ve Öykü Yarışması”dır. Bu yıl İkincisi yapılan bu yarışma sonunda, başarılı öğrenciler, merhum müdürümüzün oğlu Sayın Prof. Dr. Reşat Apak tarafından cumhuriyet altını ile ödüllendirilmiştir.
Karşıyaka Lisesi mezunlarınca oluşturulan ve üye sayısı gün geçtikçe artan internet ortamındaki yazışma grubu “KarLis”1 in önerisi ve sponsor­luğu, okul müdürlüğü ile 'Karşıyaka Lisesi Eğitim Vakfı'nın katkılarıyla ünlü matematik öğretmeni Haşan Tahsin Abakan adına ”Haşan Tahsin Abakan Matematik Yarışması” düzenlenilmesi düşünülmüş ve bu düşünce öğretmenlerine iletilmiştir. Ne var ki öğrencileri tarafmdan kendisine bu öneri söylenildiğinde bir tepkiyle karşılaşılmış;
“Hiç olur mu? Olur mu?! Benim hocam dururken bu yarışma benim adıma yapılamaz. Cevdet Bilsay hocam çok çok üstün bir yetenekti. Matematik dünyasına da hizmetleri olan bir kişiydi. Bu onun hakkıdır.” der.
Bu denli vefa ve özveri sahibi öğretmenlerinin bu davranışı ve isteği, öğrencilerini son derece duygulan­dırmış ve yarışmanın adı “Bilsay- Abakan Matematik Yarışması ” olarak değiştirilmiş ve ilki bu yıl uygulanarak başarılı öğrenciler ödüllendirilmiştir. (Üstün bir yetenek olan ve ilçemizde adı bir caddeye verilen Cevdet Bilsay hocamızın özgeçmişi ve eserlerini içeren özel bir yazıyı dergimizin daha sonraki sayılarında okuyabilecek­siniz.)
Her iki yanşma için okul edebiyat ve matematik öğretmenleri son derece büyük bir özveri ile çalışıp değerlendir­meleri yaparak hem bu ünlü eğitimcileri öğrencilerine tanıtmış hem de üstün yetenekli öğrencileri saptama olanağını bulmuşlardır.


Bu sayı ile Karşıyaka Lisesi tarihine şimdilik bir nokta koymak isti­yorum. Bir bütünlük sağlamak amacıyla da görev yapan okul müdürlerimizi, görev süreleri ile listeliyorum:
Talat Sürenkök
31.08.1932-11.08.1939
SacitÖncel
18.09.1939-11.09.1942
Hilmi Ziya Apak
19.09.1942-16.11.1950
Cemil Bayar.
20.11.1950-16.08.1954
Muhittin Demiray
18.11.1954-12.11.1957
Reşat Postacıoğlu
31.10.1957-30.11.1959
Halit Nafiz Edgüer
14.12.1959-03.07.1972
Erol Kaya
26.10.1972 -13.09.1977
Sadullah Oktay
14.09.1977-29.12.1977
İsfendiyar Yıldız
29.12.1977-26.02.1980
Sadık Özen
23.05.1980-26.02.1982
Önder Aydoğdu
27.12.1982-02.07.1985
Atalay Demirel
16.101985-21.10.1992
Niyazi Evren
04.031993-15.07.1999
Hüseyin Çam
05.06.2000-31.07.2002
İlyas Babayiğit
15.04.2004- 2010
Salim Bozkurt
2010-2012
Fikret Arıkel
2012-